Adım Bekir. Otuz dört yaşındayım. Ellerim kocaman. Doğuştan. Bu odada yaşıyorum. Bir odada yaşıyorum. Çoğu zaman haddimi aşıyorum. İnsanlara şaşıyorum. Yalana alışıyorum, son cümlem gibi. Odanın penceresi sıkı sıkıya kapalı. […]
Kolumdaki kırık saat 01.23’ü gösteriyor. Bay Addison ve ailesi, iki tekir kedileri, yeşil ve sevimli (en azından bir zamanlar) bahçeli ev Yanık bedenlerin kokusu, dumanı tüten küller Sokaktaki öğrüntüler -düzensiz […]
Fakat insan da ağaç gibidir. Göğe ve ışığa ne kadar ulaşmak isterse, kökleri toprağa, aşağıya, karanlığa, derine ve kötülüğe ulaşmak için o kadar çabalar. -Friedrich Nietzsche Bazen kendimizi sayısız sıkıntılar […]
Sancılar devam ediyor. Ben hala kusamıyorum. Sanırım beni hayatta tutmak için çekip gitmiyor bedenimden. Her an, ben buradayım sen de burada ol, diyor. Böyle söylediği zamanlarda ağlamak istiyorum. Ama ben […]
Hastane koridorları, birkaç tane yanıp sönen floresan ve zihnim. Zihnim bulunduğum ortamın şeklini aldı yine. Tıpkı bu koridor gibi kalabalık, havasız ve loş. Gözlerim dikkatimi dağıtacak yeni bir hadise peşinde […]
Merhaba… Geçen ay başından beri düşünüyorum bu sayıda ne yazayım diye ve hala bir konu bulamadım. Ben de -gelenlerin anımsayacağı üzere- Simurg Söyleşi Saati’nde olduğu gibi yine işi “kendiliğine” bırakmaya […]