Kelimeler Saçmalasın
Kasım 3, 2024
Romanın Eksiği Bu: Tüket Artık
Kasım 3, 2024

Zihnimden V: Bir Bar Sandalyesini Sevmek

Konuk Yazar: Ali Berdan Kaya


 

Kendimi ifade etme yolculuğunda minik de olsa bir yol kat ettiğimi görüyorum. Yazdığım yazıların manası belki sizler için çok bir bütünlük taşımasa da merak etmeyin, benim için de taşımıyor. Sadece akışta kalıp, bulunduğum An’ın fotoğrafını çekmeyi seviyorum. Zor da olsa sevmeye çalışıyorum.

Sevmenin zor bir eylem olduğunu düşünüyorum. Sevilen her ne olursa olsun ben bunu seviyorum diyebilmek bence o kadar kolay bir şey olmamalı. Bir ölçütü olmalı mesela, bir kıstası veya bir metriği. Herkes her şeyi o kadar kolayca sevdiğini söyleyememeli, sevgiye dair en ufak bir şey hissediyorsa kendini sorgulamalı. Acımasız bir perdeden değil de, sorumlu ve emektar bir pencereden.

Peki sevgiyi neden, nasıl gerçek kılabiliyoruz? Düşüncelerimizde var olan o saf, arı duygunun varlığı seviyorum demek için yeterli midir? His’in ardından gelen eylemler zinciri bu sevgiyi gerçekten var edebilir mi?

Sevgi emek gerektiren bir şey. Bence kelimesini bile koymadım cümlemin sonuna, çünkü doğru olduğunu biliyorum. Hatırlamak, gülümsemek, söylemek, müzik yapmak ve daha fazlası, binbir türlü sevgi gösterme yolu var. Her birinin insandaki yankısı farklı. Hepimiz kendimizi ifade edebilme yolculuğumuzda bir ucundan tutmaya çalışmışız ve belki de başarılı olmuşuzdur. Günün sonunda bunların hepsinin, her sevgi gösterişin tek bir yolu var, sevgiyi gerçekleştirmek.

Gerçekleşen sevgiyi cebe koyalım, sevdiğimiz için şükran duyalım, güzel hissedelim… Edelim de, aklıma takılan şey ise şu, yaşadığımız veya yaşattığımız güzel hislerin sonunda o tatminlik duygusunu hissettik ya, o tatminiyet nereden geliyor, neden var? Kendimizi sevdiğimiz için mi aslında bunca bütün çaba, sadece belli bir tatminiyet duygusuna ulaşmak için mi çektiğimiz bütün bu yol? İnsan sadece bu kimyasal tepkime için bütün bunları çekiyorsa, bu çok bencilce bir hareket değil midir?

Bencil olmak, varmaya çalıştığım nokta bu aslında. Bütün sevgi formlarının günün sonunda insanın kendini tatmin etmesi gerekiyor, yoksa beyin o tatminiyet duygusunu tekrardan aramaz; tatmin olunca da ona giden aynı veya benzer yolları arar. Bu yolların hayatımızdaki formları bizim sevgiyi gösterme şeklimizi belirler. O duyguya ulaşmak için beyin daha önce ne yaptıysa onu yapma eğilimi gösterir.

O zaman erdemli olmak gibi bir davranışın yüceliğinden bahsedebilir miyiz, veya sevdiğimiz için bir sürü fedakarlık göstermekten? Önceden bu duyguyu bu yolla sağlayan bir kişinin yine seçeceği yol bu değil midir? Bu yüce yolun sonunda yatan bir tatminiyet duygusu yok mudur, ona ulaşmak için değil midir bütün çaba?

Belki de böyle fedakar davranışların sonunda, katlanılan bunca şey o sonda duyulan hazzı yüceltmektir. Acı çekilen süre veya yapılan fedakarlığın büyüklüğü buradaki hazzı artırır belki. Yine de sadece o yolda bile bulunmak kişiye o daha önceden tattığı hazzı verebilir. Buradaki her senaryo kişinin kendini ve insanlara karşı yarattığı o imaja bağlıdır.

Peki kendini sevmeyen, sevemeyen birisinin sevgi göstermesi mümkün müdür? O hazza ulaşan her yolu kapatmaya çalışan birisinin akıbeti ne olur sizce? O insanın gösterdiği sevgi bencil midir, bir sahtekarlıktan ibaret midir?

Varoluşunun hiçbir anında akmayı bırakmamış, var olmak için çevresinde ne kadar kaya toprak varsa kendi akıntısına uyduran bir nehir gibiyim. Zihnimde kendimle beraber var olmaya çalışmak böyle gürültülü işte. Sevmek bir konu, sevmeye çalışmak bir konu, sevmeyi çalışmaya çalışmak bir konu. Aklımın ne anlattığını duyamayacak kadar kulağımı sağır edercesine, hazların peşindeki o dürtüye körü körüne sarılırcasına belki…



Paylaşmak Güzeldir: