Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşasak da insanlığın sorunları ortak oluyor. İklim değişikliği, cinsiyet eşitliği, salgınlar, eğitim eksikliği ve daha nicesi… Ortak problemler beraberinde ortak çözümleri de getiriyor. Teknoloji de ortak çözümlerin vazgeçilmez bir ögesi. Ortak çözümlerin küresel olarak paylaşılması için bilimsel düzeyde ileri olan, teknolojik olarak kalkınmış devletlere büyük iş düşüyor. Hâlihazırda geliştirilen çözümlerin, bilgi birikiminin gelişmekte olan ülkelere aktarılması gerek. İnternetin, iletişim teknolojilerinin, tarımsal teknolojilerin, biyoteknolojinin ve hatta yapay zekanın gelişmemiş veya gelişmekte olan bölgelere entegrasyonunun evrensel ilerlemeye katkısı büyük olacaktır. Böylelikle, bu bölgelerde yaşayan insanların hayat standardı yükselecek ve gündelik hayatları kolaylaşmış olacak.
Teknoloji paylaşımı konusunda Birleşmiş Milletler’in ve birtakım gönüllü bilim insanlarının hayata geçirmeye çalıştığı projeler var. Bu değerli girişimlerin birkaçından bahsetmek istiyorum.
Simprints
Simprints, Cambridge Üniversite’sinden bilim insanlarının bir araya gelerek kurdukları kâr amacı gütmeyen bir start-up. Simprint’in çok tatlı, enerjik ve bir o kadar idealist bir ekibi var. Ekibin değer verdiği en önemli kavram ise sosyal etki. Simprints, ürettikleri cihazla insanların parmak izlerini tarayıp sistemlerine kaydediyor ve parmak izlerinin kullanımına dayalı çözümler üretiyor. Temel olarak sağlık ve eğitim üzerine çözümler üretiyorlar. Örneğin eğitim olanaklarının düşük olduğu bölgelerde yoklamayı parmak iziyle alma hedefleri var. MIT’de yapılan bir araştırmaya göre, sınıflarda devam takibi, devamsızlığı %20 oranında azaltıyor. Bu yüzden basit bir parmak izi eğitim devamlılığına büyük katkı sağlayabilir. Diğer bir parmak izi uygulaması ise yeni doğan çocuklara ve annelere yönelik. Dünya Sağlık Örgütü doğumdan önce en az sekiz check-up yapılmasını tavsiye etse de kimlik tanıma sorunları yüzünden sadece annelerin %40’i bu ziyaretleri gerçekleştirebiliyor. Simprints, yeni doğan çocukların ve annelerinin parmak izlerini sisteme kaydediyor. Doğum öncesi ve sonrası düzenli olarak çocukların ve annelerinin sağlık kontrolüne gelmelerini teşvik etmek istiyorlar. Medikal veriler dijital ortamda kişiye özel bir şekilde saklandığından, erişilebilirlik ve izlenebilirlik sorunları büyük oranda çözülmüş oluyor.
https://www.simprints.com/impact
U-Report
U-Report, herkesin kullanımına açık bir mesajlaşma ve haberleşme aracı. U-Report çok sayıda mesajlaşma, sosyal medya ve SMS kanalı üzerinden kullanılabiliyor ve basit bir cep telefonunda çalıştırılabiliyor. Bu projenin amacı, dünyadaki bütün insanların özellikle gençlerin kendi problemlerini duyurabileceği ve dijital ortamda aktif rol alabilecekleri bir sosyal mecra yaratmak. İstihdamdan ayrımcılığa ve çocuk evliliğine kadar, ilgili konularda gençlerden fikir ve bilgi toplamaya çalışılıyor. U-Report şu anda 53 ülkede faaliyet gösteriyor ve 6 milyondan fazla kullanıcıya ve bilgi paylaştığı 4,7 milyon dolaysız topluluk üyesine fayda sağlıyor. Ülke U-Reportları, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları ve gençler de dahil olmak üzere, UNICEF ve ortakları tarafından yürütülmekte.
U-Report üzerinden gelen veriler ve öngörüler topluluklarla ve gençleri etkileyen kararlar veren politikacılarla paylaşılmakta. Bu sayede gerekli merciler, sorunları ilk ağızdan duyup derhal çözüm getirebilecekler.
Data Science Africa
‘Data Science Africa’ yapay zekâ ve makine öğrenmesi alanlarında uzman insanların bilgi paylaşımı için bir araya geldikleri, kâr amacı gütmeyen bir sosyal sorumluluk projesidir. Afrika kıtası sağlık, tarım, ekolojik denge gibi konularda büyük problemlerle karşı karşıya. Gelişmiş ülkelerde, yapay zekâ bu problemlerin çözümünde etkin olarak kullanılıyor. ‘Data Science Africa’ projesiyle, veri bilimi ve yapay zekâ üzerine Afrika’da bir komite oluşturulması hedefleniyor. Bu bölgedeki yerli bilim insanlarına ülkelerinin kendi problemlerini yapay zekâ teknolojisiyle çözmeleri için eğitim veriliyor, bilgi aktarımı yapılıyor.
Veri biliminde, veri toplama ve veriye erişim çok önemli iki süreç. Afrika’nın çeşitli veri setleri kullanıma açık bir şekilde sunuluyor. İklimsel bilgiler, uydu görüntüleri, bölgelere göre hastalık dağılımı bu veri setlerine örnek olarak verilebilir. Dünyanın herhangi bir yerindeki yazılım geliştiriciler bu veri setlerini kullanarak kendi bilgisayarları üzerinden ‘training’ dediğimiz yapay zekâ modelini eğitme işlemini gerçekleştirebiliyorlar. Eğitilen bu modeller sayesinde çözüme yönelik anlamlı çıktılar ve öngörüler sağlamak mümkün. Örneğin coğrafi dağılıma göre geçmiş yılların iklimsel verileri kullanılarak bir yapay zekâ modeli eğitiliyor. Ardından bu model kullanılarak önümüzdeki yıllar için ortalama yağış miktarı, güneşli gün sayısı gibi tahminler yapılabiliyor. Bu sayede ilgili insanlar mesela çiftçiler, kendi operasyonlarını tahminlere göre düzenleyebiliyorlar ve ürünlerindeki verimi büyük oranda arttırabiliyorlar.
http://www.datascienceafrica.org/
Yukarıda bahsettiğim projelerde görüldüğü gibi, başarılı bir sürdürülebilir kalkınma gündemi, hükümetler, özel sektör ve sivil toplum arasında ortaklıklar gerektirmektedir. Gerekli ortaklıklar sağlandıktan sonra, bilgi aktarımı ve yenilikçi teknolojilerin paylaşımı gerekmektedir. Bunları yaparken insanları ve gezegenimizi merkeze yerleştiren ortak bir vizyona ihtiyacımız olduğunu da aklımızın bir köşesinde her zaman tutmamız gerekiyor.