No Pasaran: İspanyol İç Savaşı’nın Hikayesi
Mart 8, 2019
Helva
Nisan 3, 2019

Sen Nesin?

20’li yaşların ortasında duymaya başlayıp hep de duyacağımız bir soru bu. Ne komik değil mi? Belki de ilk etapta anlamsız. Ama her şeye rağmen üzgünüm ki çok reel. Karşımızdaki şimdisi ve sonrası olan bir soru yani genel kabulde mesleki bir cevap beklenilen. Bu yazıyı yazarken amacım yaşamsal alanımızın konforunu mesleklerle tanımlamak değil. Hedeflediğim nokta bu soruyla yola çıkıp yaşam boyu sana tanıklık etmek üzere yakana iğnelenen ‘meslek’ tanımını kişileştirmek.

İnsan olarak duygularımıza yenik düştüğümüz bir zamanı ele alarak başlayalım. Bu zor zamanda içine girdiğimiz mental durumdan dolayı partnerimiz, eşimiz, anne ve babamız, kardeşimiz, arkadaşımız kim olursa olsun bize karşı olan tahammül direnci bir yerden sonra kırılacaktır daha sonra yenilenecek de olsa. Peki tam da o an yanımızda kalan kim olacaktır? Ne kadar kızsan da kapıyı çekip çıktığında hemen ertesi gün açabileceğin kapı hangisi olacak ya da olacak mıdır?

İşte kapılar mesleğe burada açılmaya başlar. ‘Meslek’ maddi ve manevi seni ayakta tutan dış bir güç. Sen ona bağlı ve sevgiyle yaklaştıkça sana veren, seni sen yapan bazen hayatı yaşanılır kılıp bazen ayakta durmanı sağlayan hayatındaki önemli etmenlerdendir çünkü. Can alıcı noktalardan biri. Öyle can alıcı ki üstelik sevmediğinizde zamanla sizi dibe çeken, hayata dair tüm güzel duygularınızı yok eden. Uzun lafın kısası, belki biraz abartılı olacak ama hayati olan bir seçim.

Tam da burada yolun 3’e ayrılır. Mesleğimi seviyorum; ben A’yım ben B’yim ben C’yim. Mesleğimden nefret ediyorum ben D’yim ben E’yim, bir de oh be! henüz öğrenciyim. Daha çok zamanı varmış ya da artık çok geç resmini çizen bu durum aslında şimdisi ve sonrası temasını en güzel işleyen örnek. Yani birileri için geç birileri için erken gibi görünen karar aslında bizim klişeleşmiş mental modellemelerimizden ibaret. Dolayısıyla geç ve erken durumu mesleki hayatta hep bir proaktivite içinde bunu görmeliyiz.

Peki nasıl? Yaşamımıza ciddi anlamda anlam tanımının en sağlıklı şeklini veren bu ‘meslek’ kabulü için hep bir şans vardır. Sevmiyorsan şekillendirmek için geç değildir, rengini değiştirmek, törpülemek, bozmak ve yeniden yapmak cesaret ve içinde bulunduğun imkanlar doğrultusunda her zaman mümkündür. Kestirip atmaya o kadar alışıyoruz ki sevmiyorum demek her zaman daha cazip geliyor. Ya sevebileceklerin? Yaşamını güzelleştirmek adına her ne olursa olsun senin her anına tanıklık eden mesleğin sevmesen de seni bırakmıyorsa sen sadece kendin için sevmeye değer bir nokta bulamaz mısın, revize edemez, yeni kararlar alamaz mısın? Ya da bir öğrenci olduğunda daha çok varların altına sığınıp 3-4 aylık zaman dilimlerinde mi vermen gerekir bu kararı? Mesleğin şimdisi sonrasını sonrası şimdisini barındırır, hiçbir zaman geç ya da erkenlik içermez. Yapılması gereken; şartlarımız gün geçtikçe farklılaşıp ağırlaştıkça bu kararı manaya hizmet edecek şekilde verip yine bu şekilde revize edebilecek olduğumuzu her zaman hatırlamak. Çünkü bizimle beraber nefes alan bir şey varsa o da mesleğimiz keza bazılarımızın nefesini kesen de.



Paylaşmak Güzeldir:

Gülden Özbek
Gülden Özbek
Eğitim hayatında yaşadığı zorlukların, imkansızlıkların ve yönlendirilememenin boşluğunu aynı çevrede yaşayan neslin de karşılaşmaması için kendi memleketinde iş hayatına atılan; gençlere, gençliğe, öğretmeye ve öğrenmeye aşık bir öğretmen. Yeni nesle sorgulamayı ve düşünmeyi öğretmek onun için bir tutku. Hiç boş durmayan felsefenin hakkını vermeye çalışan bir düşüncesever. Onu sürekli gülümserken görebilirsiniz. Hayata karşı duruşunu gülümseyerek koruduğunu söylüyor. Görünüş ve gerçeklik ayrımını görmenizin çokça mümkün olduğu biri, ne kadar makul ve ne kadar sakinse bir o kadar enerjik ve çılgın taraflarını görmeniz de mümkün.