Postmodern Yalan – Konum
Nisan 3, 2021
İlkbahar Akşamı
Nisan 3, 2021

Adalı Yavuz

Adaya akşam iniyordu. Usul usul ve kızıl. Bense ufkun ötesinde batan güneşi izliyordum.  Elimde bir kadeh Cabernet, yanımda yarım bıraktığım keçi peynirli sandviçim, sırtımda keten gömleğim ve gözümde gözlüğüm ile tam bir turist gibi seyrediyordum manzarayı.  Kendimi hemen adalı addediyorum, halbuki geleli henüz üç yıl oldu ya da geleli koskoca üç yıl oldu! Zamanın göreliliğinin kelimelerle ifade edilebilmesi işimi epey kolaylaştırıyor.

Sağ çaprazımdan gelen sesle istemsizce çeviriyorum başımı. Gözlerimi önce kumral bir baş, beyaz bir üst ve rengarenk püsküllü bir çanta karşılıyor, ardından kalın enseli mavi gömlekli bir vücut takılıyor radarıma. Bu  çiftin sabah yüklü miktarda kredi verdiğim çift olduğunu fark ediyorum hemen ve hızlıca önüme dönüyorum, muhabbete girmek gelmiyor içimden. Normalde ayaküstü yapılan sohbetleri,  anı yaşarken tanışılan insanları, barda yan masayla gelişigüzel edilen sohbetleri severim ama bugün değil. Bugün kutsal yalnızlığımla beraber bitirmek istiyorum günü. Kutsal çünkü yaş aldıkça fark ediyor insan, seçilmiş yalnızlığın, olgunlaştırıcı itilmiş yalnızlığın çürütücü olduğunu.

Pratik hayat dengemi bozdukça dengelenmek için kırsala gelirim gençliğimden beri. Neyse ki Ada bana kırsalı pratiğe dökme şansı veriyor. Polente’de ufku izlemek bile dengeye getiriyor tüm vücudumu. Garip; bitkileri ezer, ağaçları keser ve yakarız ama muhtaçlığımızdan dolayı onlardan vazgeçemeyiz. İlaç olup bizi tedavi etmelerini bekleriz. Hareketsiz aynı yerde yaşayıp gidiyormuş gibi oldukları için umursamayız ama hayatın pratikte işleyişinin yasalarını bulmak ve kullanmak için doğayı anlamak zorundayız.  Eğer romanımı tamamlayabilirsem bir karakteri şaman yapacağım. Süreçte bana da öğreteceğini umarak…

Alkol damarlarımda yayılmaya başladıkça zihnim varlık üzerine düşünmeye başlar her zaman, şimdi de aynısı oluyor ve zihnim istemsizce sorular sorup cevaplar arıyor. Günlük hayatta kesintisiz bir biçimde bilincinde olduğum mekân ve zaman benden önce var oldu ve benden sonra da var olmaya devam edecek. Ben onu algılamasam da hem de.  Tasavvur edemediğim milyonlarca yıl öncesinde de benim gibi insanın anlam arayışı üzerine düşünen var mıydı acaba? Varlığını umuyorum çünkü kim olursa olsun, bir öz’e, kimliğe, ben’e sahipse düşünmüştür. Varoluşun yönelişidir bu.

Saydam ve gaz halindeki düşüncelerimi katı kelimelere dökeceğim. Ama öncesinde Ada’daki son aylarımın keyfine varacağım. Salhane’ye gideceğim, ada lokumu yiyeceğim, yüzme bilmeyen kaptan ile denizlere açılıp sonra veda edeceğim.

Yeğenim olacak sıpa gelecekmiş tekrar, o da Rum komşularımdan hikâyeler toplayacakmış kendine. Yazıyor o da benim gibi, bazen benden de çok, insan genç olunca daha berrak bir zihne sahip oluyor. Gelsin tartışacağız karşılıklı, insan varlığı bizim meselemiz. Soracağım ona:

İnsan niçin hem alçak ve aptal hem de yüksek ve akıllı?



Paylaşmak Güzeldir:

Rüveyda Önder
Rüveyda Önder
Hukuk Fakültesi öğrencisi. Kitaplarla arası oldukça iyi, buna binaen yazmak en büyük hobileri arasında. Arkadaşları kendisini cesur, girişken, neşeli ve dobra olarak tanımlıyor. Kendisiyse "an" avcısı olarak nitelendiriyor. Bunlara ek yeni şeyler tanımaktan/öğrenmekten ve kış sporlarından hoşlanıyor. Amatör olarak da çello ile ilgileniyor.