Konuk Yazar: Oytun Kuru
“geceye dokun
suyun eski rengine
harflerin tenine”
Hüseyin Ferhad
…Aşkı duymuş her şey için.
Sahrada bir viran harabe,
İçinde,
İpliksi yılanın kısık sesi!
Önünde,
Siyah tabutlar üstünde uluyan kır tilkisi!
Vardım secdeye ve öptüm yeri.
Aç gözlerini, aç gözlerini!
Keçeli sûftur üstümdeki,
Artık çık ve gel ki,
Dikilsin selvi boyun,
Serpilsin safir kefenin.
İşte o, sırça mabet kapındır,
Müritler bahçesinde zulalı,
Tutuşan küllerinde cilalı
Mürekkep kokunu içime çekerim!
Mırıldanırken, ruhlaşmış yumuşak etim,
Seni gözyaşımla emzirir,
Derin iniltiyle öperim:
Ab-ı hayat bulanmış lahitler içre,
İpeklenmiş mumyaların bambu kaşlarını!
Ah,
Gir içime, çal çığlıksı ıslığını!
Küçülürken sırma nakışların,
Sessiz kaldım,
Eridi erguvan dudaklarım!
Bak da gör: bu muydu sıçrayışım!
Bu muydu benim adım?
Vay ki gelem aniden haydi o hâle:
Göğün yıldızlı susuzluğu,
Uyumuşken dizimin dibinde,
Örmüşken boşluğun zifiri saçlarını,
Uçuşan erimiş bir gül gördüm,
Akrebimin soktuğu!
Kumda da bir surat,
Çarpılmış!
Dokundum ona ve,
Düştü fırtınanın rahmine;
Gebeyken şimdi,
Kalbimi emen bu süptil peçe,
Bu nurlu çöle,
Bu küresel labirent içre,
Tunçtan piramidime:
Asılsızdır ismini yakaran dualarım!
Ansızın kelâmsız donar gözlerim!
Oh, çıtkırıldım parmaklarım,
Amorf benliğim,
Atmayan ceninli kalbim!
Ah, son bir kez güleydin,
Tutarken uçurumundan düşmemek için,
Sedefli kadife ellerini:
Ve bitişinde gidişini,
Gözlerimle sırlarım,
Dönen kuşlarının meleksi ezgisini.
Çözülüp gidenlerin silinmiş isi,
Uçuşan esrarlı silüetinin
Kırağı kokan nefesi…
Bileklerimin morardığı tan vakti,
Alaca karanlığın cinimsi gölgesi,
Emdiğinde çöl aslanlarımın bulutsu kızıl yelesi,
Cam köpüğü silis tanelerini,
Sislerimle serinletirim,
Öptüğümde tellerini,
Kurtuluş ninnileyen gümüş lirini.