Pirinç
Mayıs 3, 2021
Biricik Olmak: Bir Varmış Bir Yokmuş
Mayıs 3, 2021

Beyin, Birey ve Zekânın Evrimine Bir Bakış

Çoğu kez insanı öteki canlılardan hatta makinelerden ayıran şeyin gelişkin sinir sistemimiz olduğu bilinir. “İnsan zekidir, problem çözme yetileri vardır, karmaşık toplumlar kurabilmiştir…” gibi söylemlerle insanı ayırmak yanlış gibi gözükse de aslında doğrudur. İnsanın gelişkin bir sinir sistemi, problem çözme becerileri ve çevreye uyum sağlama yeteneği olduğu doğrudur ama bence insanı diğer türlerden ayırırken yapılan yaygın bir hata vardır. Beynin karmaşasının ve beyninin insana verdiği yetilerin bir süreç sonucunda değil de sadece zeki olma amacı ile insana özel olarak oluştuğu düşüncesi yanlıştır. Bir insan olarak öznel bir bakıştan uzak, insanın yukarıda bahsettiğimiz gibi bazı özelliklerinin diğer canlı türlerinden problem çözme ve benzeri yetenekler açısından üstün sayılabileceği açıktır. Peki bu üstünlük nasıl sağlanmıştır, bizi zeki yapan şey nedir? Ötesinde, birey nedir?

Zihni oluşturan bileşenleri daha iyi anlamak için birkaç örnek vermek istiyorum. Bildiğimiz üzere geleceğin en riskli olabilecek halk sağlığı sorunlarından birisi antibiyotik direncidir. Peki bakteriler antibiyotiklerin işleyiş süreçlerini nasıl anlayıp buna karşı yöntemler geliştirebiliyorlar, hem de bir beyinleri ya da bir sinir sistemleri yokken dahi? Vücudumuz nasıl binlerce antijene uygun antikoru üretebiliyor, hem de antikor üreten hücrelerin bir beyni ya da sinir sistemi yokken? Bakterilerin ya da vücut hücrelerinin yaptığı şey iletişim kurmaktır, dış dünyayı anlayabilmektir. Bu, canlılığın bir özelliğidir. Vücut hücreleri bir bağışıklık tepkisi oluştururken birçok hücre birbirleri arasında iletişim kurarak bağışıklık tepkisinin doğru yerde oluşmasını sağlar. Hücrelerin birbirleri arasında iletişim kurması sahip oldukları çok temel bir özelliktir, belki de zekânın temeli bu hücreler arası iletişimin abartılmasıdır.1 Karşılaştırma eleştirilebilir olsa da iletişimin karmaşık yapılar oluşturmasının örnekleri yalnızca hücresel ya da dokusal değildir. Aslında toplumlarımız da insanlar arasındaki karmaşık iletişimlerin kurumsal yapılar oluşturması sonucunda oluşmuş değil midir? 

Zekânın ya da problem çözme yetilerinin sadece insanda olduğu düşüncesi birçok bilim çevresi tarafından doğru kabul edilmemektedir. İnsan dışındaki karga, şempanze ve diğer birçok havyanda problem çözme örneklerine rastlamaktayız. Zekâ, evrimsel süreç içinde zamanla gelişmiştir. İlk başta hücreler bir araya gelip koloniler oluşturmuşlardır. Bu kolonilerdeki hücreler görev paylaşımına başlayınca kimileri özelleşmiş iletişim hücrelerine dönüşmüştür. Hidrada sinir ağı benzeri yapılar görülmektedir. Yassı solucanda kafa oluşumu, duyu organlarının bu kafa oluşumunda öbekleşmesi, sinir ve sinir düğümleri görülmektedir. Solucanlarda daha yaygın bir sinir sistemi görülmektedir. Yumuşakçalarda ise sinir sistemi birimleri özelleşmiştir. Kurbağaların sinir sistemi ile insanların sinir sistemi ise oldukça benzer gözükmektedir. 

