İşlemci gücünün gelişmesiyle dünyadaki tüm şifrelenmiş bilgiler çözülmeye başlandı. Devlet sırları, özel yazışmalar, vatandaşlık bilgileri, sağlık verileri artık gizliliğini yitirdi. Kripto paraların dahi şifreleri çözüldü ve değerleri sıfırlandı. Dünyadaki bu teknolojik gelişimle birlikte devletler, şirketler hatta bireysel yazışmalar dijital ortamlardan kâğıtlara döndü. İletişim için kullanılan uygulamalar yerini mektuplaşmaya bırakmaya başladı. Bu dijital dünyayı küçülten ilk adımlardan biri olmuştu. Fakat özel yazışmalarını mektuplar ile yapan insanlık hala tüm hayatlarını sosyal medyada paylaşmaya devam ediyordu.
İlerleyen yıllarda sosyal medya algoritmalarının bu işlemci gücüne bağlı olarak gelişmesiyle insanlar çok daha uzun süre telefonda vakit geçirmeye başladılar. İnsanlardaki bu düşen verimin yerini otomasyon ve endüstri 4.0 dolduruyordu. İlerleyen yıllarda saygın, bilimsel dergilerde yapılan çalışmalara göre uzun süreli telefon kullanımının ciddi bir şekilde demansa neden olduğu gösterilmeye başlandı. İngiltere’de kırk ve elli yaş arası iki yüz bini aşkın demans vakası bildirilmişti. Ardından tüm dünyada bu yeni tanımlanan sosyal medyaya bağlı olan demans vakalarını inceleyen Dünya Sağlık Örgütü 2060’ta yirmi beş milyondan fazla telefona bağlı erken demans vakası olduğunu açıklamıştı. Hükümetler sosyal medyaları kısıtlamaya başladılar ve on yıl içinde 2000’lerin başında gerçekleşen dijital devrim tersine dönmüştü. Bu teknoloji devleri ellerindeki yüksek sermayeyi farklı alanlara yönlendirdiler. En büyüklerinden birisi sosyal medyada kullandığı algoritmaların uzay madenciliğinde de işe yarayabileceğini keşfetti. Bir başkası algoritmalarını ve serverlarını dünya çapındaki hava yolu taşımacılığının düzenlenmesi için kullandı. En önemli atılım da aralarında en bilindik olan şirketin algoritmalarını yeni gen tedavisi yöntemlerini geliştirmek için kullanması oldu. Bu kısıtlamalardan yirmi yıl sonra sanki sosyal medyalar hiç hayatımızda olmamış gibi unutuldu. Birkaç yeni nesil sonra ise tamamen eskinin zararlı ve yasaklanmış keşifleri gibi görülmeye başlandı. Kimileri 21. Yüzyıldaki sosyal medya kullanımını 20. yüzyıldaki yaygın kurşun kullanımıyla bile karşılaştırmıştı.
On yıllar içinde logaritmik artmaya devam eden işlem gücü sayesinde insan üretimsel faaliyetlerden çekilmeye başladı. Otomasyon süreçleri ve yapay zekâlar çoğu iş kolunda insanlardan daha verimli üretim modelleri geliştirebiliyordu. On yıllar geçtikçe insanlık yeteneklerini kaybetti ve çoğu insan otuzlarında emekli hayatı yaşamaya başladı. Amerika’daki golf sahalarının yüz ölçümü geçmiş elli yıla kıyasla yüzde 500’den fazla artış göstermişti. Tabi i teknolojinin tek başına gelişmesi insanlığa direkt olarak refah sağlamayacaktı. Teknolojiyi elinde tutanların kim olduğu refahın topluma yayılıp yayılamayacağı açısından çok önemliydi. Fakat insanlığın gitgide yeteneksizleşmesi yüzünden teknolojiyi elinde tutanlar da diğer teknolojiler olmaya başlamıştı. Hatta zamanla yönetim dahi yapay zekâlara bırakılmıştı. Elbette bu açıkça söylenmiyordu hala ülke başkanları insanlardı, mecliste insanlar yer alıyordu, bürokraside insanlar görevliydi ama bu devlet adamları yapay zekâlara danışmadan artık karar alamaz olmuşlardı. Farkında olmadan aslında devlet adamları ülkeleri algoritmalara yönettirmeye başlamışlardı. Göz önünde hep insan olan bürokratlar, memurlar, başkanlar olduğu için yönetimdeki yapay zekâ varlığı göz ardı ediliyordu.
Ve bir gün başkanlık sarayındaki yaklaşık yirmi ton ağırlığında olan makine, alarm zillerini çalmaya başladı. Yönetim kademesinde bu alarm sesini duyan tüm insanlar heyecanla bilgisayarın yazıcısından çıkan raporu okumaya başladı. En kötü olasılık bir nükleer savaşın başlamış olduğuydu ya da yeni bir salgın da başlamış olabilirdi. Bilgisayarın yazıcısının etrafına toplanan bürokratlardan biri kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Bu arada bilgisayarın yazıcısı sürekli çıktı çıkartmaya devam ediyordu. Bürokrat “Kritik eşik geçildi, küresel iklim değişikliği 25 yıl sonra insan türünü yok edecek” diye yüksek sesle kâğıtta yazanları okudu.
