Smallpox’dan Covid-19’a… Geçmişten Günümüze…
Haziran 3, 2020
Hüma
Haziran 3, 2020

Ayaklarına Dikkat Et Kadın

Konuk Yazar: Fasih Çoğaş.


Kayalıklara hoş geldin güzel kadın. Burası hep seni götürmek istediğim o güzel koy. Memleketim. Seversin denizi ama sevemezsin duru bir mutluluğu. Bundandır çakıl taşlı, ayaklarına batan karaltıların olduğu bir yer hediye etmek istedim sana. Kanayan yaraların olmadan olamazsın mutlu. Şimdi seninle en büyük mücadelemizi vereceğiz. Canını acıtıyorsa özür dilerim. Ancak bu yaşamak zorunda olduğun bir gerçek.

 

Nefret ettim hep olgulardan. İnsanların hapsolduğu saçma denklemlerden. Aşmak için uğraştım. Bir baktım ki bir tanesine kapılmışım. Sevmişim. Teslim olmaya karar vermiş ama olamamışım. Ne de teslim alabilmişim. Bir çekim dairesi içinde kurduğumuz derin bir bağa sahip olabilmişiz sadece. Yıllar süre gelmiş. Sıra sıra kaçıp geri dönmüşüz. Farklı farklı acılar yaşayıp büyümüşüz. Maalesef yetmemiş. Daha da büyümemiz gerekiyormuş meğerse. Şu an tek arzumdur avucunu koklayıp öpmek. Sarılıp boynunu içime içmek. Ağlamak üzere olan göz bebeklerini kucaklamak. Hatta uykundaki titremelerinin ardından elini tutup seni sakinleştirebilmek. Aslında seni küçültüp bir ömür cebimde saklamak istiyormuşum. Fark ettin değil mi? Varlığının ve sınırlarının boyutunu kabullenmekte zorlanmışım. Şimdi bunu da öğreniyorum. Senin kendi döngünü tamamlayabilmen için derin bir nefes alıyorum. Evet, ilginçtir bu sefer kendim için değil. Senin için. Bilirsin bencilimdir. Kolay kolay böyle bir şey yapmam. Sustuğum ve hırpalamadığım az görülmüştür.

 

Unutma, ikimiz de duvarın arkasında bir ev görüyoruz. Gördüğüm rüyada azılı bir köpeğin huzura erdiği o ev gibi. Ayırmak zorunda olmadığımız bir ev. Aynı şekilde unutma, önümüzde bir duvar var. Bunu birbirimizden mahrum etmek ne kadar adil? Bir gün o duvar aşıldığında evimizde çayımızı içip veletlerimize bağırabiliriz. Verdiğim nasihatlerden dolayı sen bana yeter artık derken, ben ise mutluluktan ağlıyor anneniz diyebilirim. Belki sevdiğin tatlıları taklit etmeye devam ederim ama her zamanki gibi bir detayı unutup hata yaparım. Sen laf sokarsın ama bir yandan da mutlu olursun. Bazen teşekkür etmeyi unutursun. Gözlerimi devirir sığır derim. Sen ise içten bir teşekkür edersin. Canlanıyor değil mi kafanda? Tabi ki canlanır. Boş musun sanıyorsun bana karşı… Ağzıma baktığın anları kaçırdım mı sanıyorsun, korka korka açıldığın gecenin heyecanını yaşamadın mı, raylarda yol aldığın şehre kim için geldiğini sanıyorsun, yine boş boş konuşan bir adamı neden dayanamayıp öptün peki biliyor musun? Belki sana bana on saniye gibi gelmiştir. Ancak biliyor musun? İnsanlar muhabbetleri açmış ve kapatmış. Biz kavuştuğumuz o an’ı bitirmemeye şartlanmışçasına devam etmişiz. O karanlık ve kırmızı fotoğraf karesini hatırla. Unutma, ben de unutmayacağım. Hissetmediğin veya istemediğin birisi ne su ne de yemek kadar önemli olur hayatında. Kalacağım dediğimde çocuk gibi sevinmenin de bir nedeni var. Çünkü biliyorsun. Bir gün duvarı aştığında orada bir evin olmamasını, varsa bile sessiz ve ruhsuz olmasını istemezsin. Sakın duvarın üstündeki çizimlere aldanma. Kızarım buna. Duvarı aşman gerektiğini ve görmek istediğin evi hatırla.

