SimurgUP Yazarlık Atölyesinden çıkmış olup kolektif çalışma içerir.
Metnin yazarları: Ali Hasan Kalk, Alper Saruhan, Aydın bülbül, Nisa Karabacak, Raif Eser, Sıla Günaydın
Kelime: Ada, Cinayet, Büyü
Kısıtlama: Her bir karakter bir hayvan olup sadece bir duyguyu temsil edecektir.
Kişiler:
Öykü:
Bir ada, okyanus ortasında. Sessiz, yeşil ve sakin. Ortasında zirvesi gözükmeyen bir dağ ve yamaçlarında dibi gözükmeyen bir orman örtüsü. Dışarıdan çok da sakin, çok da huzurlu. Uzun soluklu çıktığı göçün ardından bir vakittir kendine yer bulamayan Kaplumbağa nihayet dinleneceği uygun yeri görmüş gibi gözükmektedir. Çeşitli tehditleri arkasında bırakarak kendisini adaya verir. Adanın altın sarısı kumlarına ilk ayak bastığında, üzerinde kat ettiği kilometrelerce yolun ağırlığını kaybetmiş gibidir. Adada ne bir kuş sesi, ne bir ayak izi. Issız, güvenli gözüken bir liman. Hoş tabii, bu biraz da kaygı verici. Ancak Kaplumbağa bu kaygılarına bir kenara koyarak adayı keşfetmek üzere içerilere doğru süzülür. Ağır ağır kumsalın çimenleştiği bölgelere girer, yağan yağmurun ardından cam gibi parlayan yeşil otlar iştahını kabartır. İleride, ağaç altlarında rengarenk tropikal meyveleri görür. Uzun süren yolculuğun yarattığı açlık ile yemyeşil otları unutup yoluna devam eder. İlerlediği vakit gözüne ilk canlılık emareleri belirir: yerde yüzükoyun uzanmış bir Çakal. Her tarafı yara bere. Başta endişelenir Kaplumbağa ama üzerindeki derin yaraları görünce yaklaşmaktan kendini alıkoyamaz.
Kaplumbağa: “Noldu Çakal kardeş bu halin nedir?”
Çakal: “Aa, bu adada kaplumbağalar mı varmış? İlk defa görüyorum seni”
Kaplumbağa:“Yeni geldim buraya Çakal kardeş. Eski memleketimi köşe bucak gezdikten sonra yeni yerler görmek üzere yola çıktım. Uzaklardan bu adayı görüp geldim.
Çakal: “Hoş geldin Kaplumbağa kardeş!”
Kaplumbağa:“Hoş buldum bulmasına da senden başka kimse yok mudur bu koca adada?”
Çakal iç geçirir. Gözlerinde derin düşüncelerin izleri var. Yapılan bir hatanın ardından gelen pişmanlık gibi bir his. Yenik düşülen, vakitsiz hırsın getirdiği bir pişmanlık.
Çakal: “Bizler bu adada sekiz hayvandık Kaplumbağa kardeş. Çok uzun yıllardır yaşardık, yalnız biz bize. Sonra fırtına geldi aramıza serildi. O fırtına da bendim. Mahvettim her şeyi. Direncim kalmadı çok. Ama seninle en azından günah çıkarayım. Bu adada herkes bana Duygu Katili derdi. Zamanında çok duygu öldürdüm. Hayvan mahkemesinde cinayet suçundan çokça kez yargılandım. Kimse kalmadı yanımda, herkes sanki Nuh’un gemisine bindi ve gitti bir anda.”
Kaplumbağa: “Peki neden öldürdün bu hayvanların duygularını? Ne zararı vardı ki sana?”
Çakal: “Kendi hissedemediğim ve yaşayamadığım duyguları gördükçe, başkalarının da yaşamamasını istedim, Kaplumbağa kardeş. Sonra da herkes gitti.”
Kaplumbağa: “Şu an pişman mısın yaptıklarından? Bu anlattıklarından sonra onları tekrardan yanında görmek ve duygularını geri vermek ister miydin?”
Çakal: “İnan ki çok pişmanım. Tekrar onları birbirleriyle konuşur şakalaşırken görmek için her şeyimi verirdim.”
