Duygu Katili
Mart 4, 2025
XYZ’nin İcadı
Mart 4, 2025

Batık Ülkenin Misafiri

SimurgUP Yazarlık Atölyesinde kolektif çalışma içerir.

Metnin yazarları: Ali Hasan Kalk, Alper Saruhan, Aydın bülbül, Nisa Karabacak, Raif Eser, Sıla Günaydın


 

Kelime: Keşfetmek, Deniz, Fırtına

Kısıtlama: Mekan olarak izbe sahil olma, konum Akdeniz’de bir bölge olmalı. Balıkçı teknesi        içermeli.

Karakterler: Captain Jack Sparrow ve Karayip Korsanları

                            Prens – Köle 

 

Mısır’ın çölle buluştuğu sahillerinden birinde, kimsenin bulunmadığı ve terk edilmiş duran bir balıkçı köyü… Sahile, fırtına sebebiyle denizden kopan bir balıkçı teknesi vurmuş fakat mürettebatı ortalarda gözükmüyor. Prens yine etrafını düşmanların sardığı Bongomia’yı kurtarmak için bir arayışa çıkmış, bir kainatta geçen derin sulardaki kurtarıcılarının peşine düşmüşlerdi. Fakat limanda buldukları gemi onları yarı yolda bırakmış ve ilk fırtınada hemen parçalanmıştı.

Prens ve deniz arkadaşları; uzun süren yolculuktan sonra bitap düşmüş bir hâlde, davalarından vazgeçmeden ilerliyorlardı.

 

Köle: – Ne diye kahini dinleyip geldik ki majesteleri, yok burda çözüm falan. Hepimiz ölücez!”

Prens: -Eh, sus be! Sen de hep negatiflik hep negatiflik! Biraz iyimser ol, etrafına bak şöyle!

 

Boş boş çevreye bakıp umutlarını kaybettikleri anda bir şey oldu. Uzaklardan dalga sesleri ile yoğun sis arasından bir korsan gemisi onlara doğru yaklaşıyordu. O kadar büyük bir gemiydi ki gölgesi bile Prens ve arkadaşlarını siyahlara bürümüştü. O gemi kimin olabilirdi diye düşünmeye gerek bile yoktu çünkü bu kadar korkunç karanlığın tek sahibi olabilirdi: Kaptan Jack Sparrow. 

“Harika bir bahçe partisi veriyorum ve sen buna davetli değilsin.” dedi ve küçük balıkçı teknesine kötü adam gülüşü attı Kaptan Jack Sparrow. 

 

Prens: “Ay başımıza neler geliyor a dostlar! Yine bir korsana çattık! Neyse ben şimdi üstün oyunculuk yeteneklerimle hepimizi kurtarıcam                      yine.” der ve korsan rolüne girer:

            –    Hey Korsan, ben Kaptan Vahşi Kelebek, sen hangi köylüsün acaba?

JS: 

           – AHAHA! Bana mı dedin? Beni bilmeyen korsan mı olur?! Ben Kaptan Jack Sparrow! Soyluların korkulu rüyası, denizlerin korkusuz kaptanı ve tüm hazinelerin tek sahibi!

 

Prens, arkadaşlarına döner:  – Ay, hazine mi dedi o, bize de ondan lazım işte. Cep delik cepken delik!

Tekrar Kaptan Jack Sparrow’a dönüp:

          –   Seni bilmez olur muyum kaptan Jack! Bizde de büyük bir hazinenin kehaneti  var, yani nasıl bulunacağını biliyoruz. Sen bize yüce      kaptanlığınla yardım edersen biz de seni o hazineye götürürüz. Senin hazinen olduğunu biliyoruz belki bize de üç beş bir şey atarsın.

 

Jack Sparrow büyük bir kahkaha ile mürettebatına bakıp:

 

          – Bugünki eğlencemizi bulduk sanırım. Alın şu sefilleri, yalan söylüyorlarsa Kraken’e ziyafet var demek.

 

Prens, korkudan Köle’nin arkasına kaçtı ama yine de mürettebat onları kendi gemilerine aldı ve yelken direğine zincirlediler.

 

Prens, kölesine dönemese de ona seslenerek:

         – Bak görüyo musun? Seni daha önce assaydım başımıza gelmezdi bunlar. Şimdi ikimizi beraber asçaklar. 

 

Köle: – Ama efendim bu fırtına da yola çıkmak isteyen sizdiniz.

 

Prens: – Kes be. Kaptanlığımın baharında başıma gelenlere bak. Kaptan Vahşi Kelebek’in başına gelecek şey miydi bu? Ben o kadar Roma’da oyunculuk okudum. Bu nedir, Roma oyuncusu bağlanır mı buraya?

 

Bunları duyan Jack Sparrow: – Car car car car car caracar ne konuştunuz! Hazinenin yerini söyle bunları anlatacağına. Alın şu Prens’i, yürüme tahtasında yürüsün biraz bakalım ne kadar ileri gidebilecek. 

 

Prens “Önce kölemi alın kölemi. O daha iyi yürür benden.” der ve Köle’yi itekler. Mürettebat süngüyü prense dokundurur. Prens:

             –  Tamam be kalktık işte. Aaa Kaptan Vahşi Kelebek’e davranamazsın böyle. Siz benim namımı duymadınız galiba.

 

Jack Sparrow:  – Başlatma namından şimdi! Haydi yürü dedik sana!

 

Prens, yürüme tahtası üzerine çıkar ve adımlarını atmaya başlar. Bu esnada denizin üstünü saran, çölden gelen toz bulutu biraz olsun dağılır güçlü bir rüzgarla. Karşıda belli belirsiz bir adacık görünür. Tüm mürettebat, haritalarda yer almayan bu adanın merakı içerisinde gözlerini karşıya diker ve bir süre sonra şaşkınlığı geçen Jack Sparrow, yüzünü Prens’e döner.

