Hastane koridorları, birkaç tane yanıp sönen floresan ve zihnim.
Zihnim bulunduğum ortamın şeklini aldı yine. Tıpkı bu koridor gibi kalabalık, havasız ve loş. Gözlerim dikkatimi dağıtacak yeni bir hadise peşinde lakin bu ortam çok sıkıcı, dış dünyayla bağlantımı kesiyorum. Dimağımda gezintiye çıkıyorum. Tekrar yaşıyorum sevinçlerimi, göz yaşlarımı, kayıplarımı ve öfkelerimi. Öfkelerim… Bir bataklık gibi beni kendine çekiyor ve ayrılamıyorum onlardan. İçinizi paramparça eden bazı anlar belleğinize demir atar ya hani onlardan birini duyumsuyorum. Bilir misiniz o anı?
Kanıma bir zehir salındı işte o an. Sanki içimde biri aniden ayaklandı, dudaklarını birbirine sıkı sıkı kenetledi ve gözlerine yansıyan öfke o kadar parladı ki keskin bir sızıya dönüştü sonra. O sızı beni kendime getirdi, iç dünyamdan ayrılma biletimdi. Aslında siz o an beni sakin sakin yerimde otururken görüyor, iç dünyamdaki hareketliliği ne yazık ki hissedemiyordunuz. Bazen çıldırdığım noktada da bu oluyordu. Neyse. Ne diyordum? Evet, beni ilk o an görmüştünüz. Sakinliğime hafif bir yüz gerginliği eşlik etmişti. Siz mesela, öfkenizi nasıl kontrol ederdiniz? 10’a kadar sayma meselesi işe yaramıyor bende. Deli gibi koşasım geliyor ama bu kalabalığın içinde oturmaktan başka ne yapabilirim? Vücudum ifademi nötrlemek için direndi bir süre. Yavaş yavaş yüz kaslarımı gevşettim, gülümsedim ve nihayet gülebildim. Sonra sanırım orda gözlerinizle çarpıştım. İçimdeki ayağa kalkan o insanın bedeninin uyuştuğunu ve yavaş yavaş oturuşunu hissettim, sakinliği kanıma karışınca usul usul küçüldü gözbebeklerim lakin size bakarken küçülmesi ne mümkün? Sahi demin ben ne görünce öfkelenmiştim?
Hatırlamaya teşebbüs edemeyecek kadar anı yaşamak istiyordum. Öfkemi unutacak kadar uyuşmuştum çoktan. Sonrasında uzaklardan bir yerden ismim yankılandı, yankılandı ve işitmeye başladım. İsmimi anons ediyormuş psikiyatri kliniğinin asistanı. İçeri girmem için işaret verdi. Sense sıranın hemen gelmesini bekleyen acele bakışlarını asistana yönelttin. Gittim, bir yığın olasılıklar silsilesiyle birlikte arkamda kaldın. Belleğime eklenen yeni bir görüntüydün artık. Derin bir sevgi besleyebilirdim gözlerine, zihnimin kalabalığı bu ihtimali de ezip geçti. İhtimaller denizinde boğulurken kapıdan içeri girdim. İç dünyam ki ben ona aslında yün yumağım derim. Yün yumağımı başka bir insanın eline teslim etmek üzere odadaki rahat koltuğa kendimi attım. Nefes aldım. Verdim