Çakalın kalbini görebilen ve içtenliğini anlayan Kaplumbağa bir anda ışık saçarak yükselmeye başlar. Ve:
Kaplumbağa aslında kılık değiştirmiş hayvan tanrısıdır. Elinde beliren büyülü bir asayı gökyüzüne tutar ve bir ışık hüzmesi içinden bir yol açılır. O yoldan diğer 7 hayvan uçarak adaya doğru gelmeye başlarlar.
Sadakat sahibi Köpek, kaygılarla boğuşan Tavşan, gururundan taviz vermeyen Aslan, ağzı peynir dolu öfkeli Karga, hassas Fil, beypazarı sodasını yeni içmiş obur Ayı ve ağzı kulaklarında neşe dolu Kuş…
Adaya gelen 7 hayvan yavaş yavaş Kaplumbağanın yanına inerler. Çakal teker teker inen hayvanları görünce hem çok mutlu olur hem de deliler gibi korkuya kapılır. İçindeki pişmanlığı dağ kadar büyük olan Çakal özür dilemeye başlar. Fakat Karga çok öfkelidir, Aslan bu durumu gururuna yediremez haldedir, Tavşan anksiyete krizinden etrafta saniyede on binlerce tur atar, Ayı “cennette bize yeteri kadar beypazarı vermediler” der ve geğirir, Fil ise ağlamaya başlar bu sırada düşen salyalar Köpeğe damlar, Köpek arkadaşının bu duruma düşmesinden yakınır, Kuş ise “Amaaan niye üzülüyoruz ki hepimiz bi cennete gittik geldik eğlenmeye bakalım” der. Kaplumbağa bütün durumu anlar ve bir mahkeme kurulacağını bildirir. Mahkeme 2 Mart 2025 günü Saat 13.00-16.00 arasında yapılacağını söyler.
2 Mart 2025 Saat 12.00
Artık mahkeme gününe gelinmiş, duruşmaya dakikalar kalmıştır. Çakal hiç bir arkadaşının ona acımayacağını düşünür. Köpek dostu yanına gelip ona moral verir. Çakal hiçbir şey dinleyemiyordu, yaptıklarından çok pişmandı. Saat 13.00’a gelmişti. Birden güneşin ordan bir Kaplumbağa “Wingardium Leviosa” diye bağırarak yaklaştı ve “mahkeme başladı” diye yüce bir sesle etrafa seslendi. Herkes bir araya toplandı. Çakal kimsenin yüzüne bakamıyordu. Aslan ve Karga Çakala küfürler savuruyordu Tavşan hâlâ tur atmaya devam ediyordu. Fil ise hortumundan salyalar fışkırtarak ağlıyordu. Kaplumabağa bir anda “Yeter! Sessizlik.” diye bağırdı. Kaplumabağa bir oylama yapılacağını ve bu oylama sonucuna göre Çakala ya idam cezası verileceğini ya da onun affedileceğini duyurur. Evet oyu verenler idam kararı istiyor, hayır oyu verenler ise affetmeyi seçiyor olarak değerlendirilir. Aslan, Karga, Ayı evet oyu verirler. Kuş, Köpek ve Fil ise hayır oyu vererek Çakalın öldürülmesine karşı çıkarlar. Bir tek Tavşan yerinde duramadığından oy kullanmamıştır. Kaplumbağa Tavşanın koşu yoluna geçer ve Tavşanı durdurur. Korkudan titreyen Tavşana sorar: “Çakal için evet mi hayır mı?” Tavşan “Çakal mı HAYIR HAYIR!” diyerek koşmaya devam eder. Kaplumbağa Tavşanın oyunu hayır olarak kabul ederek oylamayı sonlandırır. Kaplumbağa Çakal’a bakarak “Açıl susam açıl, yanındakiler kaçıl!” der ve çakal zincirlerinden kurtulur. Zincirlerinden kurtulan Çakal yavaşça arkasındaki hayvanlara yüzünü döner ve “Sizin bu mide bulandırıcı duygularınız gerçek katilleriniz!” der ve hepsini katleder. Kaplumbağa gördüğü vahşet karşısında donakalır. Donakalan Kaplumbağayı da mideye indiren Çakal sahile doğru yola çıkar. Sahile gidip yüzükoyun yatan Çakal, uzaktan gelen bir kaplumbağa olduğunu görür…