Jack Sparrow:  – Eee, Prens hazretleri, söyleyin bakalım o yer bu yer midir? 

 

Prens: – Efsanede bir ada var ve adada eski bir uygarlıktan söz ediliyor. Suyun altında bazı kalıntılar var ama belki içeri de girip bakabiliriz.

Jack Sparrow,  emri verir. Sandallar hazırlanır ve adaya doğru yol alınır. Adaya yavaşça yaklaşırken deniz altında elle oyulmuş gibi gözüken devasa taş bloklar göze çarpar. Sanki eski bir limanın kalıntıları gibi. Nihayet adaya varırlar. Adada ilk bakışta pek bir şey yoktur. Biraz içerilere doğru girdiklerinde yerde, topraktaki ot örtüsünün kapladığı bazı insan işi taş işçiliğine denk gelirler. İşin rengi değişmeye başlar. Prens adada, bir sembol fark eder. Taşın üzerine kazınmıştır. Bu sembol antik metinlerde bahsi geçen sembolün ta kendisidir ama Prens, bu bilgiyi kendine saklamak ister. O esnada yüksek sesle Köle, “Prensim, bu o hazinenin yerini gösteren sembol değil mi?”. Jack Sparrow,  birden Prens ve Köle’ye döner. Prens’in gözleri büyür ve “Aa yok canım ne sembolü yok burada hiçbir şey, saçmalama be Köle! Boyundan büyük işlere giriyorsun bak, aa!” der. Bunun üzerine öfkelenen Jack Sparrow,  Prens’in yanına gelir. “Bana bak Prens, eğer bilip de söylemediğin bir şey varsa senin toplarını keser ağzına tıkarım.” der. Prens “Iıığ yok, canım. Ama belki Köle daha iyi hatırlıyordur, yani unutmuş olabilirim insanlık hâli. Ee… Köle ne diyordun canım, sembol membol bir şeyler geveliyordun. Gidip bakalım mı?”  der. Prens, Jack Sparrow’un şiddetli tepkisinden çekinir ve sembolün görüldüğü yere gitmeye razı gelir. İçten içe Bongomia’ya dönünce Köle’yi astırmanın planlarını yapar. 

Taş sembolün yanına vardıklarında birden Kaptan Giggs’in ayağı bir tahtaya basar. Ormanda, toprak örtünün arasında tahta ne arar? Üzerindeki örtüyü toparlarlar, bu tahta bir kiler kapısı gibidir. Kapıyı açıp merdivenlerden derin bir boşluğa ilerlerler. Prens, Jack Sparrow, Giggs, Köle ve mürettebat aşağıya inerler. Karşılarında yanan meşaleler ile donatılmış dar bir tünel görürler. Başta bi’ çekinirler. Jack Sparrow,  içine bir anda doğan kötülük ile tayfaya yeni katılan adamını işaret edip “Önden git” der. Adam karşı çıkacak gibi olduysa da kaptanın alev saçan gözlerine bakıp vazgeçer. Ürkek bir şekilde yürümeye başlayınca Jack Sparrow bağırır: “Koş!”. Panikle koşmaya başlayan adamın kulağının dibinden bir vızıltı gelir. Yan tarafına bakınca gördüğü ok ile dehşete düşer. Duvarlardan bir ses duymaya başlayınca tabanları yağlayıp nefesi yettiğince koşar. Güç bela koridorun sonuna vardığında kaptanına seslenir: “Kaptan başardım!” Kapı açılması gibi bir ses duyulur, adam kaybolur ve bir çığlığın ardından etraf sessizliğe bürünür. Prens, Köle’ye dönüp: “Başaramadı sanki”.

Bu sefer Jack Sparrow ve mürettebatı, kafalarını Prens ve Köle’ye çevirir. Prens, “Ne bakıyorsunuz canım öyle öküzün trene baktığı gibi” der. Jack Sparrow, Prens ve Köle’ye “Sırada siz varsınız” der gibi kafasıyla işaret eder. Prens, başta korkudan sabit dursa da mürettebatın kılıç çekmesiyle “Tamam be tamam, gidiyoruz işte. Allah Allah, Allah Allah!” der ve yürümeye başlar. Bütün tuzakları tükenen tuzak alanları bu sefer çalışmaz ve güvenli bir şekilde karşı odadan içeri girebilirler. Jack Sparrow ve mürettebatı da onları takip eder. İçeri girdiklerinde açık bir sandığın içinde güneş gibi parıldayan altınlar gözlerini kamaştırır. Sauron’un Yüzüğü gibi herkesi başına toplar. 

Kendine gelen Jack Sparrow atik bir hareketle Prens ve Köle’yi sandığın arkasına iter. Mürettebattan iki kişiye derhal sandığı alıp dönmelerini emreder ve diğer ekiple ağır ağır kapıya doğru yol alırlar. 

 

Jack Sparrow: – Baylar, sizinle iş yapmak bir zevkti. Ama görüyorsunuz ya, anlaşmanın şartları biraz değişti. Haydi sağlıcakla!

der ve kapıyı üzerlerine kapatır.Karanlık içerisinde kalan Prens, Köle’nin ensesine bir şaplak indirir.

 

Prens: – Ulan akılsız herif, görüyor musun yaptığını? Neymiş, aa orada bir sembol varmış. Biz bilmiyoruz herhalde. Aferin beğendin mi yaptığını. Bongomia’ya bir dönelim seni astıracağım.

 



Paylaşmak Güzeldir: