“Ölmek istedim Diana! Hani tam da şu an, güneşli bir günde, çiçekler kokularını salarken arılara! Çocuklar oynarken parklarda, teşekkür etmişken minnet duyduğum insanlara, gezebilmişken birkaç mavi koy…
Aşkı tadabilmişken Diana! Aşk bir gün bitiyorsa eğer, bitmeden ölmek istedim. O duyguyu heyecanla yaşıyorken! Sevdiklerim gözlerime sevgiyle bakıyorken, huzurla!..”
-…Kestikkk…
Bir provanın daha sonuna gelmiştik ve ben kendimi role o kadar kaptırmıştım ki rüyadan uyanır gibi duyumsadım yönetmenin “kestikk” deyişini. Provası olmayan içkin yaşamıma doğru ayılmıştım.
Evimin yolunu tuttum sonra, şu dar patikadan aşağı inince yokuş aşağı yürüyecektim.
Yolun sonunda denizi görüyorum, ışıl ışıl parlıyor, güneşli bir gün. Provada söylediklerim aklıma geliyor, huzurla ölmek ne güzel bir şey diye düşünüyorum. Peki ya her şeyin en güzel olduğu anda gitmek? Tam da sayfanın köşesini kıvırıp tekrar okurum dediğin o tekrar yaşanılası günlerde gidebilmek? Her şey daha kötü olmadan? Kalbin saf duygularını telveye terk etmemişken hani. Anlatabiliyor muyum Diana?
Denize daha da yaklaşıyorum, daha da yaklaşabilirim. Hatta kendimi sulara atabilirim! Sırt üstü uzanıp gökyüzüne bakabilirim. Hayır hayır, bakamam çünkü güneş gözlerimi alır, ben de gözlerimi kapatırım. Suyun kulağıma yaptığı darbelerin sesine veririm kendimi. Renkli balıklar ayağımı gıdıklar, suyun içine dalarım. Siz misiniz benim ayağımı gıdıklayan! Balıklar kaçışır, bir nefes için su üstüne çıkarım. Sonra geçmiş zamanın havasını ciğerlerime çekerim. Kovaladığım balıklar aklıma gelir. Yakaladıklarım, kaçırdıklarım, çırpınışlarım, nefessiz kalışlarım… Yine de her birinin lahzası işlemiştir içime, hayat da böyle değil midir Diana?
Kovalayacağım balıkları düşünmeye başlıyorum. Gelecek zamanın belirsizliklerinde kulaç atıyorum. Nice rollerimi, yollarımın vardığı koyları, iç çekişlerimi, gözlerimi kamaştıracak yeni günlerin güneşini düşlüyorum. Bıkmadan, tekrar ve tekrar, sevdiklerime onları sevdiğimi söylemeyi istiyorum.
Nefesimi aldım, balıkları kovalamaya gidiyorum…