Adresi Olmayan Mektup
Adresi Olmayan Mektup
Mayıs 3, 2022
Fısıltılar
Fısıltılar
Mayıs 3, 2022
Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar

Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar 

Bir başkasıyla asla birleşemeyecek olmanın fikri ne acı. Oysa ne de hafiflerdi var olmanın yükü, değil mi? Acı demek de olmaz şimdi, aksi mümkünmüş gibi. Ne yaparsan yap bir başınayken tekliğini duyumsamak zorunda kalıyorsun. Bazısı eşlikçi, bazısı refakatçi, kimisi de parazit gibi duruyor bir yanında. Yalnızlığını unutmak istiyorsun muhtemelen, gerçi istemesen de unutuyorsun bir süreliğine. 

Zaman akıyor parmak ucunda, sana tekliğini duyurmadan. Ödün kopuyor mabedine hırsız girmiş gibi. Hâlbuki gelen yalnızca sensin, yalnızca biraz. 

Kapıyı açmamak da bir seçenek olurdu tabii, kapıyı çalacak nezaketin olsaydı. Işıklar söner sönmez parmak ucunda yaklaşıp bir şeyler fısıldıyor kulağına. İrkiliyorsun. Rahatsız oluyorsun, huzurun kaçıyor. Beklemiyordun çünkü, sevdiklerinle birlikte olduğunu sanıyordun. Üstelik aynı hırsız geçen gece de soymuştu seni. Hafızan bu kadar mı zayıf yoksa unutmuş olmayı bu kadar çok mu arzuluyorsun? Yanındayken bari bu tavrı takınma, alınacak. Nasıl alıngan olduğunu en iyi sen bilirsin. 

Katlanması zor geliyordur şimdi sana. ‘Her şey güzel giderken nereden çıktı bu?’ diyorsundur. Kulağına fısıldanan birkaç laf nasıl da kaçırdı uykunu ama. ‘Şimdi olmaz.’ da diyorsundur sen kesin. ‘Şimdi olmaz, uğraşamam.’  Neyse ki bir tek şimdi var hüküm sürdüğün. Yoksa yarınları da ertelerdin pervasızca, gözünü bile kırpmadan. Nereye varır bunun sonu, hiç düşündün mü? Düşünmüşsündür elbet, öyle soru mu olur? Ne cevap buldun?

Her daim yanında mı olsun sevdiklerin? Sürekli elinde bir iş mi olsun yarına yetiştirdiğin? Bunlar engel olmaya yeter mi her kilidi açan naif hırsıza? Bulmaz mı seni ardında o çok güvendiğin kapının? Peki ne diye kaçarsın bir olabileceğin tek ihtimalden? Nereye varır bunun sonu, hiç düşündün mü? Düşünmüşsündür elbet, öyle soru mu olur? Ne cevap buldun?

Herkes yatağına yatmış uyuyor. Ya yarı baygın ya tam fakat hepsi memnun öyle olmaktan. Bir senin gözlerin fal taşı gibi açık. Bilmem kaç yıldır öptüğün çıtır da yanında uzanıyor. Onun derdi yok mu sanıyorsun? Kendi hırsızının fısıltılarını seninle bastırmıyor mudur dersin? Bir olamamak bir tek seni mi noksan bırakır delikanlı? 

Bezdin artık fısıltılardan, kulak vermeye kalkıyorsun. Hoş, korkuyorsun bir yandan da. Ya bir daha unutamayacağın bir şey söylerse? Ne acayip bu denli kısık bir sesin insanı böylesi titretmesi. Kudreti sözünde saklı demek. 

Merakın gitgide artıyor, daha çok kulak kabartmaya başlıyorsun yabancının sesine. Ses yabancı mı dersin? Yoksa tanış olmaktan kaçınman mı tüm mesele? Epey derinlerden geliyor, değil mi?

Mezar kazmayı iyi beceriyor insan. Sürekli bir yenisini kazıyor. Koyuyor kendi yabancısını içine türlü tuzak türlü oyunla. Kılı kıpırdamadan atıyor toprağı üzerine. Kılı kıpırdamıyor toprak atarken ama yabancının diri kalması fikri titretiyor zangır zangır, canı çıkacakmış gibi. Ölüyü gömmek ürkütücü olsa gerek. Diriyi gömüyor insan. Gözcülüğünü kuzgunlara yaptırıyor mezarın. Ölmez olanı gömüyor. Sesi kesilmeyeni. Duymamak için tüm bu emek. Emekçi sayılır her insan. Dönüşü olmayan şeyler işitme korkusu ona her gece kazma tutturuyor. O yüzden derinden geliyordur belki ses, he?

Zor iş kazma küreği elinden düşürmek. Toprak kokusunun yerini tutmuyor hiçbir şey. Peki ama nereye varır bunun sonu, hiç düşündün mü? Düşünmüşsündür elbet, öyle soru mu olur? Ne cevap buldun?



Paylaşmak Güzeldir:

Oğuzhan Akbaş
Oğuzhan Akbaş
Boğaziçi Üniversitesinde Endüstri Mühendisliği öğrencisi. Kendisini olabildiğince çeşitli konuda donatmakla ilgileniyor. Sohbet etmekten, gülmekten, eleştirmekten, tartışma çıkarmaktan hoşlanıyor. Yazarak güncel zihin dünyasının kaydını tutma gayreti ileride buraların değerleneceğine olan inancından.