Yeni Başlangıçlara
Mart 4, 2025
Bir Evren Yaratmak: The Legend of Vox Machina
Mart 4, 2025

Altın Post’u Kim İstedi?

Konuk Yazar: Zeynep Nur Moldibi


 

İason artık reşitti. Devlet işlerinden sıkılan İason’un babası Aison, tahtını yıllar önce kardeşi Pelias’a devretmişti. Tahtını Pelias’a, İason’un amcasına, devretmeden önce bir şart koymuştu Aison: Çocuğu İason; reşit yaşa gelince Pelias, tahtını ona verecekti. İason hakkı olan tahtını istedi. Fakat amcası tahtını devretmek istemedi. Bunu istediğini belli etmekten kaçınarak İason’a bir tavsiyede bulundu: Eğer gerçekten şanlı bir kral olmak istiyorsa Pelias’ın kendi krallığına ait olduğuna inandığı ve Kolkhis Krallığı’nda saklı olduğu bilinen Altın Post’u bulup getirmesi gerekiyordu. İason, kabul etti. Yola koyulmak için hazırlıklara başladı. İason, Greklerin o zamana kadar hiç görmediği bir gemi yaptıracaktı.

Kraliçe Nephele’nin Kral Athamas’tan biri kız biri erkek, iki çocuğu vardı. Kral Athamas, Kraliçe Nephele ile olan evliliklerinden sıkılıp yeni bir evlilik yapmıştı. Kraliçe Nephele, yeni gelen üvey annenin kötü biri olduğunu düşünüyor ve çocuklarına zarar vereceğinden korkuyordu. Nihayetinde Nephele, çocuklarını uzak diyarlara götürüp onları üvey annelerinden uzaklaştırmaya karar verdi. Nephele’ye yardım etmek isteyen Mercurius, Nephele’ye altın postu olan bir koç hediye etti. Nephele, çocuklarını koçun sırtına bindirdi ve koç, gökyüzüne doğru havalandı. Altın Postlu Koç, Asya ile Avrupa’yı ayıran boğaza geldiğinde Helle isimli kız çocuğu sırtından düştü ve denizlere karıştı. Düştüğü yer Hellespontos (Çanakkale Boğazı) olarak anıldı. Altın Postlu Koç, yoluna devam edip Phriksos isimli erkek çocuğunu Kolkhis Krallığı’na ulaştırdı. Ülkenin kralı olan Aeites, çocuğu sahiplendi. Bunun karşılığında Phriksos, Altın Postlu Koç’u Jupiter’e kurban etti ve Altın Post’unu Aeites’e verdi. Aeites, Altın Post’u aldı ve asla uyumayan bir ejderhanın koruduğu kutsal bir bahçeye sakladı.

Athamas’ın akrabası olan Aison tarafından bir zamanlar yönetilmiş olan Tesalya Krallığı’nın tahtı, sonunda İason’un olacaktı. İason, elli kişilik mürettebatı olan bir gemi istedi Argos’tan. Greklerin o zamanki denizcilik bilgisiyle bunu başarmak imkânsız görünüyordu fakat Argos, ustasından esinlenilerek isimlendirilen “Argo” isimli gemiyi sonunda tamamladı. İason, yıllar sonra yarı tanrı ve Grek kahramanları olarak anılacak olan “Argo gemicileri”nin başına geçti. Yolculuk başladı.

Argo mürettebatı, Tesalya kıyılarından ayrılıp Trakya ‘ya ulaştıklarında Bilge Phineus’a gittiler ve yolculuklarında onlara yol gösterecek tavsiyeler aldılar. Karadeniz’in girişinde yer alan iki adadan bahsetti Phineus. Bu adalar zaman zaman yükselip alçalıyor ve aralarına aldıkları her şeyi paramparça ediyorlardı. Phineus, Agor mürettebatına Çarpışan Adalar’ın arasındaki geçitten nasıl sağ salim geçebileceklerini anlattı. Phineus’u dinlediler. Önce bir güvercini geçitten gönderdiler ve sağlam şekilde karşıya geçtiğini gördüklerinde adaların arasından Argo mürettebatı da sağ salim geçti.

Karadeniz kıyılarında kürek çekip Kolkhis Krallığı’na ulaştılar. Ülkenin kralı Aeites’in, İason’un Altın Post’u alabilmesi için şartları vardı: Burnundan ateş soluyan iki boğayı sabana bağlaması ve Kadmos’un öldürdüğü ejderhanın dişlerini toprağa ekmesi gerekiyordu. Ejderhanın dişlerinin ekildiği topraktan ekin olarak askerler çıkar ve bu askerler kendilerini oluşturan kişiye silahlarını doğrulturlardı. İason şartları kabul etti. Vaktin gelmesini beklerken kralın kızı ve usta bir büyücü olan Medeia’yla tanıştı. İason, Medeia’ya evlenme sözü verdi. Medeia kabul etti. Gireceği zorlu mücadelede onu koruması için İason’a koruyucu büyüler yaptı.

Herkes İason’un mücadelesini izlemek için Mars Bahçesi’nde toplandı. Ateş soluyan boğaların nefesi toprağı kavuruyordu. Herkes dehşete kapılmışken İason sakince boğalarla konuştu, boyunlarını okşadı. Boğaları sabana bağladı ve toprağı sürdü. Sürdüğü toprağa ejderha dişlerini ekti. Topraktan askerler büyüdü, silahlarını İason’a doğrulttular. İason kendini korumaya çalışsa da askerler sayıca çok fazlaydı. İason’un aklına Medeia’nın ona öğrettiği büyüler geldi. Büyüyü söyledi ve askerlerin arasına bir taş attı. Askerler birbirini öldürdü. İason’un son yapması gereken, hiç uyumayan ejderhanın koruduğu Altın Post’u saklı olduğu yerden bulup almaktı. Medeia’nın öğrettiği büyüler sayesinde ejderhayı uyutan İason, Altın Post’u almıştı. Medeia ve Argo mürettebatıyla Tesalya’ya dönen İason, Altın Post’u Pelias’a verdi. Argo’yu ise Neptunus’a adadı.

Altın Post’a n’olduğu bilinmez. Kim bilir,  belki de diğer altın ganimetlerin pek çoğu gibi onun da uğruna sıkıntıya girmeye değmeyecek bir şey olduğu anlaşılmıştır (Klasik Yunan ve Roma Mitolojisi, Thomas Bulfinch, sayfa 121).

Benim için hayatın kendisinin güzel bir anlatısıdır bu hikâye. Hikâyenin, zihnime doldurduğu düşünceler ve devamı oldukça sembolik: İason; ateş soluyan boğalarla tarlayı sürüyerek doğayı ve vahşi güçleri kontrol etme hakimiyetini, ejderha dişlerini toprağa ekerek yaşam ve ölüm döngüsünde ölümü yendiğini ve Medeia’nın ejderhayı öldürmeyi değil uyutmayı seçmesiyle bilgeliğini göstermiştir. Hikâyenin başında arzuladığı şana ulaşmıştır İason.

Kahramanın sonsuz yolculuğu burada sona ermemişti. Medeia’nın; kötücül büyüklerini kullanarak İason’un amcasını öldürmesinden sonra İason’un hikayesindeki mutluluk son bulur. Medeia, tüm Tesalya’yı yakıp yok eder. İason’un tatmin olmasını sağlayan tüm zenginliklerini, yine kendi “hazinesinin bir parçası” sona erdirmiştir. En nihayetinde Medeia; kendi öz çocuklarını ve kardeşini, İason’u ve İason’un yeni eşini de öldürür.  İason, ölümü yendiğini düşündüğü zaman, kendi katilini beraberinde getirmiştir.



Paylaşmak Güzeldir: