Konuk Yazar: Dilara Saygılı
Kaçıyorum sanmıştım, yanılmışım!
Sevdalarım bir bir anlamlanıyor
ve ön beynimde kararlarımı mıncıklamaya başlıyorlar.
Ne beklerlerse, beklesinler…
Ne umuyorlarsa o tarafa yönelsinler diyerek,
Nostaljide boğulmadan sevdama düşmeye çabalıyorum.
Artık olmayan bir hasretin imgesiyle hisleniyorum.
Kaçıyorum sanmıştım, yanılmışım.
Öyleyse niye o hislere dönmek için her bir açısını fotoğrafladın?
Artık bakmadığınız (belki de yargıladığınız) fotoğrafları sabit diskten silip de her bir pikselini beyninize kazıdığınızı fark ettiğiniz o an…
Galiba 10 yıldır çocuk değilim ve bu ilginç bir farkındalık.
Hangi anılarınızı (ve hayatlarınızı) benim diyerek, şimdiki hayatınıza kabul etme cesaretini gösteriyorsunuz?
O da ben; farklı bir ben ama ben.
Hâlihazırda kopmaya meyilliyim (?)
kaçmama hiç de gerek yok oysaki.
Yalnız kalmak istemiyorum sanıyordum.
Gittiğim yeri çirkin bulduğumu…
Şimdi, şu anda var olmayan pek çok imge ve hikâyeye koşuyorum oturduğum yerden.
Hatırlatan kokulara koşup, dumanını çekiyorum.
Sesleri daha yüksek, daha net dinliyorum.
Yaşayamayacağımı bildiğim bir sevdaya tutuldum.
Hâlihazırda yaşanmış ve bitmiş bir sevdaya.
Ne o havalar,
ne süreçler,
ne de duygular ve gözlemler geri gelecek.
Gelsin de istemiyorum!
Sadece kaçışımın,
ağlayışımın,
yalnızlığımın sevdasını yaşıyorum derinden.
Sanrılarımla zamanında doyamadığım bir sevdayı tadıyorum;
dilimdeki hafif uyuşuklukla, bedenimde belli belirsiz izlerle, arada gelip giden konuklarımla…