Beklenmedik Nikah: Mourinho & Tottenham  
Aralık 3, 2019
Öyle İşte!
Aralık 3, 2019

Ve Tanrı Kadını Yarattı (II)

O üzerine çöken karanlıkta bir yüz beliriyordu.

Nefesi yoktu artık. Soluğu tamamen kesilmişti. Hissedemiyordu. Sonu olmayan bir karanlık vardı üzerinde, onu boşlukta gibi hissettiriyordu ancak ağır bir karanlıktı bu… Burnunun dibinde o karanlıktan oluşan bir yüz belirdi. Büyük çirkin bir ağzı vardı. Kocaman bembeyaz gözleri vardı. İnsanların söylediği beyaz ışık olabilir miydi bu gözler? İçine huzur dolmuyordu ama.  O kocaman çirkin ağız bir anda konuştu:

-Nasılsın, küçüğüm?

Bu soruyu sorar sormaz o çirkin yüz kendi yüzünden uzaklaştı. Karanlığın içinde belli olmayan bir bedeni vardı. Bu beden çok büyüktü, çok büyük.

-Evet, ölüyorsun.  Dedi Karanlık. Karanlığın içinde yine karanlık ellerini önünde birleştirip sinsi bir gülüş attı ona.

-Biliyorum, biliyorum çok canın yanıyor.

Kendi konuşmadığı halde bu yaratık nasıl onun söylediklerini duyup cevap veriyordu ona?

-Acını hemen şimdi dindirmek benim elimde ama sana bir şans vermek istiyorum. Bu ölümü hak etmediğini düşünüyorsun değil mi?

Karanlık birkaç saniye sanki onun cevabını bekler gibi sustu. Aniden o kocaman gözlerini gözlerine dikti ve kocaman gülümsedi, sanki dudaksız ağzında kan var gibiydi.

-Sana bir şans daha vermemi ister misin küçüğüm?

Yine o konuşamıyordu ama Karanlık onun cevabını almışçasına “Hay hay” dedi ve bütün bedeninin etrafını bir vakum gibi sardı.

Kirpiklerini yukarı kaldırdığında tüm karanlık gitmişti, otobüsten indiği duraktaydı yine. Yaşıyor muydu? Gözlerini sıkıca yumdu, ellerini sıktı. Hissediyordu, evet ölmemişti.

Yürümeye başladı yine evine doğru, kulaklıkları hala kulağındaydı. Az önce hayal mi görmüştü, neler olmuştu? Deliriyor muydu yoksa? Ne yaşamıştı şimdi? Yoksa gerçekten O yaratık ona yeni bir şans mı vermişti?

Bir an önce evine ulaşmak istiyordu. Sokağa girmek üzereyken yine aynı yerde duran bir grup erkeği gördü. Olduğu yerde durdu, sonra yine aynı adamın laf attığını duydu. Karşıya geçmek için baktı, o sırada caddenin başından çok hızlı gelen –muhtemelen ona önceki hayatında çarpan- aracı gördü. Gerçekten de hayatı ona tekrar verilmişti, yeniden dirilmişti. Bir anlığına dejavu ile içi titredi. Vazgeçti. Hızlı adımlarla grubun önünden geçmeye karar verdi. Sonunda sokağa girdiğinde arkasını kontrol etti. Sokak, o ve karanlıktan başka kimse yoktu.

Kendi apartmanına geldiğinde anahtarını çıkardı çantasından. Ardından apartman kapısını açtı küçük bir klink sesi ile. Nihayet evine varmıştı, güvendeydi. Rahat bir oh çekti, apartmana adımını attı. Tam o anda kapıyı kapatmak üzereyken ona karşı koyan bir güç hissetti. Kapının açık kalan aralığından gruptaki erkeklerden onunla göz göze gelenin olduğunu gördü. Şimdi hissettiği şeyin güven ile alakası bile yoktu. Korku tüm hücrelerine dolmuştu. Bu çirkin adamın kokusu burnuna dolarken kalbi çığlık çığlığaydı. O anki tedirginliği yüzünden kapının önünden geri çekilmişti kapıyı kapatmaya bile çalışmamıştı. Üzerine doğru gelen bu adamın ona doğru yeltenen elini gördü sonra yuvalarından çıkacak gibi duran gözlerini. Derin bir nefes alıp kendini şoktan kurtardığında;

“Defol!”  Diye bağırdı.

Adam ise onun saçlarını tuttuğu gibi geriye doğru çekiştirdi. Her bir kopan saç telini hissediyor, bağırmaya çalışıyordu. Ancak “sus” diye tıslayıp duran bu çirkin adam nasırlı elleriyle ağzını kapattı. Merdivenlerden onu sürükleyerek bodruma indiriyordu. Basamaklardan onu aşağı sürüklerken dizlerinin üstüne düşmüştü. Merdivenin bütün basamakları sırtına bir darbe vuruyordu ve o kadar çok çırpınıyordu ki bacaklarını da korkuluklar parçalamıştı. Adamın elini ısırmaya çalışırken diline kan ile gözyaşı tadı geldi. Ağlıyor muydu? Elbette ağlıyordu. Sonunda bir korkuluğu eliyle kavradı ve sıkı sıkı tutundu bu ani frenleme ile adam dengesini kaybetti. Son basamakta olan bacağının üstüne düştü, bacağından gelen sesin ardından acısı geldi.

Çığlık atması gerekiyordu ancak yapamıyordu, kimse-kimse mi duymamıştı bu sesleri? Kimse mi yoktu onu kurtaracak?

Bu çirkin yaratıktan kurtulmaya çalışırken kafasına aldığı darbelerle sersemlemişti artık. Vücudunu kontrol etmekte başarılı olamıyordu. Kurtulamıyordu tüm çırpınışlarına rağmen. Adamın elini az önce kırıldığına emin olduğu bacağında hissetti. Çirkin bir sapkınlıkla adamın dokunduğu o bacak kırıktı ve bütün vücuduna büyük bir sancı veriyordu. Bu canavar her yerine değmeye başlamıştı, sanki bir hayvan saldırısına maruz kalmış gibiydi. Bu üzerindeki bir insan bedeni olamazdı.  Kıllı kollarını onun çenesine dayadığında kıyafetinin altından çıplak tenine ulaşmaya çalışan bir canavar vardı üzerinde. Tırnakları ile bütün suratını parçalamıştı adamın, dişlerinin arasında kolundan kopardığına emin olduğu bir parça vardı. Üzerindeki canavar karnına oturduğunda “ölmek istiyorum” diye dökülmeye başladı gözyaşları.

Ölmek istiyordu,

Ölmek istiyordu!

O anda her şey yok oldu ve bodrumun karanlığında beliren yine dudaksız ve kanlı gülümsemeyi gördü. Sonrasında göz bebeksiz korkunç beyaz gözler:

-Ama böyle anlaşmamıştık küçüğüm.

Yine ses çıkmıyordu ondan fakat bu kez konuşamadığından değil, hissizdi sadece.

-Kurtuldum mu? Diye sordu Karanlığa.

Karanlık döndü, gözlerine baktı.  O geniş ağzı üzgündü, ters dönmüştü bu kez. Karanlık da gülmüyordu.  Başını “hayır” anlamında sağa sola salladı.

Yutkundu, ölmek üzere olduğunu bildiği gırtlağından bir yudum tükürük geçtiğini duydu fakat o artık hissedemiyordu. Büyük bir damla daha gözlerinden aktı, çenesine düştü. Ardından kaldırdı çenesini karanlığa doğru, Kadın:

-O halde beni Tanrıya götür! Diye kükredi.

-Ona bir sorum var.

Kan tadını hala damağında alıyordu, dilini dudaklarında gezdirdi ve ekledi:

-Neden Kadını yarattı?



Paylaşmak Güzeldir:

Sena Sarıvaz
Sena Sarıvaz
Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi öğrencisi olan Sena; evrenle konuşmayı, insanların özünü keşfetmeyi, hayvanları sevmeyi, kurulmuş oyunları bozmayı, doğru ile yanlışı kimsenin canını yakmadan ayırt edebilmeyi en temel amaçları arasına koyup umduğu yoldan gidebilmeyi arzuluyor. Tüm bunların yanına mesleki başarılarını da ekleyip kendini reel hayatta var etmek için uğraşıyor. Hayatta bulduğu her şeye bir soru işareti ile tutunuyor. Soran, merak eden, irdeleyen ve bundan hiç bıkmayan karakterini anlamak için uğraşırken her gün kendi ile yeniden tanışıyor. En büyük motivasyonu ise vazgeçmemek olduğu için onunla sohbet ederken pes etmeniz işten bile değil.