Ellere ancak
Kazanmadı henüz, kaybı yok yeryüzünde. Vitrinler
ışıklı ellerinde yeni doğan inanışların. Okyanus
tek henüz ve yolun toprak
başlangıcı. Salt güneş, gece
kırık izlerle korkuda. Kudret beklemeden, izi
sürülmeden aya bakış. Kapılar çıkmak
için yalnız.
Ellere kumar
Çamurdan yüzü, bakışı akça. Kandan
kurulan, yaşça masa. Sarhoşluğu yavan,
baş dönmesi yetişmiyor hıza. Kopuk hatıralar ile
yazılı alnında. Konuşulan gerçekler lakin fikren
özgürlüğü yalan. Dua için elleri, dolu
toprağa bakmaktan.
Ellere nasır
Zifir uyanış, aklı çıkmamış uykusundan. İnce
bilekleri altında memleket meselelerinin. Ağır
adımları takılı toprağa. Kurtulmuş memleketinde
halen seçilmiş parya. Göğe harcadığı mesai
hem pas tutmuş dünya. Çoğulun sesi için
türetilmiş sessizliği. Saklamış umudu
çağın sonuna.
Ellere sancak
Söylenmişti, yakışırdı adına. Doğmamış için
biçilen kalıplarla başlamıştı mürit olunmaya. Kimse
için gönderilene karışmazdı kimse. Kapıda
kalındı, zorlandı olmayanın varlığı. Kirli kimliği
artık, aklı başında. Yozlaştı fikri, kimi kesimler
için yakıştı reaya. Bilekleri ince, kolay
bağlanırdı önünde.
Ellere yumruk
Ülküler oluştu, çağın sonu. Yolu yalın,
adımlar tek düze. Uzağa hayranlık ile
azınlıklara yöneldi bilge. Tacı tepede, kapılar
varlar bu kez girmek için de. Ağırdı,
yuttu dinlemeden kapan. Büyüdükçe
gözünde yok oldu tiran.
Ellere turna
Küller henüz taze. Yuvasında, usulca, tadında
sevi. Yorgunluğu yüzünde, yasak ömrü boyunca. Okudu
lakin sıcaklığında değildi tenin. Yozlaştı
yeniden. Dün içindi yahut bugün. Yaratılan
çok mühim kelimeydi, yakışmıştı. Kapıldı
varlığın yalanına lakin bu kez yüzündeydi
yorgunluğun.
Ellere kum
Çekildi toprak ellerinden. Âdem’den yahut İsa’dan
anılıyordu adı. Yakınlaştı. Dili çok, kalbi çok, yüzü
çok kirlenmişti. Soğukluğu ile urganın temizliği. Gitme
isteği yanlarına lakin yeti? Vitrinde gözü
fakat anlatılmamıştı bazı zamanlarda
babasının ölümü.