Konuk Yazar : Nisa Karabacak
Çevresindekilere tur rehberliği yapmaktan hoşlananlar için bir kılavuz.
Bu ay çok sevdiğim bir ekiple bu site alanını ziyaret etme fırsatımız oldu. Özellikle mitoloji sevenlerin keyifle okuyacağı bir yazı olduğuna inanıyorum. Öyleyse neler keşfetmişiz hadi birlikte bakalım!
Mitolojiden bileceğiniz üzere Güneş tanrısı Apollon ve Ay tanrıçası Artemis ikiz kardeşlerdir. Apollon’a adanmış bu tapınağın ismi de yunanca ikiz kardeş anlamına gelen “Didyma”dan gelir. Bu yapı, kehanet gücü verdiğine inanılan doğal bir su kaynağının çevresine inşa edilmiş üçüncü ve en büyük tapınaktır. Konum olarak ise Didim Altınkum sahiline çok yakındır.
Önemi
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı düşünülemediği bir dönemde bu tapınak, Milet şehri için kritik bir role sahipti. Kehanet merkezi olma özelliğinin yanı sıra festivaller, törenler gibi birçok olaya ev sahipliği yapıyordu.
Mabedin dönemi için önemini, görevi tapınağı idare etmek olan yüksek rahibin makamının gücüne bakarak anlayabiliriz. Bu prestijli makam hem Milet şehrinin hem de Akdeniz havzasının mevzuları üzerinde o denli etkiliydi ki, içinde Hadrian, Trajan ve Julianus’un bulunduğu kimi Roma imparatorları bu pozisyon için “seçilmişlerdi” (kendilerini atamışlardı). Bu sayede Roma imparatorları tarafından bu tapınak her zaman maddi yardım almıştır.
Mitolojik Kökeni
Bu kutsal alan Branchidae olarak bilinen aile tarafından yönetiliyordu. Bir versiyona göre bu aile Apollon’un oğlu efsanevi Branchos’un soyundan gelen rahiplerdi. Başka bir versiyonuna göre ise ataları Branchos, Milet’e yerleşen Smikros adlı bir kahramanın oğluydu. Annesi, o doğmadan önce, güneşin ağzından girdiği, tüm vücudundan geçtiği ve karnından çıktığı bir rüya görmüştü. Bu iyi bir alamet olarak kabul edildi ve çocuğa bronş anlamına gelen Branchos adı verildi. Branchos büyüdüğünde çoban oldu. Dağlarda kendisine aşık olan Apollon’u gördü. Tanrı, sevgilisine bir kehanet armağanı verdi ve Branchos, daha sonra kendi soyundan gelenler tarafından yönetilen Didim’deki tapınağı kurdu.
Efeslilerle Rekabet
Miletliler, Yunan medeniyetinin ortaya çıkardığı en büyük tapınak olma unvanını taşıyan ve antik dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul gören Efes Artemis Tapınağı ile yarışmak istediler. Bu sebeple inşa edilen yeni tapınak, bazı özellikleriyle daha büyük bazılarıyla daha küçük bir görünüme sahip olsa da bu tapınakların ikisi de günümüzde popüler olan Atina Parthenon’undan iki kat kadar daha büyüktüler. Dünya çapında ün kategorisinde Efesliler kazanmış olsa da 2 deprem ve pers işgali geçirmesine rağmen günümüze kadar gelen Apollon Tapınağı Miletlilerin mimari zaferiyle sonuçlanmış gibi.
Tapınağın Tasarımı
Dipteros plan tipine yani tapınağın çevresinin iki sıra sütunla çevrelendiği plana sahiptir. Yapıya hakim olan İyon tarzını da sütunlarına bakarak ayırt edebiliriz.
Çağdaşı tapınaklara büyük oranda benzerlik gösteriyor olsa da kendine özgü özellikleri bulunuyor. Bunlardan en önemlisi iç kısmındaki üstü açık ve tabanında taş döşeme bulunmayan avlusudur. Bu avlu içinde şimdiye kadar kesin şekilde yeri tespit edilemeyen kutsal su kaynağı ve küçük bir tapınak daha bulunmaktaydı. Bu sayede yüzyıllar boyunca kehanet gücü verdiğine inandıkları kutsal kaynak kahinler tarafından korundu.
Dahası bu mimari özellikler tapınak görevlilerinin avlu zemininde kutsal ağaçlardan oluşan bir koruluk yetiştirmesine olanak tanıdı. Su kaynağı ve çevresindeki korulukla pastoral bir atmosfer oluşturan bu alanda Apollon’un kült heykeli de bulunuyordu. Gayet masalsı, değil mi?
Muazzam ölçülerde tasarlanan pek çok Yunan tapınağında görüldüğü gibi Apollon Tapınağının da inşası yüzyıllar sürdü ve yapı hiçbir zaman tamamlanamadı. Ne kadar büyük olduğunu kafanızda canlandırmanız adına sayısal verilere başvuralım: 5.500 metrekarelik bir alanı kaplayan geniş bir platform ve süslü tavanını destekleyen 2.5 m çapında 122 dev sütun. Kısmen tamamlanmış halinde bile tapınağın yüksekliği 28 metreydi.
Özetle, internetten baktığınız fotoğraflarda herhangi bir antik kent gibi dursa da yerinde deneyimlediğinizde anlayabileceğiniz bir heybeti ve büyüleyiciliği olan bir tapınak söz konusu.
Taşlara neden Medusa başı oyulmuş?
Medusa; yılan saçları olan, korkunç yüzlü ve kendilerine bakanları taşa çeviren üç kız kardeşten biridir. Yunanlar Medusa’nın başını kalkanlarına, korumak istedikleri eşyalarına, binalarına, tapınaklarına ve zırhlarına işlemişlerdir. Bu sebeple Apollon Tapınağı çevresinde Medusa başı desenlerine rastlamanız gayet mümkün.
Kutsal Yol
Milet’le Apollon Tapınağı arasında uzanan 17 km’lik destansı kutsal yoldan bahsedelim biraz da.
Bu rota Milet şehrinde yapılan 3 günlük Apollon Delphinion Festivali sonrası başlardı. Milet halkı paion isimli ilahiler eşliğinde kurbanlar keserek 4 gün boyunca yürürlerdi. Uzun bir yol olması sebebiyle bazı istasyonlarda mola verilirdi. Apollon Tapınağına ulaştıklarında ise onları kahin kadınlar karşılar ve bu kadınlar gelenlere heksametre vezni ile yazılan 6 mısralık şiirle gelecekten haber verirdi. Aynı zamanda bu kutsal yolun iki tarafı oturan brankhid ve aslan heykelleri ile süslenmişti.
Burada yazının sonuna gelmiş olsak bile fantastik hikayeleriyle Didyma Apollon Tapınağı’nın kapısı hayal gücü yüksek ziyaretçilerine her zaman açık olacaktır.
Yeni maceralara yelken açmanız dileğiyle,
Nisa.
Kaynakça
https://www.soke.bel.tr/tarihi-merkez/didyma-antik-kenti
https://turkisharchaeonews.net/site/temple-apollo-didyma