Yazar: Kardelen Beydoğan.
Baba,
İnsan etten kemikten değil camdanmış. Her defasında ufak bir sözünün bile beni böylesine kırması bundanmış. Çocuk olmak için kırlarda uçurtmalar uçurmaya gerek yokmuş ve en mühimi de yaşamak ve sadece nefes almak demek değilmiş. Geç olsa bile insan zamanla yaşamayı öğreniyormuş. Ben de öğrendim, benden götürdüklerine inat…
Bu mektubu büyümüş bir kadın olarak yazmanın haklı gururunu yaşıyorum. Artık senin küçük kızın değilim ve bundan son derece mutluyum. Eskisi gibi karanlıktan korkmuyorum. Yol bilinmezmiş, uzunmuş ilgilenmiyorum. Kimseden sevgi dilenmiyorum, solunda bana yer olmadığını biliyorum. Minik halimle beni bir gün seversin diye gönül kapının önünde az gözyaşı dökmedim. O kapı açılmadıkça ben yola çıkamam sanmıştım. Yeşil kırlarda seninle uçurtmalar uçurmayı, karanlık yollardan el ele geçmeyi hep ümit ettim. Rüyalarım bu sahnelerden oluşuyordu. Kimse fark etmese de geceler bu ana en iyi tanıktı. Yüzüm gülümsememe hasret, yaşlarımdan bıkkındı. Biz seninle yan yanayken bile birbirimize çok uzaktık. Denilen söz doğruymuş ama “Zaman herşeyin ilacıymış”. Kapının açılmasına, karanlık yolların seninle geçilmesine gerek yokmuş. Bende kendim varmış kendime renk veren. Zaten önemli olan da buymuş, ben de ben olduktan sonra sana gerek yokmuş. Teşekkür ederim, sana minnettarım. Sayende çok şey öğrendim. Dağ görünenler gerçekte uçurum olabilirmiş. Ben sana dağ diye yaslanıp kaç kez düştüm. Sarılması gereken her yaramı ben senden aldım. Yalan söylemeyi senden öğrendim. İyi bir yalancı olup herkese beni çok sevdiğin masallarını söyledim. İnandılar, inandırdım, inandım.
Mektubu kaleme almak tahmin edersin ki benim için pek kolay değil. Önce kendimle sonra burada olmasan da seninle savaşmam gerekti. Gerçekleri kabul edip, daha emin adımlarla ilerleyebilmek için yazmaya karar verdim. Ben artık büyüdüm, en son kapına geldiğimde küçük bir çocuktum. Sevgiye aç, dünyanın tam ortasında yalnız olan bir çocuk… Büyümek kötüdür, sancılıdır laflarını hep duymuştum. Ya söyleyenler yanılıyorsa, aslında çocuk olmak tehlikeli bir oyunsa? Büyümek çok güzel bir şeymiş baba. İyi ki büyümüşüm. Yaralarımı sarmayı öğrendim, onlarla barıştım. Yaşam dediğin böyleymiş, çok da bir olayı yokmuş. Düşe kalka o yollardan mecbur geçecekmişiz. Yaralanacak, yaralayacak, yorulacak ve yoracakmışız. Ben değerliymişim mesela kimsenin hayatına yük değilmişim. Sende neden o izlenimi bırakmışım? Sırtın beni taşıdığından değil kendiliğinden kamburmuş. Ben bunu yıllar sonra öğrendim. İlerleyememen benim sana ayak bağı olduğumdan değil senin isteksizliğindenmiş. Fark edeceğini sanmıyorum ama bir umut anlarsın diye yazıyorum. Bana inandığım yerlerden kırılmanın ne demek olduğunu gösterdin. Senin yüzünden olmadık şeylere bile ağladım. Amansız hastalık gibi günden güne mutsuzluk denilen illetin bedenimi sarışını izledim, izledin. Fark ettin ya da etmedin. Fark etmez çünkü sen yol açtın. Herkesin silahının üstümde bir izi varsa sen sebep oldun. Bana varken hep yoktun. Ne zaman başım sıkışsa, canım yansa sadece ben kendimleydim. Seni affedemem ama kalbimdeki yerini de inkâr edemem. Zaten o değil mi mevzu? Bende yerin bu kadar sağlam olmasa böylesine ağır kırabilir miydin beni? Kalbimi zor topladım, un ufaktı, korkuyordu ve yaşamak istemiyordu. Sanki kan değildi damarlarında akan. Başka bir şeydi, tehlikeli ve illet bir şey. Geceleri daha çok gösteriyordu kendini. Alıp onu öldüresi bir güçle sıkıyordu. Nefesim kesiliyor, kendime inancım yerle bir oluyordu. Yapamam, yaşayamam gibi hissettiriyordu. Ama geçti, çünkü ben büyüdüm. Bir gün ya da bir saat içinde insan büyür mü, ben büyüdüm. Önceden emekliyordum, şimdi koşuyorum. Kendine yaslanan her zaman dik yürürmüş. Başımın eğilmemesi bundan.
