Mükemmel Mesafe
Şubat 3, 2021
Anlaşılan ‘BEN’ler ve Tutunamayanlar
Şubat 3, 2021

bsh

Deli

Bir zamanlar tüm iyi niyeti ile olguları yaşardı Deli. Kendisinin adı bilinmez çünkü birçoğu için bir sabah uyandıklarında sadece orada yaşamaya başlamıştır artık. Zaten yaşadığını fark etmeleri de zaman almıştır. Ancak sokaklar direkt hissetmiştir onu. Eşi benzeri görülmemiş o kopuşu yaşadığında, ayaklarının sokak ile buluştuğu ilk adımlarda ve an içerisinde özgürlüğüne kavuşmak istediğinde sadece sokaklar biliyordu onu. Zamanla çevredekiler de varlığını öğrendi. Fark edildi, tanındı ama anlaşılamadı. Deli kaldı adı. Kimseyle bir isim paylaşmadı. Belki de isimlere karşı da savaş açmıştır. Bütün kalıplardan sıyrılmak denince belli bir sınır olmuyor anlaşılan. Kim sorduysa adını o gökyüzünü anlattı, kim sorduysa nereli olduğunu o nefes almayı anlattı ve kim mutlu yürüdüyse karşısında hep bağırdı aynı şekilde, “Ertelenmiş Özgürlük!” diye. Başta çevredekilerce uyarılsa da delidir elleşilmez denilerek bırakıldı. Uyarı bile almadı ve en özgürümüz Deli oldu.

Tabii, bu sefer burada bir karakterin gözünde değiliz. Biz biliyoruz ne olduğunu ona. Hangi olgulara sarılıp ısınmaya çalıştı, erkekliğinin hangi tarafına ağladı ve ne tür istismarlara maruz kaldı… Hepsini biliyoruz. Doğma büyüme İstanbullu olan Deli, seçimine saygı duyarak biz de kendisine böyle seslenmeyi tercih ediyoruz, küçük ve kırılgan bir ailenin çocuğu olarak kenar semtlerden birinde gayet delikanlı bir şekilde yetişmiştir. Semtinde ağırlıklı olarak Trabzon’dan göçme insanlar olacak ki karakterine Karadeniz damarı yansımıştır. Konuştuğunda Harbiye beyefendisi Türkçesi ile konuşurken düşünceleri eril bir delikanlının özü ile akmaktadır. Eril düşüncelerin etkisi ile elbette bazı doğruları ve hataları şekillenmiştir. Ancak genel olarak iyi niyetli ve okudukça entelektüel seviyesi yükselen biri olmuştur. Okudukça cahilleşmiş ve cahilleştikçe normlarından sıyrılmıştır. Normların cahili olmuştur. Bir noktada cinsiyetinden kopmuş ve insan olmayı istemiştir. İyi niyet dedik ya. Öylece farkındalığa doğru yelken açmamıştır. Kırılmış ve yıkılmıştır serüveninde. İnsan sanıp sevmiştir ama anlamadığı mecraların gücü altında ezilmiştir. Vicdanı ile hayatı yorumlamıştır fakat herhangi bir vicdan mastürbasyonu yapmadığı için kimilerince susuyor şeklinde yaftalanmıştır. “Susamam.” dediyse de inandıramamıştır. “Başımı eğmedim hiçbir zaman.” demiştir. “Ne gerek eğmeye, bu mu senin mücadelen?” diye yargılanmıştır. “Elbet bir gün değeri anlaşılır demiş.” ve insanların yargılarını umursamadan başı dik bir şekilde yaşamaya alışmıştır. Bir şeyler öğrenirken hiçbir şey öğrenemediği, “Hiçbir şey öğrenmiyorsun.” diyenlerin aksine bir şeyler öğrendiği bu hayatta sorumluluğu olan tüm eğitim kurumlarını tek tek geçmiştir. Kırılgan ailesi toprak altı kalmadan onlara çiçekler almak istemiş ama iş bulamamıştır. Koşmak isterken o, yürümeyi öğrenmeden önce yedi cihan yürümediysen bizimle bu yolda olamazsın şeklinde durdurulmuştur. Hem de koşmanın ne olduğunu bilmeyenler tarafından durdurulmuştur. Şaşırmış ve bu çaresizlik ile mücadele etmek için sistem içerisinden bir başka sorumluluğa yönelmiştir. Ulusuna karşı beslediği aşkı için görevini yapmaya gitmiştir. Görev süresince ise kimi kimden koruduğunu anlayamadan politik bir araç hissetmekten öteye gidememiştir. Neyse ki vatan sağ olsun demeden vatanı için sağ olmak adına dönmeyi başarmıştır. “Şimdi insan olmanın ve dünya için katma değer üretmenin zamanıdır.” demiş ama ürettiği tüm fikirler, zamanında kırılmış bir başka kesim tarafında önemsenmeden bir kenarı atılmıştır. Birilerinden olmadan herhangi bir baltanın sapı da olamamıştır. Bir çiçek bile alamadan toprak atmak zorunda kalınca ağlaya ağlaya gömmüştür çiçeklerin tohumunu. Yaşadıklarını sindirememiş ve aciz hislerinden dolayı delirmiştir. O gün bugündür An’dadır. Düşününce “Bunda ne var?” demek istiyordur bazıları. Çünkü birçoğumuz bu akışa hakimiz ve dünyayı düşündüğümüzde oldukça yaşanabilir şeyler. Hatta belki “Daha kötüsü de olabilirdi.” diyebiliriz. Ancak bu lafları sakın ola Deli’ye demeyin. Anında, “Yaşadıklarımdan sonra ben Deli oldum ama yaşananları kabul edenler akıllı. O zaman ben özgürüm sizler akıllı. Ertelenmiş özgürlüğünün arkasına saklanan akıllılar. İktidarsızlıktan erken deliren ben olmuşum, ne âlâ!” şeklinde yapıştırır. Eğer bu laflara yüzünüzü buruşturursunuz da turpundan bir ısırık alıp üstünüze yürür ha söylemiş olalım. Kısacası he deyin ve yürümeye devam edin her zamanki gibi. Maşallahı olmayan bu Deli’nin aklı çok sağlam olmayabilir (!).

