Sesler, yükselişler, bağırışlar,
Susmuyorlar ki bir gün durağan.
Kötü de değil susmak,
İyi de değil susmak, duymadan.
Duvarlar, kapılar, zincirler,
Birinden geçsen kalırsın diğerinden.
İmkânsız mıdır ki ışımak zihinden?
Dur, denemeden önce, bak bi pencereden.
Bilakis umutta olmayanlara,
Zuhur yolundan kopmayanlara,
İnançsız kalıp inananlara,
Ses olsa ya sükûnetten.
Çıkıntı, döküntü, dokuntu,
Gözlerimden görmeksizin akan dogmalar,
Henüz kıyıdan çıkmamış silüetler,
Hissetseler ya bedenden.
Bağırışlar, çığırılışlar, duyulmayanlar,
Günün sonunda burada olmayanlar,
Sükûnetin yankısıyla kavrulanlar,
Pencereden bakmayı unutanlar,
Işığı kesilen, ışığını kesenler,
Dumanlaşıp, hayatta grileşenler,
Çok sesliler, çok sessizler, bir de bedensizler,
Ama yine de hâkimler.
Korkmayın şuracıkta kalmaktan,
Ama durmayın da ötelere uçmaktan.
Susmayın perdenin arkasından,
Ama çok da bağırmayın sahnenin ortasından.
Şayet kavuşursan sahnendekiyle,
Dinlenmiş olursun en yüksek melodiyle.
Ha bir de unutmadan,
Başlıyormuş başka bir sahne,
Mayıs’ın 28’inde.
Yaş alma günüdür o gün,
Yaşlara dolmuş yazarımızın.