Sıradan Vatandaş
Mart 3, 2024
Ağladıkça Azalmayan Dert Görmedim
Mart 3, 2024

Acı Bir Koku 

Konuk Yazar: D. Fasih Çoğaş


Merhaba Papatya,

Gençliğimin sonlarındayım artık. Zaman ne kadar hızlı geçiyor. Geçenlerde arkadaşlarım sordu bana: “Bir dilek hakkın olsa onunla ilk defa tanışmak mı yoksa hiç tanımamış olmak mı?” İlk defa tanışmak dedim. Yaşanılan tüm acılara ve sonumuza rağmen ilk tanışmalarımızın her birini yeniden dileyeceğimi söyledim. Özür dilerim ama hepsi çok güzeldi. Hatırlayabildiğim çok fazla güzel anı ve his var. Bilmem sende de var mıdır? Artık olsa da ne fark eder değil mi? Çünkü havada acı bir koku var.

Zihnimde son zamanlarda bir ikilemi çok sorguluyorum. Kalbim kırıldığı için mi gözlerinin sesini kaçırdım yoksa gözlerin bana susmak istediği için mi kalbim sana kolay kırıldı? Narin ellerin kalbimin üstündeyken dilim çözülemediği için özür dilerim. Ben iyileşmeye çalıştığımı sanarken aslında galatıhisin ta içinde yaşıyormuşum meğer. Tek yapmam gereken daha iyi olmak yerine olduğum halimle orada bulunabilmekmiş. Öyle değil mi? Gerçi sen beni hep çok iyi anlarsın. Bazen geç anlarsın ama çok iyi anlarsın. O yüzden daha iyisini yapmaktansa sadece orada olmamız gerektiğine sen de katılacaksındır. Seçildiğini hissederek büyümemiş bir adamın ilk defa seçildiğini ve sevildiğini hissetmek istediği bir hikayeydin benim için. Bu isteği artık hayatımda kabul etmemi sağladığın için teşekkür ederim. Ancak bu anlayışın bedeli neden biz olduk? Bazen atamadığımız adımların bizi sürüklediği gerçeklikten dolayı hala param parça oluyorum. Senin o gerçekliği yaşarken çektiğin acı ve benim o gerçekliği yaşarken dönüştüğüm ruhsuz mermer. İkisi de birbirinden berbat gerçeklikler.

Acısı ve hazzı ile hayatın insanı büyütmek konusunda uslanmaz metodları var. Biz de bu metodları delice deneyimledik değil mi? Aslında arada bir dinlenmemiz gerekiyormuş. Oturmamız, derin nefesler almamız ve birbirimize bakarken yaşadığımız keyfin tadını çıkarmamız. Fakat yoo, biz koştuk. O kadar hızlı koşuyorduk ki yaşamamız gerekenlerde birbirimizi hep geç yakaladık. Mesela 25 yaşındaydım seni sevdiğimi söyleyerek ilk defa öpebildiğimde. Ancak dokunuşlarımızda hep beş yaşında buluyorduk kendimizi. Elmacık kemiklerinden öptükten sonra bir de koklardım hep. Acı bir koku gelirdi ikimizden de. Çocukluklarımızı hissederdim acıları ile. Bir kez de onlar iyi hissetsin diye öperdim. Bu sefer tatlı bir koku alırdım. Unutmayalım o anları diye bir de şakaklarından öperdim. Sonrasında kafamı kafana devirir ve hissettiğim her bir duyguyu içimde tuttuğum bir deftere karalardım. Şimdilerde o deftere bakarak hayatın ne kadar güzel olduğunu anlıyorum. Sayfalarca her bir boşluğu karalamışım. Keşke daha yavaş yürüyebilseydik. İçimizdeki defterleri bir araya getirerek bir kütüphane kurmak isterdim seninle.