Öyledir işte Deli. Bir sabah uyandıklarında sadece orada yaşamaya başlamıştır. Dayanamamıştır çiçek reklamlarına, anneler gününe veya babalar gününe. Kırılgan bir hayata karşı beslediği tüm iyi niyetlerin boğulmasına. Oysa tüm beklenilenleri tamamlamıştır o. İsmi ile var olmaya çalışmış ama var olmasına izin verilmemiştir. Biriktirdiği tüm bilgi ile zenginlikten delirmiştir. Geriye ne kaldığı belli olmayan hayatındaki diğer her şeyi bırakmıştır. Sokaklara teslim olmuş ve savrulmuştur. Onu deyişi ile uğurlayalım sizi, “Gök ile toprak yer değiştirdi ve ben uçuyorum sokaklarda”. 

 

Gölgelerin Fısıltısı 

Duyusallardan önce gölgelerini duyabilmek adına yazılan bir yazı serisidir. Tamamen deneysel ve keyfidir. Bu seri, doğru ve yanlışın olmadığı sanatsal hazzın dünyasında kesinlikle nadirat olma amacı gütmemektedir. 

1) An & Olgu

2) Zaman Sarmalı

3) Deli

4) Red

5) Feda Kaidesi

6) Kadıköy’ün Mathildası

7) Sütü Olmayan Meze



Paylaşmak Güzeldir:

M. Haluk Ovacık
M. Haluk Ovacık
Tutkusu hikayeler olan ve öğrenip gelişmek için yaşayan bir etki girişimcisidir. Hayallerini gerçekleştirmek için arkadaşlarının ideallerinin bir parçası olmaya özen gösterir. Hedefi davranışsal iktisat alanında uzmanlık geliştirerek ekolojik sürdürülebilirliğe katkı sağlamaktır. Kendisini toplumsal etkiyi hızlandırmak için gençliğe bulaşmış bir halde veya Simurg'u anlatırken bulabilirsiniz.