Şehrin içinde;
Şuursuz atılan adımlar,
Kırılan her bir pencere camı,
Tarih kokanlardan.
Her ses yükselen göğe,
Kargaşadan hasret zarafete.
Havadaki iç çekişler,
Sudaki nefessizler,
Sokaktaki Arnavut kaldırımları,
Ve yaşama tutunan o kaldırım aralarında
Gücün simgesi yeşiller.
Cansız kiliseler,
Ruhsuzlaşmasına, hissizleşmesine
Kimsesizleşmesine izin verilenler.
Saadeti dökülen, hatıraları yaşatılmayanlar.
Yanından geçer yaşayamayan yürüyenler.
Yetişmek için koşanlar,
Vardıklarında ait olmadıkları yerdeler.
Saçlarını rüzgârın okşamasına izin verilmeyenler.
Sesi kesilenler,
Konuşabilecek güce sahip susanlar.
Çaresiz olan ve çaresizliğe tutunanlar onlar.
Minarelerden yüksek gökdelenler,
Tonlarca fazla giyim kuşam kasabaları,
Sayfa kokulu merkezlerden.
Fetva veren bilgisiz bilginler,
Onlar dinlenirler.
Rengi solmuş birer tablo her bir sabah,
Yine de güzel gözüksün bu şehir,
Her yerinde tebessüm eder Galata.
Dalgaların sesi ulaşamaz kulağa.
Daha derin mavisizlerin sesi var,
Bu iki yaka bağlaçlarında.
Düşünceler cama yaslanmış,
Her kanı deli akan yaşlanmış.
Bir bir atan mesaj sesleri kalplerde,
Yalnızlık bizi arkadaş yapmış.
O geçen kaldırımdan sen, ben ve kimsesizler!
Kimliksizler, kimi sensizler.
İstanbul’ suzlar.
Bu şehir intikamını alacak bizden.