 

Yalan bir mutluluk yerine gerçek bir mutluluk istedim ben. Tam da bundan ötürü hayatımın en acımasız kararını verdim ikimiz için. Seni durdurup arkana bakmanı istedim. Çünkü seni koşarken değil dans ederken görmek isterim. Kaçarken değil zıplarken gülmek isterim. İşte bu yüzden verdim kararımı. Bir gün seninle mutlu olabilmek için bugün mutsuz olmaya seçtim. Bana yer olmayan bir aşılamamışlık için sana yalnızlığı hediye ettim. Çünkü ben varken bunu asla aşmaya karar vermeyecektin yavrucuğum. Biliyorsun değil mi? Kalamazdım diyorsun. Ben de kalmana izin veremezdim zaten. Bakma sesimin gizlice ağladığına. İkimiz için de seviniyorum. Bu sefer gerçekten bir şansımız olabilecek ve gerçek bir mücadele yaşayacağız diye. Seni öylece bırakmayıp, yıllar sonra ilk defa senin için çabalayacağım diye. Aylar geçecek biliyorum ama tamamlanmış bir sürecin ardından, aşılamamışlıkların kaybetmeye mahkûm olduğu, özgürleşmeye hazır kalplerimiz ile bir karar verebileceğimiz için heyecanlanıyorum. Güçlü bağlar özgürce karara bağlanmayı hak eder. Bunun için sana arkadaş kalabilmeyi veriyorum bir süre. Benden yana için rahat olsun. Git ve savaş düşüncelerinle. Sonra gel birlikte savaşalım ve mücadele edelim. Benim sevişim ve arzum bir adım geri gitmez. Dikkat et bu arkadaşa. Ben, yaşayamadıklarım için seni beklemiyorum. Ben, yaşayabileceklerim için seni bekliyorum. Sen de kendine sor. Yaşayamadıkların için kendini sindirmeye devam mı edeceksin yoksa yaşayabileceklerin için önüne mi bakacaksın? Sence de bu denklemin bozulma zamanı gelmedi mi? Hani sen değil miydin insanların sıradanlaşmış basitliklerini eleştiren. Kendimize seçtiğimiz güzel basitlikler olsun istedik belki ama seçe seçe bunu mu seçeceğiz. Yaşamadıklarımıza mahkûm olmayı? Eminim zaman geçecek ve mahkûm olmayacağız. Buna sen de inan.

 

Allah yanımda diyorsun. Peki ben değil miyim? Ben kimin izniyle hayatının bu kadar içerisine girdim sanıyorsun? Rüyalarımda babanın elini öpmedim mi sanırsın sen yoksa? Yanlış edersin. Sabrımın nedenlerini hiç mi öğrenmek istemezsin. Sihre ihtiyaç duyup neden sihre inanmayı reddedersiniz anlamam. Ben, sevdiğim için bu kadar hayatındayım. Senin için hayatımın en zor mücadelesine karar verdiğim için buradayım. Sokaklarımda, barımda, bazen kanepende, bazen ses kayıtlarında, kimi zaman ise hatıralarında… Eğer yoluma devam edecek olursam artık burada olamam, bildiğin o adam da kalmaz, bilmez misin? Lütfen bil.

Kendim için doğruyu ve yanlışı ben seçerim. Yaşadığım hislerin ve an’ların doğruluğunu biliyorum. O yüzden ellerinden tutacağım senin. Güneş batsa da yarınlar çok!



Paylaşmak Güzeldir: