Konuk Yazar: Diyar Atakan Çabuk.
Dünya’yı havaya uçurmak diye bir kalıp var ya hani
teknik olarak düşünüldüğünde Dünya havaya uçamayacak kadar boşluktadır
Buradaki mesele bana göre insanların sevdikleri yerleri dünyaları olarak görmeleridir
Sen de benim dünyamdın sanırım
bir senin yanında seviyordum kendimi
bir senin yanında güvende oluyor ülkemin
çatışmalar arasında kalmış
gürültülü ortamlarda büyümüş
kimi küçük kimi büyük çocukları
Zerdüşt güneşine bakıyor bir pazar sabahı
ben mavi bir günde ayrılıyorum senden
bulamıyorum güneşimi
tutulma yaşanıyor beynimin sen olan taraflarında
basite indirgiyorum bütün hasretlerimi
susmayı tercih ediyorum
soluksuz pazar sabahı
bir nisan günü
bahardan çalmış kış
adaleti aranmamış mevsimlerde terk ediliyorum bencil tarafların tarafından
evet tarafından
bir komedi filmine gidiyorum
gülmek hoşuma gidiyor
kedi gibi oturuyorum fazladan bileti olmayan ama hakkım olan koltuğa
yalnızlık koymuyor bizim buralarda
çünkü yaşadığım coğrafyada herkes yalnız büyüyor
ya da yalnız ölüyor
bir karakolda veyahut bir miting alanında
yalnız, mevsimine göre soğuk, mevsimine göre sıcak
hiç bulunmamış sıfatlar yüklüyorum terk edilişime
ben de bulamıyorum
sen de gülüyorsun
seni öyle görünce
hayat uzuyor sanki, hissediyorum
hayat uzayınca acılarımız çoğalıyor
sen gülünce geceyi içime düşürüyorsun
hiç habersiz eğlenirken sen benden
ben seni hâlâ içimde hissediyorum, bunu bilmiyorsun
sen bir sokakta ansızın karşıma çıkınca bir düş canlanıyor kafamda
bir salıncak yavaşça sallıyor, üstünde çocuk yok
gıcırtısı bir keman melodisi gibi geliyor hakir kulaklarıma
dünyanın en hüzünlü tablosu budur diyorum içimden
geleceğimden habersiz
geçmişten bir haber olduğumu unutarak