Ailemiz var ya da yok. Biz kendimizin ailesiymişiz. Yalnız da büyürmüşüz, e büyümüşüz de zaten. Yalnızlık, sanılanın aksine korkunç değilmiş, korkmaktan korkmamak gerekiyormuş.
Aramızda yarım kalan bir şeyler var. Beraber içilmemiş kahveler, gezilmemiş sokaklar, izlenmemiş filmler. Bunları hatırlamak acı ama kahve yalnız içilince de ayrı bir güzel. Bazı anlar anı olunca yürekte derin sızı hissettiriyor. O an hep devam etse, aynı sahneyi bıkmadan oynasak, hayatı yaşamaya biraz geç kalsak istiyor insan. Sanki hiçbir şey kaçırmayacak, bir yerlere geç kalmayacak gibi. Biz de seninle ilk ve son güzel anımızda kalsaydık keşke. Beyaz etekli, çizgili üstlü, kısa saçlı o hâlimde. Senin de benimle beraberken güldüğümüz, bana bisiklet sürmeyi öğrettiğin o anda. Fakat kayboldu bazı şeyler tıpkı o fotoğrafımız gibi. Bana neden kendimi bir hiçmişim gibi hissettirdin? Bizim neden güzel birkaç anımız daha olamadı? Ben aslında çok şeymişim baba. Güçlü, değerli, başarılı ve sıradan bir insan. İnsanların hayatına dokunabilirmişim, dokunmuşum. Bir kalpmişim ben, canım yanar, üzülürüm diye üzerime titreyenler olabilirmiş. Ben sevilebilirmişim senin aksine. Bir kelebekmişim, uçarmışım, kanatlarım varmış ama ben körmüşüm. Tekrar teşekkür ederim sana, sayende açılan her yarama. İyi ki olmuşlar onlar. Senin gösterdiğinden farklı bir yüzü varmış hayatın, orası çiçekten, böcekten oluşuyormuş ve benim yerim oradaymış. Aştım ben babasızlığı kendi elimi sıkı sıkı tutarak. Açıkçası bundan sonra bırakmaya hiç niyetim yok, sana da ihtiyacım yok. Örselenmekten, yalnızlaştırmaktan o kadar bıkmışım ki hayatımda insana bile tahammülüm yok. Bir de insan en yakınından yara alınca güven duygusuna muhtaç duyuyor. Babaları tarafından sevilmeyenler bu hayata çok zor tutunuyor. Eminliğin nerden deme. Yaşamasam bu denli emin olamazdım değil mi? Her şeye rağmen seni çok özledim ama sana gelen yolların dikenlerini ben çok ezberledim. Bu yolda çok şey öğrendim, çok şey kaybettim ama kendimi kazandım. Beklenti insanın tesellisiymiş, o yüzden senden artık bir şey beklemiyorum. Yüreğim sana hâlâ koşuyor, bunu inkar etmiyorum ama biz bazı şeyleri çoktan yitirdik, anlamanı umuyorum.
Seni seviyorum baba,
İsterdim ki bu sevgi
Yetsin her şeye
Dallanıp budaklansın
Gece kâbuslarımı kaçırsın.
Benden sana aksın.
Sen de sev beni
Ama geç artık
Bizden geçti artık.
İyi bak kendine. İlaçlarını al günü gününe. Kalbinin yerini hatırlamaya çalış, içinde ben var mıyım yokla biraz.