Godard Güvende Sinema Salonu Gıcık Hissettiriyor
Aralık 3, 2023
Elbette
Aralık 3, 2023

İspanya Gezi Rehberi (2) : Madrid’e gelmişken buradan günübirlik başka nereye gidebilirim?

2023 Kasım ayının son günlerindeyiz. Geçen yıl bu zamanlarda neler yaptığımı düşünüyorum… Hâlâ öğrenciydim ve çok geziyordum. Bugün ise geçen yılki gezilerimle belki size de bir yol haritası çizebilirim diye İspanya Gezi Rehberi serisinin ikinci yazısını yazıyorum. 1 senede neler mi değişiyor? Yeterince çok şey. Ama eminim ki bu 1 yılda Madrid’e trenle 1 saat uzaklıkta bulunan Segovia da Toledo da çok değişmemiştir. Öyleyse Madrid’e gelmişken görmeniz gereken, çok iyi korunmuş ve bu sayede geçmişlerini iyi yansıtan bu iki şehri biraz konuşalım. 

  • Seçenek: Segovia

Master yaptığım okulun bir diğer kampüsünün burada olmasından dolayı Madrid’e geldikten sonra düzenlediğim ilk seyahatlerden biri Segovia’ya oldu. Segovia genellikle Cinderella’nın yaşadığı kaleye ilham olan gösterişli Alcazar de Segovia sarayıyla biliniyor, ki benim de bu seyahatten aklımda en çok kalan o oldu. (Alcazar’ın da saray anlamına geldiğini bu geziden sonra öğrenmiştim.)

Trenle ulaşım sağlayacaksanız, trenden indikten sonra otobüsle şehir merkezine varmanız mümkün oluyor. Merkezde karşınıza çıkan ilk yapı ise Acueducto de Segovia adıyla bilinen Segovia Su Kemeri. Kemerin etrafında bulunan restoranlar güzel olmakla birlikte biz uzun bir öğle arası vermeyip zamanımızı daha çok gezerek değerlendirdik. Bizim ikinci durağımız Catedral de Segovia oldu, sonrasında hızlıca Alcazar’a gittik. Hayatımda daha önce hiç bu kadar masalsı bir yerde bulunmamıştım desem yeridir. Yerinizde olsam, sırf bu yapıyı görmek için bile Segovia’ya giderim. Çektiğim fotoğrafları bastırıp çerçeveletmek aklımdan geçmiyor değil. Saraydan çıktıktan sonra şu an hatırlayamadığım ulusal bir günde bu seyahati gerçekleştirdiğimizden ötürü, sokaklarda bolca kutlama gördük, tipik İspanyol kostümü giyinmiş insanlarla da fotoğraf çekindik. Günü, kemerin yanındaki bir restoranda günü tapas ile kapattık. 

  • Seçenek: Toledo

Orta Çağ’ın en önemli toplumsal ve siyasi merkezlerinden biri olan Toledo, eminim ki tarih meraklılarının ilgisini daha çok çekecektir. Yine günübirlik bir yolculukla Madrid’den yola çıkarak gittiğimiz bu şehir, daha çok dar ve dik sokakları ve kütüphanesiyle aklımda kaldı. Kısa bir tren yolculuğu sonunda ulaştığımız Toledo’nun şehir merkezine bu sefer otobüsle gitmektense yürümeyi tercih ettik ve Puente de Alcantara isimli köprüden geçtik.  

Bu sefer de Alcazar de Toledo’yla tura başladık. Segovia’dakine kıyasla daha heybetli olan bu saray, bende yine bir Disney filmi izliyormuşum hissi uyandırdı. Vaktiniz varsa iki saray arasında kıyaslama yapabilmek adına ikisine de girmenizi tavsiye ederim. Sonrasında Mezquita del Cristo de la Luz’a yani hem cami hem de kilise görevi görmüş bu yapıya girip güllerin yanında fotoğraf çekindik. Bu gezide Segovia’ya kıyasla biraz daha fazla vaktimiz olduğu için Museo del Greco’ya gidebildik. Hayatının uzun bir kısmını Toledo’da geçirmiş olan El Greco’nun eserlerinin bulunduğu müzeyi gezdikten sonra kendime şunu dediğimi hatırlıyorum: “Bugünden sonra nerede Greco’nun bir eserini görsem tanırım.”. Gezdiğimiz bir başka yapı Monasterio de San Juan de los Reyes ismindeki, mimarisiyle göz kamaştıran manastırdı. Bu seyahati bizim yaptığımız gibi siz de Toledo Katedrali’nde bitirebilirsiniz. Segovia’ya kıyasla daha çok mimari yapı gezebileceğiniz Toledo benim için daha yorucu ama daha keyifli bir gezi oldu. 

Geçen yazıda değinmeyi unutmuş olduğum ama eklemeden geçmek istemediğim bir nokta var. Ben bu seride sizlerle bu şehirlerin bana göre renklerinin ne olduğunu da paylaşmak istiyorum. Benim için Madrid başından beri turuncuydu, enerjinin, parlaklığın rengi. Segovia ve Toledo içinse sarı ve kahve tonlarını düşünüyorum, sanırım Orta Çağ mimarisinin bu fikrimdeki etkisi büyük.

Gelecek ay, İspanya’nın doğusunda bulunan ve yine Madrid’e bir tren mesafesinde olan “mavi” renkli bir şehrin yazısında buluşmak üzere! 



Paylaşmak Güzeldir:

Nursu Sofugil
Nursu Sofugil
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü son sınıf öğrencisi. Çevresindeki insanların enerjisiyle mutlu olup sürekli daha farklı deneyimlerin içinde bulunmak için kendisini teşvik eden biri. Bunlarla beraber kendisini fazla meraklı olarak görüyor ve sorular sorarak düşünmeyi çok seviyor. Yazma eyleminin insanı iyileştirip kendiyle yüzleştirdiğini ve bu yüzden yazdığını belirtiyor.