Hayatım boyunca hem kimliğime hem de beni büyüten topraklara saygı duyarak yaşamaya özen gösterdim. Bu tutum, belki bir farkındalık, belki de doğduğum ve büyüdüğüm yerle kurduğum aidiyetin bir yansımasıydı. İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bir bebek, bir çocuk ve şimdi bir genç olarak büyüyorum. İnsan bazen yaşadığı yeri sevdiğini, sokağa çıktığında yerdeki bir çöpü kimin attığına bakmadan alıp çöpe atmasından anlar bence. Bu yüzden bu mektuba sokaklardan söz ederek başladım çünkü hepimiz hayata sokaklardan geçerek, binalara adım atarak başladık. Ne yazık ki özgür hissettiğimiz tek yer olan sokaklar artık evler ve arabalar tarafından elimizden alındı.
Üniversiteye başladığımda, sahip olduğum bazı farkındalıklara sahip değildim. Ancak 18 yaşımda “sosyal etki” kavramı ile tanışmam, hayata bakış açımı köklü bir şekilde değiştirdi. Bugün burada, bu mektubun başında yer almam da bunun bir sonucudur. Çünkü herkesin birer “changemaker” (değişim yaratıcısı) olduğu bir dünyada yaşamak, soluduğumuz oksijeni daha anlamlı kılıyor. Peki, bu dünyanın ne kadar güzel olduğunu ne zaman fark edeceğiz? Sürdürülebilirlik artık sıkça dile getirilen bir kavram; ancak bence en önemli sürdürülebilirlik, insanın kendi farkındalığını iyiliğe dönüştürebilmesidir.
Kurumsal hayatın içinde insanın robotlaşması, hem doğasına hem de dünyanın gelişimine aykırıdır. Bu farkındalıkla, 2021 yılında üniversitemin Kurumsal İletişim Birimi’nde burslu öğrenci olarak çalışmaya başladım. Bu süreçte, bir üniversitenin kurumsal sistemlerinin nasıl işlediğini ve tanıtım süreçlerinin nasıl planlandığını öğrenme fırsatım oldu. Kurumsal gelişimin, bir yapı ya da topluluk için ne kadar önemli olduğunu bu deneyimle daha iyi anladım.
Anılar, maceralar ve tecrübeler… Yazının dayandığı iki temel nokta var: Sosyal sorumluluk ve kurumsal iletişim. Üniversite hayatım bu iki eksen arasında adeta bir tenis maçı gibi gidip geldi. Ve şimdi, bu tecrübeleri bir imza ile geride bıraktığım noktadayım. Evet, bitti. İnanılmaz bir şey ama bitti.
“Mezun olmak önemli mi?” diye sorsalar, şöyle derdim: Önemli olan diplomayı almak değil, o diplomanın üzerinde bir şeyler yazıyor olmasıdır. Emek, birikim, hikâye…
Yolları ezberlemeyin; her adımda durup dikkatlice bakın, çünkü yolun kendisi güzeldir. Ve eğer müziğinizi kendiniz yaratıyorsanız, daha iyisi olamaz dostum, gerçekten daha iyisi olamaz.