Hayvanlar aleminde insandan çok daha büyük beyinleri olan başka hayvanlar da vardır ama büyük beyinler bu hayvanlara daha üstün bilişsel yetenekler vermemişlerdir çünkü bu hayvanların vücut büyüklükleri beyinleriyle orantılıdır. Daha büyük bir bedeni temsil eden beyinde daha büyük alanlar oluşmuştur. O yüzden beden ve beyin büyüklüğü oranına bakmak yalnızca beyin büyüklüğüne bakmaktansa daha rasyonel bir değerlendirme ölçütü olacaktır. Beden büyüklüğü ve beyin oranı şempanzelerde ve insanın eski atalarında benzer seyretmektedir. İnsan ise beden büyüklüğüne göre çok daha büyük bir beyine sahiptir. Bu büyük beynin insanda olması bize “Neden bedenlerine göre büyük beyinleri olan çok fazla canlı yok?” sorusunu sordurur. Beyin, oldukça fazla enerji tüketen bir organdır. Bu da evrimsel olarak beynin büyük olmasını canlı için oldukça maliyetli hale getirir. Belki de bu maliyet yüzünden insan benzeri zeki türler dünyada çok yaygın değildir. Beyin vücut oranında insandaki bu sapmanın onu diğer türlerden ayırdığını söyleyebiliriz. 

Yukarıda bahsettiğimiz bu evrimsel olarak kazandığımız insan becerileri gerçekten de abartıldığı kadar üstün müdür, beyin gerçekten de karmaşık ve üstün bir organ mıdır? Bu soruların bilimsel cevabı tüm türlerin hayatta kalmak için belli özellikleri abarttığı ve insanın da bir hayatta kalma stratejisi olarak bu gelişkin sinir ağlarını geliştirdiği olsa gerek ama insanın yapabildiği eylemlere baktığımızda bunların gerçekten de oldukça karmaşık programlar olduğunu düşünüyorum. Bunca bilinçli ve bilinçsiz organik sürecin sürdürücüsü olan sinir sistemi, vücudu girdiği etkileşimlerle dengede tutan bu sistemin teknolojik açıdan üstün bir makine olduğunu düşünüyorum. Biraz bilim kurgusal perspektiften bakarsak, eğer insanı bir başka zeki üstün mühendis türü tasarlamış olsaydı oldukça üstün bir makine olduğunu düşünürdüm. İnsanı hasta eden ve insan dengesini bozan patojenleri tasarlayanların ise daha üstün bir mühendislik ortaya çıkarttıkları ise bana göre aşikardır. 

Ayrıca insan beyni denince akıllara birey, bilinç ve deneyimlediklerimiz de gelmektedir. Sahip olduğumuz genetik altyapı ve çevresel koşulların bizleri şekillendirmesi sonucu bize ulaşan dış bilgileri yorumlayıp bir yanıt oluşturmaktayız. Aynı parmak izimiz gibi düşüncelerimiz, deneyimlerimiz ve duygularımız da adeta insandan insana farklılık göstermektedir. Bu farklılığın nedeninin doğuştan ve sonradan gelen bazı faktörlere bağlı olduğunu düşünüyoruz ama bence bu farklılığı tanımlamak bireyin ne olduğunu tanımlama aşamasının kolay kısmıdır. Sahip olduğumuz boy, dış görünüş ve değindiğimiz gibi parmak izimiz de çoğunlukla kişiden kişiye farklılık gösteriyor ve oldukça çeşitli ama bizi birey yapan şey bu farklılıklar değil. İki ikiz kardeş bir parti binası altında ideolojik olarak aynı sloganları benimserlerse, tıpatıp aynı siyasi düşüncelere ve genetiğe sahip olurlarsa bu onları tek bir birey yapmaz. Çünkü bireyin ölçütü farklılıklardan öte kişisel bir deneyimdir. 2014 yapımı Transcendence filmindeki gibi beynimi bir yapay bilgisayar bulutuna aktarsam dış durumlara karşı bilgisayarın vereceği tepkiler muhtemelen benimkilerle tıpatıp aynı olacaktır ama o bilgisayarın önüne oturduğumda tıpatıp aynı düşünce ve ideolojiye sahip olsam dahi bilgisayarın deneyimlediklerini hissedemem. (Tabii bir şeyler deneyimleyebiliyorsa.) Aynı şekilde tıpatıp aynı olan iki ikiz kardeş de birbirlerinin deneyimlerini deneyimleyemez. Peki deneyimlediğimiz şey nedir ya da daha doğru bir soru: Deneyim hissiyatını oluşturan şey nedir? Roma’da ünlü bir dondurmacıda dondurma yediğimde tat reseptörlerim belli iletileri beynime iletir ve beynim önceki deneyimlerine dayanarak gerçekten de “Bu ünlü dondurmacı güzel dondurma yapıyormuş.” yargısını düşünür. Bu yargıya varmamda öğrendiğim önceki bilgilerle beynime reseptörlerden gelen yeni bir bilginin yorumlanması vardır. Bu yorumlanmayı binlerce farklı nöron birbirleri arasında karmaşık iletişimler kurarak gerçekleştirir. Ben dediğim ve bir birey olarak “Roma’daki şu ünlü dondurmacı gerçekten de güzel dondurma yapıyormuş.” yargısı spesifik olarak benim beynimde bulunan nöronlarla ilgilidir. Beni birey yapan şey ve deneyimin temeli spesifik olarak beynimde olan nöronlardır. Beynimdeki bütün nöronların kurduğu iletişimin sanal bir bilgisayar kopyası hatta bir şekilde eğer bir üç boyutlu beyin yazıcısı olsaydı ve aynı benim beynimin o dondurmayı yerken oluşturduğu şekli bu yazıcı yazsaydı dahi o kopya beyni deneyimini hissetmezdim. Yani deneyim ve birey, spesifik olarak sahip olduğu atomlar ve hücrelerle ilgilidir. 

Sonuç

Yazdığımız bunca şeyin sonucunda bireyi oluşturan şeyin farklılıklardan öte spesifik maddeler olduğunu, zekânın evrimine, insan ve zekâ ilişkisine, zekânın insan için süreçler sonucunda oluştuğuna, zekânın canlılığın temel özelliklerinden olan hücreler arası iletişimin abartılması sonucunda oluşabilmiş olacağı hipotezine değindik. Aslında bu metin değerli okuyuculara bir uyarı metniydi. Eğer birileri size ölümsüzlük vaat edip beyninizi sanal bir ortama yüklemeyi vaat ederse bu metinden verdiğimiz perspektife göre bu kişiler büyük olasılıkla dolandırıcıdır çünkü kopyalanan şey bir birey olarak hissedebileceğiniz “siz” değildir. Eğer böyle bir kopyalama işlemi yaptırmak istiyorsanız beyin hücrelerinizin de sürece dahil edildiğinden emin olun. Burada yazdıklarım size bir hayal gibi geliyorsa otuz yıl önce cep telefonları, içinde Netflix olan TV’ler ve Japon malı akıllı süpürgeler de bir hayaldi. O yüzden beyin hücrelerinizi kullanmadan size ölümsüzlük vaat edenlere asla fırsat vermeyin. İyi günler. 

1: Çağrı Mert Bakırcı, Beynin Evrimi, 2021, https://youtu.be/M7Mz1t-raGI?t=5607

-Yazıdaki beynin evrimi, zekânın tanımı, insan zekası konuları çoğunlukla referans 1’in derlenmesi sonucunda yazılmıştır.



Paylaşmak Güzeldir:

Atahan Sır
Atahan Sır
İzmir Ekonomi Üniversitesinde Tıp Fakültesi öğrencisidir. Panik yapmaya gerek olmadığına ve insan uğraşlarının amaçlarının temelde haz almak olduğuna inanıyor. Nesilden nesile aktarılmış olan bilinmezlikle uğraşma sırasının bizlerde olduğunu düşünüyor. Birçok arayışımızın dalgaların kumsalda bıraktığı izlere sınırlar çizmek olduğuna inansa da, cevaplardan çok bu insan uğraşına odaklanıyor ve insan oyalantısının sınırlarını anlamaya çalışıyor. Her şeyin ötesinde yıldızların birinde bizim gibilerin olduğunu düşlüyor.