Beklenen Günlere Giden Yolda Üç Söz
Mart 8, 2019
Tutunuş
Mart 8, 2019

Dört Duvar

Doğduğumuzda bize bir odanın anahtarı verilmiş ve bilmediğimiz bir süre. Ortada kurulmuş bir saat olsa da akrep ile yelkovanı kayıp. Birbirlerinin peşinden ne kadar koşacakları ne zaman yorulup duracakları belli değil… Ne kadar zaman misafir olacağımızı bilmediğimiz bu odada aldığımız her nefes bize ait.  Odanın duvarları ise bomboş… O duvarları güzelleştirmek, renklendirmek de bizim elimizde.

Bir de sınırsız boyamız var, evrendeki tüm renkler, belki istemediğimiz kadar renk. Ya elimizi atıp duvarları tablolaştıracağız ya da odaya girdiğimiz gibi geri çıkacağız, ardımızda koca bir boşluk bırakarak. Evet, hiçbir boya duvara kendiliğinden sürülemez, hiçbir kâğıt ressamı olmadan güzelleşemez. Aynı yaşadığımız anları renklendirmek için de çabalamamızın gerekmesi gibi… Buradan çıkma zamanımız geldiğinde görüntü içimize sinmiş olmalı, istediğimiz her rengi kullanmış olmalıyız. Çünkü bunun geri dönüşü yok. “Bir daha geleyim, biraz daha yaşayayım” yok.

O halde boyayalım. Kimin ne dediğini umursamadan, kimseye bakmadan, hiç ama hiç korkmadan… Buradan sadece biz sorumluyuz, başka gözler görmek zorunda değil, aynı başka dillerin de yorum yapmak zorunda olmaması gibi. Eğer odaya birilerini alırsak ve duvarlarımıza müdahale etmelerine izin verirsek, biz özenerek renklendirmeye çalışırken onlar belki siyaha boyar, mahvederler. Belki renkleri çalarlar hayatımızdan. Belki her yeri karalar ve acımasızca izler bırakırlar. O yüzden kimsenin karışmasına izin vermemek en güzeli.  Ayrıca biz de başkalarının duvarlarıyla ilgilenir, başka odaların renklerini önemsersek kendi duvarımız boş kalır, diğer hayatları izlediğimizle kalırız. Keşke bu renk bende de olsa demekten kendi tablolarımızı oluşturmayı unutur gideriz. Daha elimizdeki imkânları görmeden başka odaların imkânlarıyla üzülür ve üzüldüğümüzle kalırız sadece.

Tabi her zaman her şey yolunda gidecek diye de bir kural yok, ara sıra sarsıcı depremler yaşanabilir ya da istemeden kirlenebilir duvarlar.  Ama siyahın içinde beyazı bulmak bizim elimizde, pes etmeden elimizdeki boyları en güzel şekilde kullanmak da öyle… Süre dolduğunda keşke biraz daha fırçam olsaydı diyenler de var, arkalarında rengârenk bir hayat bırakanlar da. Buradan çıkma vaktimiz geldiğinde ve anahtarı teslim ettiğimizde, ana renklerin hatta bütün ara renklerin karıştığını görmek kim bilir ne güzeldir.

Hayat yaşayınca güzeldir. Kimsenin hakkına girmeden, kimsenin duvarına bakmadan, kıskanmadan yaşamak… O odaya her şeyi sığdırarak, yeri gelince belki ağlayarak ama gözyaşlarını toplayıp bir tebessüm oluşturarak, siyah boyayla gelenleri ve elinde balyoz taşıyanları kapıdan içeri sokmayarak, akrep ile yelkovan birbirlerini kovalarken onlardan daha çok koşarak…

Unutmamalıyız ki oda yıllar önce bize verilmiş. Zamanı geçince kullanılamayan boyaların da hepsi elimizde. Ve en önemlisi, şu an odada ne kadar vaktimizin kaldığını hiç kimse bilmiyor…

 

Konuk Yazar: Fatma Betül Güler



Paylaşmak Güzeldir: