Miskin
Nisan 3, 2020
Coğrafya, Mikroplar ve Kurumlar
Nisan 3, 2020

Kimlik

Bir kimlikten diğerine geçişimde hiç zorluk çekmiyordum. Beş dakika önce işteyken beş dakika sonra bir aile ferdi olmak hiç zorluk çıkarmıyordu. Geçimimiz için yeterli meteliği kazanıyordum, pek umurumda olmasa da bunu kazanmak zorundaymışım gibi bir his sürekli çalışmamı emrediyordu. Kendime hiçbir durum için kırmızı çizgiler çizmemiştim. Olaylar başımdan geçedursun ben hiç telaş etmezdim. Eşimin deyişine göre ‘’rahat bir kimliğe’’ sahipmişim. Olması gereken bu değil miydi zaten? Eşim Filiz otuz beş yaşındaydı. O, tüketim karşıtı bir kimliğe sahipti. Sürekli tüketim durumu içerisinde olan insanlığa her fırsatında kuvvetli bir acıma duygusu içerisine giriyordu. Tahmin edebileceğiniz üzere bu serzenişlerden en çok nasibini alan bendim.  Oğlum Efe on iki yaşında iken onun önünde sessiz kelimelerle kavga edişimiz bundan dolayıydı.  İkimiz de konuşmaktan yorulduğumuz için nefeslendiğimiz sırada Efe’nin attığı kahkaha ile çok utanmıştık.  Sessiz kelime kavgalarımızın bitmesiyle birlikte yemekleri hazırlamak hep bana düşerdi. Ben de kendimi affettirmek için yoğun bir uğraş içine girerdim. Eh yanına da güzel bir Nergif kırmızısı açtığım zaman hazır olurdum. Bizim evde kırmızı şarap açıldığı zaman ya bir kavga ya da bir kutlama olurdu.

 

Efe’nin doğumuyla başlamıştı aslında benim ikinci hayatım. Tamamlanmamış hayatımın sona erişiydi desem de olabilir. Rahat biri olmak neden suç olsundu ki; sizlerin sınırları vardı da her şey çok mu harikaydı? Bayılıyorsunuz tabi birilerinin neyin nasıl yapılacağını size söylemesine. Sanki hayatta her şeyin tek bir doğrusu varmışçasına yaşıyorsunuz ömrünüzü. Rollere bürünmek bu kadar kolay, değişim bu kadar zahmetsiz mi sizlerin hayatında? İşe git, para kazan, eve gel, tartış, çocukla ilgilen. Nereden çıktı ki bu Efe? Filiz ile evlenmeme daha önce şaşırmam gerekmiyormuşçasına söyleniyorum işte. İtiraf etmek gerekirse, soruyorum zaman zaman kendime kırmızı çizgilerim olsaydı daha mutlu olur muydum diye. Çizgilerin bu kadar belirgin olmasına karşı çıkarken, kendi çizgilerimi oluşturamamış olmama hayıflandığım gecelerim oluyordu. Filiz genelde yatakta. Benimse elimde Nergif kırmızısı, kavga sonrası iç mülahazalarım oluyordu salonda. Çıkamıyordum kendimin içinden. Sorun onlar değildi kesinlikle. Efe’m. Benim huzurlu yavrum. Annesiyle onca tartışmamıza mahkum etmiştik yakışıklımızı. Ancak onun için katlanmıyor muydum bunca role? Baba sevgisi olmadan büyümek nedir iyi bilirim. Zaten o sevgisiz babanın zorlamasıydı bu bütün tantana. Daha üniversite bile bitmemişken, daha kendim bile olamamışken doğrularına maruz kaldığım baba. Ne ona ne de doğrularına öfkeli değilim aslında. Önceden öyleydim belki ama dedim ya, Efe oldu benim ikinci hayatım diye. İçimi bir şeylerin yiyip bitirmesi de sonuç vermiyordu elime. Ondandır bu gevşekliğim. Ya geçiştiriyor ya da olmayacak şeylere tepkiler veriyorum. Oyalanıyorum Filiz ile. Hala kendime kızıyorum daha bir karını bile tanıyıp kabullenemedin diye. Ama kolay mı öyle karşılıksız sevebilmek. Öğrenilmiş sevgi ile kalbin çarpıntısını hissettiren sevginin farklı olduğunu anlamaktı beni bu kadar gevşek biri yapan. Mücadele etmek yerine akışa teslim olduran öğrenilmiş sevgi. Efe, belki de bir mücadelem. Bilemiyorum. Bildiğim tek şey oğlumu karşılıksız sevdiğim. Doğruları konuşmam lazım artık kendimle de. Çünkü maskeler her geçen gün zihnimi öldürüyor. Bir kimlikten diğerine geçişti zorluk çekmiyorum demiştim ya. Hah. Kimi kandırıyorum. Yalan söylüyordum aslında.

 

O kadar zorluk çekiyordum ki… Gün oluyordu dünyanın en iyi kocası oluyordum, en iyi babası ve hatta inanılmaz gelse de en iyi evladı. Babamla sanki hiç problem yaşamamışız sanki beni kendi kimliği altında öylesine ezip kimliksiz kalmama sebep olmamış gibi o kadar iyi anlaşıyor hatta, ah bu cümleyi kurmak bile canımı acıtsa da onun aynı  olma emareleri gösteriyordum ki… İçten içe canımı yaksa da haklı olduğunu biliyordum ve bu özellik ben ebeveyn olduktan sonra geldi bana da. Sorun babam da değil, onu aşmış olmam lazım artık kazık kadar adam oldum. Benim problemim tam da bu noktada başlıyor zaten canımı sıkan gerçekleri kabullenmediğim gibi değiştirmeye de çalışmıyordum. İnsanların üzerimde kurmaya çalıştığı baskıyı da ‘kırmızı çizgileri olmayan adam’ olduğum için engelleyemedim de.

Şimdi fark ediyorum ki ne kırmızı çizgileri olmayan bir adam ne de kimliksiz biriyim. Bencil bir oğlan çocuğunun tekiyim. En son kavgamızda eşim söyledi ve bana kurduğu tek negatif cümle buydu. Çünkü o hakaret ederken bile zariftir, bir söz söyler kötü bir söz sizin teşekkür edesiniz gelir, o derece. Sanırım bu şımarık çocuğu terk edecek, ah canım Efe’m senin için bunalımlardan sıyrılmış bir baba olmanın vakti geldi.

Bakın yine kendimi kandırdım, oğlumdan ziyade şu dünyada beni olduğum gibi kabullenen tek insan olan karım için karar verdim çabalamaya ama hala bunu kendime bile itiraf edemiyorum. Benden de bir baltaya sap olmaz!

 


İnteraktif Öykünün Yazarları:

-Berk Can

-Furkan Çankırı

-Rüveyda Önder



Paylaşmak Güzeldir: