Bir gün, postamda beklenmedik bir mektup buldum: Üzerinde tuhaf bir mühür ve karmaşık desenler vardı. Mektubu açtığımda, içinden dökülen kurumuş yaprakların arasında, Simurg Derneği’ne davet edildiğimi belirten bir not çıktı. İlk başta şüphelenmiştim. Belki de yanlışlıkla bana gelmişti. Ama merakım beni, o mektubun beni çağırdığı yere götürdü.
Oraya vardığımda, eski bir konağın bahçesinde, bir grup insan ateşin etrafında toplanmıştı. Onlar, Simurg Derneği’nin üyeleriydi. O gece, onlarla tanıştım ve kendimi bambaşka bir dünyada buldum. Sanki uzun süredir aradığım bir parçayı tamamlamış gibi hissettim. O gece, hayatımın dönüm noktası oldu.
O geceden sonra birçok insanla tanıştım, birçok yeni dünya görüşü elde ettim. Tanıştığım insanların bazıları benim yaşımda, bazıları değildi. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmedi , çünkü herkesin benim gibi olduğunu fark ettim. Her birimiz, evrenin büyük bir tablosunda küçük bir nokta olsak da, aynı zamanda bu tablonun vazgeçilmez bir parçasıydık. Simurg Derneği’nde, bu birliği deneyimledim. Sanki uzun süredir aradığım aidiyet duygusunu burada bulmuştum. Herkesin farklı bir hikayesi, farklı bir bakış açısı olsa da, temelde hepimiz aynı varoluşsal sorulara cevap arıyorduk. Bu farkındalık, hayatıma yeni bir anlam kattı.