Kafam biraz karışık, birçok seçenek arasında mı kayboldum yoksa ne istediğimden mi emin değilim? Galiba her ikisi de.
Bu yaz staj yaparken çalıştığım şirketin alt şirketlerinden birinin, Avrupa ve Asya müdürü geldi. Oldukça saygı duyulan ve sevilen biri gibi görünüyordu ve herkesle selamlaşıp sohbet etti, biz stajyer öğrencilerle de aynı şekilde. Ayrılmadan bize dönüp “Sıradaki Bill Gates, sıradaki en zengin, en iyi iş insanı siz olabilirsiniz; kendinizi sınırlamayın.” dedi. “Ama samimi olun, bir insan sırf müdür diye, mevkisi yüksek diye sahte davranmayın; anlaşılır.”
Üstencil bir konuşma olmadığı için beni gülümsetti. Hayatlarımıza dokunmak istemesi ve bizi motive etmek istemesi çok değerli bir davranış. Çünkü biz stajyer öğrenciler onun geçtiği yolların çok başındayız. Neredeyse hiçbir fikrimiz yok bizi nelerin beklediğinden.
Bu hafta okulun ilk haftasıydı. 4.sınıfın ilk haftası. Ee mezun mu oluyoruz yani? Bir hocam dersinde sordu: “Mezuniyetten sonra ne yapacaksınız? Yüksek lisans yapmak isteyenler elini kaldırsın? Bir şirkette işe başlamak isteyenler? Kendi işini kurmak isteyenler?” Peki hepsini yapmak istiyorsak?
Ben İşletme okuyorum, bölümüm Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik, işletmeyi büyük bir daire olarak düşünürsek benim bölümüm işletmenin kapsadığı dairelerden biri. İşletme çok geniş bir bölüm, geniş derken her şeyi olabilirsin demek istiyorum, seçeneğin o kadar çok ki!
Bence işletme okumak, özellikle iyi bir üniversitede işletme okumak, insana hayatını daha iyi yönetmesini öğretiyor. Birçok konuya ilgi duymanı, insanlarla iletişim becerini geliştirmeni, sorunlara farklı bakış açıları getirmeni ve sorunlara onları çözmek için yaklaşmanı sağlıyor, hem olayları ve durumları analiz etme becerin hem de sosyal becerilerin gelişiyor.
Sonra ne mi oluyor? E kafan karışıyor!
Neler yapmaktan keyif aldığımı soruyorum bütün bir yıl kendime. Okumayı çok seviyorum, yazmayı da bir o kadar! Hikâye anlatmak, içerik üretmek, işletme içerisinde “pazarlama” alanıyla bağdaşıyor benim için ve bence yaratıcılığı oldukça besliyor pazarlamaya ilgi duymak, haberleri takip etmek.
Öte yandan matematikte çok iyiyim ve çok keyif alıyorum; istatistik, veri analizi oldukça keyifli görünüyor; işletmede sayılarla uğraşmak dediğimizde “finans, muhasebe” alanlarını alabiliriz buraya.
İkisi de oldukça farklı alanlar gibi duruyor, birini kesin seçmek zorundayım galiba. Zorunda mıyım? İkisinden de aynı derecede keyif alıyorsam peki? İlla bir şey mi olmak zorundayız? Peki ya ben hem yogi hem finansçı hem içerik üreticisi olamaz mıyım? Olabilirim bence.
Ne istediğimizi bilmemek o kadar kötü mü peki? Ne istediğimizi aramaya başladıysak peki? Kendime artık durup bu kadar stres ve kaygı yeterli diyorum. Bu kaygı bizi bir yere götürmüyor. Ne istediğimizi aramaya başlamış olmak da zaten bulacağımızı gösteriyor, yeterince istersek olmaz mı?
Yeterince istersek olur. Deniyor olmak da arıyor olmak da aslında ne istediğimizi bulma yolunda attığımız büyük adımlar. Kendimize bunu hatırlatalım. Neyi istemediğini bulmak bile neyi istediğini bulma yolunda ilerlediğini gösteriyor.
Zamanımız var. Daha yolun başındayız. Önümüzdeki her adım net olmak zorunda değil. Önemli olan aramaya, denemeye, yanılmaya ve tekrardan aramaya başlama isteğimizin ve motivasyonumuzun olması.
Belki sonra biz de bizi çok tatmin eden bir hayat yaşayıp stajyer öğrencilere “İstediğiniz her şey olabilirsiniz, sıradaki Bill Gates siz olabilirsiniz!” deriz.
Ve eklemeliyim: Bizim için “sıradaki Bill Gates olmak” demek, yaptığımız işte en iyi olmak demek olmalı, ya da yaptığımız işlerde!