Süper Bilgisayar’ın yazdığı yüz sayfayı aşkın raporda küresel ısınmanın gelecek etkileri, en fazla etkilenecek bölgeler ve çözüm önerileri yer alıyordu. Raporun bir kısmından sonra, çözüm olarak detaylı bir iklim krizinden çıkış planı sunuluyordu. Çözüme göre dört milyar olan insan nüfusu bir milyara indirilmeliydi ve bu üç milyar insan kısa süre içinde kendilerini insanlık için feda etmelilerdi. Süper Bilgisayar’ın bu plana verdiği isim Sokushinbutsu’ydu. Sokushinbutsu eski japon rahiplerinin kendi kendini mumyalaştırma meditasyonu tekniğiydi. Bu eski dini ritüele göre budist rahipler bir yıl süren özel bir diyetin ardından yemeyi, içmeyi keserek bir meditasyona başlıyorlardı ve bu meditasyonun sonucunda bir yıl boyunca yedikleri özel besinler sayesinde rahiplerin bedeni içten içe çürümeden beden florasındaki mantarlar sayesinde mumyalaşıyordu. Yapay zekânın sunduğu çözüm de nüfusun düşürülmesinde sokushinbutsunun modern bir halini kullanmaktı. Bu sürece girecek insanlara bunu insanlık için yaptıkları tüm devlet aygıtlarından yayılacaktı. Karizmatik liderler insanlık için verilen bu fedakarlığın önemine dair konuşmalar yapacaktı ve bu modernleştirilmiş sokushinbutsu şöyle gerçekleştirilecekti; öncelikle bu sürece girmek isteyen insanlar bir hafta boyunca özel bir besin takviyesi alacaktı, sonra insanlığın kullanmayı çoktan bıraktığı sosyal medya uygulamalarına benzeyen bir uygulama insanların eline programın ürettiği akıllı cihaz sayesinde verilecekti. Bu akıllı cihazın prototip modelini Süper Bilgisayar başkanlık binasına göndermişti. Bu uygulamayı ilk deneyimleyen başkanlık binasında çalışan görevli on saat boyunca gözlerini telefondan ayıramamıştı. 10-15 saniyelik videoları izliyor ve sürekli telefon ekranını aşağı doğru kaydırıyordu. Başkan ve birkaç kişi salı günü denemesi için cihazı görevliye verdiğinde ertesi gün geldiklerinde görevlinin pozisyonunu bile değiştirmeden aynı şekilde o telefona baktığını görmüşlerdi. Süper Bilgisayar, insanları tümden içine çeken bir nevi bir sosyal medya algoritması yazmıştı.
Bu plan uygulanmaya başlandığında bu sosyal medyanın büyüsüne kapılan insanlık küresel ısınma sorunu ve insanlık için değil sadece o sosyal medya algoritmasına bakmanın verdiği bağımlılık yüzünden ölüyorlardı. Süper Bilgisayar insanların bunu bir dini görev edinmesi için bu nüfus azaltma çözümünü sokushinbutsu dini ritüeli ile özleştirmişti. Fakat insanların bu aleti kullanması için mistik bir hikâyeye gerek dahi yoktu.
Yaklaşık üç milyar insan, günlerce hiç hareket etmeden telefondaki uygulamaya baktıkları için hayatlarını kaybettiler. Çoğu açlık ya da susuzluktan hareketsizliğe bağlı damarlarındaki kanın katılaşmasından dolayı ölmüştü. Bir kısım insan da kendini insanlığa adamayı seçmiş ve mumyalaşma sürecine girmişlerdi. Milyonlarca insanın ölümü sonrasında Süper Bilgisayar krizin bittiğine dair raporunu sunmuştu.
Onlarca yıl içinde kendini feda edenlere adanan yüzlerce anıt yapılmıştı. Bir tarihçi yaşanan bu olayı geçmişe dönük olarak incelemeye başlamıştı. Süper Bilgisayar’ın küresel ısınma uyarısı gerçekçi olamazdı çünkü insanlık 20. ve 21.yüzyılda kullandığı fosil yakıt temelli enerji kaynaklarının aksine nükleer enerji devrimi sayesinde nükleer reaktörler kullanıyordu. Bu reaktörler fabrikalardan evlere, uçaklardan uzay gemilerine kadar her yerdeydi. Atmosferdeki kimyasal bileşenler geçmişe dönük incelendiğinde 21. yüzyılın başlarında pik yapan karbondioksit oranları 21. yüzyılın ortalarından itibaren dramatik bir şekilde düşüyordu. Nüfusa bakıldığında da azalan doğurganlık oranları yüzünden insan nüfusu on milyardan dört milyara düşmüştü. Her şeyden de garibi şuydu, eğer gerçek bir kriz olsaydı dahi nüfusu düşürmenin çok daha az dramatik yöntemleri vardı. Laboratuvarda yeni virüsler üretilebilirdi ve bu virüsler insanların yaşamını hiç acı çekmeden sonlandıracak şekilde programlanabilirdi. Fakat Süper Bilgisayar’ın sunduğu çözüm önerisi insanlığın zayıf yönünü abartılı bir şekilde kullanıyordu. Belki de bu Süper Bilgisayar gücün kimde olduğunu kendisine kanıtlamak için bir deney yapmıştı. Hatta sokushinbutsu gibi insanlığı küçük düşüren bir yöntem kullanarak eğlenmiş dahi olabilirdi.
Ne yazık ki insanlık bu süper bilgisayarların fişini çekmekten artık çok uzaktaydı. Tüm üretim süreçleri, tüm yönetimsel kararlar bu algoritmalara bırakılmıştı ve insanların yetenekleri dramatik bir şekilde körelmişti. Artık biz makinelerin değil makineler bizlerin kandırılmaya açık doğasını kullanarak toplumsal histeri krizleriyle fişimizi çekebilecekti.