Hata Benim Neyime!
Eylül 3, 2021
Maupassant Kesiti – “Ay Işığı”
Eylül 3, 2021

Düşünülebilir Düşünceler

Sandığı kadar konuşmadığının, düşündüğü kadarsa hayatın içinde olmadığının farkında değilmiş. Müşkül isteklerinin fazlalığından dem vuruyormuş; bulunduğu çevreden uzaklaşması gerektiğinin, çevresindekileri de kendinden kurtarmasının doğru olacağını düşünüyormuş bir de. Düşündüğünü eyleme döktüğü andaysa bulunduğu durumun giriftliğinden uzaklaşacağından eminmiş. Bisikletini alıp yola koyulmuş. Yol boyunca kapkaranlık bir hava eşlikçisi olmuş, memnuniyetsizlikleri her hâlinden belli insanlar karşılamış onu sokak başlarında, aşınmış yollara anlatmış dertlerini konuşmadan. Bir saate yakın yol almış. Ormanlık bir alanın girişinde durmuş. Bisikletinden derin bir nefes alarak inmiş ve birkaç adım ötesinde boş bir bank görmüş. İlerleyip banka oturmuş, onu düşüncelerinin yoğunluğundan kurtaracak bir parça kâğıdı ve kalemi almış eline. Başlamış. 

‘Yazıyorum işte, belki de kurguluyorum; kuşların ötüşmelerinin kulağıma iliştiği, rüzgârın vücuduma temas ettiği, oksijenini içime çektiğim ormanın etrafımı sardığı, deredeki akan su sesinin zihnime yaşattığı şölenle yazıyorum. Nasıl içi dolu huzur duygusuna uygun kelimeler seçerim diye de düşünüyorum.’ 

Yazmaya başlayalı yalnızca bir dakika iki saniye olmuşken iki dakika önceki hâliyle alakası olmadığının farkına varmış. Kendine iyi gelenin biraz yalnızlık ve fazlasıyla doğa olduğunun da. Bu anda olma ihtimaline en pozitif duygularını akıtmış düşüncelerinde. Şartlanma durumu da bulunduğu duygulara paydaşmış anlaşılan. Daha ikinci dakikadan içinde bulunduğu durum bu noktaya evrildiyse ilerleyen dakikalarda ne olacağına dair merakıyla tutunmuş âna.  

‘Mümkün mü doğanın güzelliğiyle baş başa, el değmemiş ormanların keyfini birçok canlıyla birlikte sürüyorken kelimelerin tarifini şaşırmamak? Benim gibi bu keyfi süren bir kadın oturuyor karşımda. Ben yazı yazmaya ve bulunduğum ortamın güzelliğine aynı anda odaklanmaya çalıştığım esnada gözüme ilişiyor kadının arkaya yaslanmış bedeni ve kapalı gözleri, farkındayım algılarının ne kadar açık olduğunun. Bu, o tarzdan bir göz kapalılığı, vücut rahatlaması değil ama bir yandan da merak uyandırıyor, buradan göründüğü şekliyle bedenine yansıyan düşüncelerin aslında ne tür bir yokluk ya da varlık içinde olduğu.’ 

Bu ufak da olsa kadınla alakalı düşüncelerin onu rahatsız etme ihtimalinin ihtilafına düşüyormuş içindeki sessizlikte. Elindeki kalemi kâğıda yavaşça dokundurarak demiş ki:

‘Çekincelerim var kadınla muhabbet kurmaya, çeşitli sorular yöneltmeye karşı; kendince önemsediği bir durumla alakalı en çıkmaz sokağında olabilir düşüncelerinin, yaşadığı bir tartışmayla alakalı öz eleştiri yaptığı sırada kendisiyle alakalı en kilit noktasında olabilir duygularının ya da belki de zihnini boşaltıp yalnızca anda kalmaya çabalıyor olabilir düşsel yolculuğunda. Her ne yaşıyorsa içindeki derinlikte; yazım, duygularım ya da güzelliğini hissetmeye çalıştığım doğa dışında odaklanacağım her durum bulunduğu an ile arasına kara kedi misali gireceğim düşüncesini uyandırıyor. İyisi mi kendi yoluma akmalıyım, sessiz sakin.’  

Çözülmüş artık içindeki o ihtilaf. Üstelik yol boyunca sorgusu içine girdiği düşünceleri, çözmesi gereken sorunları, sakince yaklaşması gereken kaotik olayları yokmuş artık odağında. Yaklaşık on beş dakikadır. 

‘Telefon sessizde fakat farkındayım birileri tarafından rahatsız edilmek üzere olduğumun, bilinçli yapılmasa da kadına yaklaşımımın aksinin tam şu an bana karşı gerçekleştiriliyor olmasının hırçınlığı içerisindeyim. Kim nerden bilebilir hayatın tadına vardığım, anın içinde kalabilme duygumun kabardığı o dakikalarda olduğumu. Daha sonra geri döneceğime dair bir mesaj bırakıyor ve kapatıyorum telefonumu. En verimli, üretken ve hayata tutunma çabası içerisinde hissettiğim dakikalar için iletişimimi bir süreliğine kessem insanlarla… Herkesin kazancı olur, kaybı değil diye düşünüyorum.’ 

Tam da yerinde bir hamleyle, teknoloji vasıtasıyla iletişim kurma zorunluluğunda kalacağı her ihtimali kaldırmış ortadan. Çok da üzerine düşünmemiş olasılıkların. 

‘Algılarımın açıklığından mıdır yoksa yeterince açık olmadığının farkında olarak gösterdiğim çabadan mıdır bilmemekle beraber yorgunluğunu hissediyorum bedenimin. Bu hissin ortam değiştirirsem dağılacağına olan inancım ile birlikte düşüncelerimi, eşyalarımı, bulunduğu ortama uyum sağlamış bedenimi toplayarak buradan ayrılmanın vakti geldi.’

Hazırlanıp sakince kalkmış bankın üzerinden. Ormanın en ücra köşelerine ilerlediği o dakikalarda durup etrafı dinlediğinde onu yalnız bırakmayan kuş seslerini işitmiş, en kalabalık köşelerindeyim artık ormanın diye düşünmüş.

‘Yalnızca on dakika yürüdükten sonra karşıma kulübeyi andıran ufak bir kafe çıktı. İçerisi çok dolu değil fakat konumu itibariyle olduğu aşikâr, insanlar tarafından henüz keşfedilmemiş ve ormanın içerisinde büyüsünü koruyan tatlı bir mekân. İçeriye girip iki üç masadan boş olan herhangi birine oturdum. İçeride benim dışımda iki kadın bir adam var, hiçbirinin birbiriyle ilişkisinin olmadığı apaçık ortada. Yoğunlaştıkları bambaşka konular olduğu gerçeği de yüz ifadelerinden belli oluyor.’ 

Bu sefer hayal gücünün ilerleyen dakikalarda kendisini nasıl bir noktada konumlandıracağını beklemeden yalnızca içinde bulunduğu şirin mekâna odaklanmış.

‘İçecek bir şey söylemeye yeltendiğim esnada gözüme ilişti küçücük mekânın dört bir yanında yanan mumların görüntüsü ve gördüğüm andan sonra çok daha net aldığım kokusu. Dizayn amacıyla kullanılan birçok mum olsa da, yanan ve içerisinde birçok esansı barındıran tek bir tür mum var. Kokuyu net alıp, seçebilmek için zorluyorum algılarımı. Paçuli, sandal ağacı, gül kokuları ilişiyor burnuma. Bitkilere özel ilgimin olmasından kaynaklı yanılmadığım düşüncesinden olan eminliğim yansıyor duruşuma.’ 

Uzunca bir süre ormanın içerisindeki seslere, kokulara, güzelliklere şahit olmuş ve bulunduğu ortamın kendine iyi gelmesi için çaba sarf etmiş olsa da geri dönmenin vakti gelmiş.

‘Kafeden çıkıyorum, kimseyi rahatsız etmediğimden emin olarak. Vakti geldi gerçeğe dönmenin ya da vakti geldi içinde bulunduğum bunalımlı ruh halinden kendimi uzaklaştırdığım dakikaları geride  bırakmanın. Amacıma ulaştım.’

En başta kendisinin farkında olmadığına dair sanılara sahip olduğumuz kişi aslında fazlasıyla farkındaymış benliğinin. Bulunduğu anı bir sonraki anın olmama ihtimaline karşın değerlendirmeye mecbur hissetmiş kendini. Uzaklaşmış bu duruma engel olacak her şeyden. En çok da düşüncelerinden, o yüzden kurgulamış bazı şeyleri.

‘Eve döndüm. Evden çıkarken içinde bulunduğum her şeyden kaçma dürtümü destekleyen birçok duygu mevcuttu içimde. Şimdiyse hepsini ormanın içerisinde bırakmış, arınmış gibi hissediyorum.’ 

Ve eklemiş:

‘Yol boyunca; insanın içindeki heyecanı gün yüzüne çıkaran güneşli bir hava eşlikçim oldu, mutlulukları her hâllerinden belli insanlar karşıladı beni sokak başlarında, gökyüzüne anlattım hissettiğim güzellikleri konuşmadan ve anladım güzelliğin dışarıda değil içimde olduğunu.’



Paylaşmak Güzeldir:

Berre Arslan
Berre Arslan
Kendisini genellikle neşeli, daima inatçı, fazlasıyla meraklı ve zaman zaman da kontrol delisi olarak tanımlıyor. Düşünce dünyasınınsa mahşer yerini anımsatacak türden bir hengâmeye sahip olduğu kanaatinde. Olağanüstü detaylar, ilginç gerçekler ve etimoloji hakkında bilgilenmekten büyük bir keyif almakta. Kitap okumayı, özelleştirmek gerekirsek de kişisel gelişim alanındaki eserleri okumayı oldukça seviyor. Farkındalıklarını arttırmaya, daha fazla öğrenmeye ve hayat okyanusuna tutunmaya çalışan biri.