Acı ve haz. Benim dünyamda hazzın zıttı acı ve acının zıttı hazdır. Birbirini tamamlayan bu iki kavram insanı bir bütün yapar. 25 yaşıma kadar hazzın dünyasında yaşamış yarım bir insandım. Bugünlerime kadar yaşadığım acılarla beraber nihayet tamamlandığımı hissediyorum. Bir bütün hissetmek için bu yaşımı bekleyeceğim aklıma gelmezdi. Artık her ikisi de her an çevremde ve bundan dolayı müteşekkirim. Çünkü sevgili Papatya, sen duygularımın gerçekleştirdiği bir devrimdin. Biz ise bu devrim uğruna feda edilmiş iki çocuktuk. Bugün bu devrimin meyveleri dünyada var olmaya devam ediyor ve edecek. Bu meyveler öyle besleyecek ki an’ları, şaşıracağız! Hiddetli anlarımız zamanla azalacak. Öfkelerimizi yeneceğiz. Kötü olayları ve etkilerini iyileştireceğiz. Güzel hisleri ve harika etkileri hatırlayacağız. Yaşamaktan gocunmadığımız acıların yanında hazza da yeniden hakkını vereceğiz. Bu meyvelere elma demeyecekler. “Bütünlük” diyecekler. Bütün hisseden insanların dilimleyerek paylaştıkları meyveler olacak. 

Bana hep mağarandan çık derdin. İnsanlarla bire birde yaşadığım his dolu iletişimi dönüştürüp başkaları ile de buluşturmamı söylerdin. Ben de çıkıyorum bu mağaradan. Her zamanki gibi dinlenip dinlenmediğimi umursamadan konuşurum ama… Ona gör! İnsanlara göre cümlelerimi değiştirmekte zorlanıyorum. Hislerimin cümlelerimi şekillendirmesinden memnunum.

ve güle güle Papatya,

Kendine çok iyi bakmak zorundasın. Benden daha az bakarsan rüyalarına musallat olurum. Uyarmadı deme. Sana çok öfkeli olduğum ve kaçmak zorunda kaldığım ruh halimin sonrasını da biliyorum. Er ya da geç bunun bir sonrası oluyor. Hakkını yemek istemem ama lütfen sen sonrasını yaşama. “Ben de öncesini yaşadım” diyen gözlerini görür gibiyim. Doğrudur bir şey diyemem. Yaşadığım ızdırabı yaşamana kıyamam sadece. Her ne kadar kıyanlardan görünsem de bu da benim lanetim işte. Ancak bilmelisin ki asla suçlamıyorum seni. Çok acıtmış olsan da canımı kızmıyorum hiç. Benim yaşadığım sorunlara eşlik edebilmenin tek yoluydu yaptıkların. Aynı şekilde sen de bana kızma. Senin yaşadıklarına eşlik edebilmenin de tek yolu yaptıklarımdı. Bizi kaybetmek uğruna yine de biz olabilmeyi isteyecek kadar sevmek şefkatle hatırlanmalı. Belki gelecekte veya bir başka hayatta biz olabilmenin mümkün olduğuna inanıyorum. Bu sefer eşlik edebilmenin daha fazla yolu olacak ve yaptıklarımız iyi hissettirecek.

Rainer Maria Rilke’den defterime not ettiğim bir kesit var. “Bu yalnızlığın kapıları önünde ben de eşsiz ve derin bir inançla dolu olarak duruyorum; çünkü bunu, birbirinin yalnızlığını korumayı, iki kişi arasındaki birleşmenin en yüksek amacı sayıyo­rum. Çünkü ancak, derin yalnızlıkları ritmik olarak ke­sen birleşmeler gerçek birleşmelerdir.” 

Benim amacım sana eşlik etmek değil yalnızlıklarımızı korumak ve gerçekten birleşebilmekti. Buna eşlik etmek istediğin için teşekkür ederim. Belki bir gün ritmik olarak eşlik de ederiz ama şu an için en sağlıklısı yok olmak. Hatta bana “Acı ve Haz” üzerine bıraktığın düşünce mirasını devam ettirmek. Artık bunun üzerine konuşmam ve mağaramın dışında yaşamam gerekiyor. Yılların ardından hala havada acı bir koku hissediyorum. Kendimi, havaya bir buse vermeye çalışırken buluyorum. Gözlerimi kapatıp çocukluklarımızın gülümseyerek koşturduğunu görüyorum. İlk defa tanışmamızı diliyorum ve yalnız başıma yolumda yürümek üzere geri dönüyorum.

Kendine iyi bak Papatya!

 



Paylaşmak Güzeldir: