El bele dolanır, kollar boyna sarılır. Keşke dursa dünya diye umulur. Dudakların onun tenine temas ederken bir hayli huzur bulunur. Kokusu en son unutulacak ona ait şey oluverir sende. Oluverir sende o, oluverirmişsindir onda sen. Bir anlığına bir tanışma hikayesi, öylesine bir karşılaşma selamlaşmasıdır olması gereken ve devamı belki de gelmez. Hayatlar farklıdır aslında, yollar ayrıdır en başında. Ya o aitlik hissi nedir? Nedir orda, onun kucağında bırakılan o kara delik, içine çeken? Nedendir? Ne isim verilir?
Geçer mi? Geçecek midir ki? Ya geçsin diye sarılınan boyunlar, denenip denenip düşülen hatalar? İşe yarayacak mıdır? Yine öyle hissettirecek midir ki?
Söylemeye mecali olmayanların, gururundan cesaretine yer kalmayanların kaderidir bu. Su kadar saf, ekmek kadar ihtiyaç, şarap kadar yıllanmış, kesik bir yara kadar kesin olanı hissedip gerilerde sadece bir parçanı bırakmaktır. O parça büyür senin umudun küçülür. Yok olduğunda umudun, yok olur inancın. Yok olduğunda inancın, sadece o kalır, sadece o anı, sadece o his, sadece o koku…
El bele dolanır, kollar boyna sarılır. Keşke dursa dünya diye umulur ama…