On Sekizin Renkleri
Nisan 5, 2025
Zihnimden VIII: Döngüsel Ölçeklendirme
Nisan 5, 2025

Galiba Yılın En Sevdiğim Ayına Hoş Geldiniz (!)

 

Neyi özledik biz, eski anıları mı yoksa eski günleri mi? İkisini birbirinden ayıran ince bir çizgi var. Biz, bu denge çubuğunda ilerlemeye çalışan bir cambaz gibiyiz. Hadi o zaman, bu ay için size bir cambazdan bahsedeyim. Cambaz mıdır şovu iyi yapan, yoksa ip midir cambazı kurtaran?

Galiba bu yazı, bu dergiye yazdığım en karışık yazılardan biri olacak çünkü aklım çok karışık. Kalıcı bir mevzuu mu yoksa dönemsel bir karışıklıktan dolayı mı yazıyorum, kestiremiyorum. Yazılarım içerisinde kaybolmak beni biraz korkutuyor açıkçası. Her ufak his başka hisse doğru yelken açmış durumda. İp üzerinde yürürken farklı rüzgarların etkisi altındayım. Neyse, cambazımızın hikayesine geri dönelim:

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir gün bir adam hayatındaki dengeyi bulmak için psikoloğa gitmiş. Demiş ki: “Ey psikolog, bu hayat içerisinde dengeli bir yaşam hayal ediyorum. Hayatımda her ne olursa olsun, beni denge içerisinde yaşatsın.” Psikolog tabi dünyanın en başarılı okullarından mezun olmuş ve bu işin piri dediğimiz kesimden. Ama hayret verici şekilde bu adamın derdini çözemiyor, her türlü yolu denemesine rağmen. Sonra aklına Koşuyolu’ndaki sirk gelmiş. Çözülse çözülse bu problem orada çözülür, diye aklından geçiriyormuş. Demiş ki: “Ey adam, ben senin derdini çözemedim ama sana başka bir önerim var. Koşuyolu’nda bir sirk var ve orada bir cambaz var. Herkes ona ‘Denge Ustası’ diyor ve bu işin kitabını, felsefesini yazmış. Sen ona bir bak.” Adam durmuş, gülmüş ve demiş ki: “İşte o cambaz benim.

Çizgileri birleştirmeye odaklandığımız bir dünya yarattılar ve elimize tutuşturdular. Aralarda kaydırdığımız zaman bize kötü baktılar. Kusura bakmayın ama buna “Fuck The System” deriz biz. Ezbere yaratılan sistemlerde ne dengesinden bahsediyoruz, anlamıyorum. Dengesi olan varsa lütfen el kaldırsın, ilk öğrencisi benim. Noktaları çizgilerle birleştirdiğin ve ortaya bir resim çıkan bir hayat yarattılarsa, benim resmim acaba nasıl bir şeye benziyor?

Bazen düşününce, insanın geçmişiyle kurduğu bağın, geleceğini şekillendiren en güçlü yapıtaşlarından biri olduğunu fark ediyorum. Ezbere kurulmuş, başkalarının çizdiği bir düzende yürürken bile, kendimize ait bir yön, bir anlam arıyoruz. İşte bu arayış, dönüp dönüp aynı yerlere bakmamıza sebep oluyor. Belki de bu yüzden bazı zamanlar, bazı aylar, içimizde daha derin izler bırakıyor.

Peki neden Nisan? Çünkü eski günlerin benim için manyetik alanı burası. Her yılın Nisan ayında, acaba kimim ya da kim olmak istiyorum diye derin düşüncelere dalıyorum. Alper, felsefe yapma ya, diyenleri duyar gibiyim. İnsan eski günleri de özler, eski anıları da. Bunun bir ortası yok. Maziyi özlemek benim için hep keyifli olacak, çünkü 24 yıl önce 5 Nisan, tarihimdeki en eski günüm ve o günden bugüne taşıdığım anılar, geçmişin güzelliklerini yeniden yaşatıyor.



Paylaşmak Güzeldir: