Demini almış buram buram kokan çayımı bardağa doldurdum. Bir elimde çay diğerinde üzerine çokça düşüneceğim bir kitap, sırtımda şal balkona çıkıp kuruldum hemen koltuğa. Evet, üzerine başıma ağrılar girinceye kadar düşüneceğim bir kitaptı elimdeki ama şu anda sadece dekoratifti. Üzerimde o çok aşina olduğum hüzün hali vardı. Dikkatimi başka bir yöne çekip bu hali dağıtmaktı niyetim fakat biliyordum ki her denememde olduğum gibi başarılı olamayacaktı. Hava kapalıydı gün boyu, arada hafif hafif yağmur damlaları serpilmişti yeryüzüne. Serin bir akşamüzeri, en sevdiğim. Çayımdan bir yudum aldım, niyetinde olduğum şeyi gerçekleştirebilmek için kitaba odaklanmaya çalıştım. Birkaç satır okuduktan sonra durdum, bir eksiklik vardı. Yeterince duygusal değilmişim gibi bir de kısık seste bir fon müziği açtım. Sonra geri döndüm kitaba, birkaç sayfa okudu gözlerim ama zihnime ulaşmıyordu satırlardaki anlamlar. Başımı kitaptan kaldırıp dışarıyı izlemeye başladım. Esen rüzgâr yüzüme çarpıyordu. Gözlerimi kapattım bir binanın görüntüsü beliriverdi bir anda. Daha yeni yapılmış bir bina kaloriferleri bile takılmamış henüz. İdareten elektrikli ısıtıcılar kullanılıyor. Hava çok soğuk, o soğukta orada kalan birkaç genç var, sıcacık evleri yokmuş gibi. Isınamadıkları için montlarını giyerek uyumaya çalışıyorlar. Üzerlerinde kat kat battaniyeler var. Çok mu idealistlerdi yoksa enayi mi bilemiyorum. İkisinin de savunucuları var. Bunları düşünürken soğuğa rağmen bir sıcaklık oluştu içimde, ısıttı. Gözlerimden birkaç damla yaşın süzülmesi ile kendime geldim ve gözlerimi açtım. Sonrasında kızdım kendime nereden çıkıp geldi bu hayal, bu düşünceler… Halbuki yasaklamıştım kendime bu kadar düşünmeyi. Zaten yasakladığım için kitap okuma bahanesiyle oturmuştum ya buraya. Yapmam gerekenlerin çokluğu ve ağırlığı karşısında hayal aleminden gerçeklik düzlemine doğru geçiyordum yavaş yavaş. Bu süreci biraz daha uzatabilmek için bahane olarak bardaktaki çayım geldi aklıma. Evet çayımı içene kadar biraz daha bekleyebilirdim. Bir yudum daha aldım ki çayın buz gibi olduğunu fark ettim. Acı bir tebessüm yüzümde “Bugünün de kısmeti bu kadarmış.” Dedim ve son bir kez dışarıya bakarak derin bir nefes aldım. Özlemin, hasretin kokusunu iliklerime kadar hissettim o nefesle. Ve toparlanıp geçtim içeriye, döndüm işte yine gerçeklik düzlemine.
Her geçen gün biraz daha hayal oluyor her şey. Ama her gözlerimi kapadığımda hayal olarak da olsa tutuyorum hafızamda. Bunları konuştuğumda depresyonda falan olduğumu düşünenler oluyor, o yüzden bir açıklık getireyim konuya. Hissettiklerim depresif duygular değil, hüzün… Farkı yok gibi gelebilir ama çok farklı. Depresif duygular insanı aşağı çeker ve olumsuz davranışları tetikler. Ama hüzün çok naif bir duygu. Dönüştürücü de bir etkisi var. Her fırsatta anlatmaya çalışıyorum ama bu dediğimi de ancak bilenler ve yaşayanlar anlar herhalde.