Sen Yanımdaydın 
Şubat 3, 2023
Kum Tözüm
Mart 3, 2023

Depremde Kaybettiklerimizin Anısına

Bu sefer bir başka başlıyoruz dergiye ve bir süredir de yeni doğan günlere. Bütün gerçekliğiyle gözlerimizin önünde beliren, sarılması zaman alacak toplumsal yaralarımız var. Bir yandan hangi noktaya değinsen bir diğeri eksik kalacakmış hissi, yediğinden içtiğinden utanma hâli, yetersizlik ve yeterince var olamamanın yarattığı panik, kabuk bağlayamayacağını fark ettiğin yaraların acısı, dışına ayrı içine ayrı acıyan dikenli ruhlarımızın hiddeti, belirsiz tonla durumun kaygısı, empati yapması dahi zorken yaşananların boyutunu kavrayamama hâli; diğer yandan beton yığınları arasına sıkışmış bedenler, acıları kursaklarında kalan insanlar, sevdiklerinin acısıyla yanan yürekler, çaresizlik içerisinde savrulan bedenler, ne olup bittiğinden habersiz ufacık kalpler ve nicesi. Öyle bir yıkıldık ki… Sabır diliyorum. Her şeye rağmen toparlanmaya çalışan, buna inancı olup çabalayan, birlik ve beraberlik ruhunu barındıran, ayrıştırmayan herkese de çokça sevgi ve selam! 

Berre Arslan 

 

Hayatımda hiç bu kadar aynı duyguyu bir arada yaşadığım bir olay hatırlamıyorum. En başta uzun süre çok üzgün hissetmenin yerini kaygı aldı, kaygılarım kızgınlığa dönüştü, nefret büyüttü içimde. Nefret, korkuyu tetikledi ve ben aynı anda hem kızgın, nefret dolu, hem çok üzgün, kaygılı hem de büyük bir korku içinde olduğumu fark ettim. Çıkmazda gibi hissettim. Çaresiz, yapayalnız, terk edilmiş gibi, birçoğumuz gibi. Sonra biraz sakinleştim ve umutlarımı kaybedersem her şeyimi kaybedeceğimi düşündüm, annem hep der: Umudunu asla kaybetme, o seni hayata bağlar. “Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız.” Ulu önderimiz Atatürk de böyle dememiş mi? Ümidimizi yitiremeyiz, çünkü o sahip olduğumuz tek güç. Çünkü ümitli olmak zorundayız. Karanlıklar aydınlığa çıkmak zorunda. Çünkü kalbimiz yandı. 

 

“Ben yanmasam

Sen yanmasan

Biz yanmasak

Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” -Nazım Hikmet 

Havva Nur Ünal 

 

Dışarıda ezan okunuyor, ikindi ezanı. Her zamanki makamından farklı bir makamda okunuyor. Arabesk bir hüzün duyuyorum, sanki bütün bir hayat oryantalist bir tablo gibi. Çöl sarısı bir filtreden gördüğümüz dünyada oturan yaşlı bir adam. Bu bahsettiğim adamın sahip olduğu arabesklik ve hüzün, insanı hiçbir şey yapmadan durduracak cinsten. Doğudaki bütün hayaller gibi gerçekleştirmek için değil de acı veren gerçeklikten kaçmak isteyen kişinin sığındığı türden anlayacağınız. Hiçbir şey yapmadan başka türlüsünün mümkünlüğüne inanmaya çalışmak yolu… Şans eseri depremlerin hiç kimseyi etkilememesini ummak örneğin.

Yarım kalmışlıklar hep çok etkilemiştir beni. Gerçekleştirilememiş planlar, bölünen rutinler hep duygusallaştırırdı beni. Depremden sonra da ilk hislerimden biri buydu. Nice ümitler, okul için hazırlanan çantalar, sevgililere verilmek üzere yazılan mektuplar, iş başvuruları, yeni eve taşınma telaşları hepsi birden yarım kaldı. Nazım’ın “Yayıkta yağ vardı, dövülemedi / Hasret gitti ölüler, dünyaya doyulamadı…” dediği cinsten. 

Ne garip insanlarız diye düşündüm bu arabesk hüznün sayesinde. Binayı inşa eden, izin veren de biziz tırnaklarıyla enkazı kaldırmaya giden de. Söven de biziz sövülen de. Yekpare bütün bir toplum olarak hem borçlu hem alacaklıyız. Celep de biziz koyun da… Başka türlüsü de mümkün müydü diye düşünmeden edemiyorum. Japonlar gibi Şilililer gibi bizde de depremler can almasaydı ne olurdu? Kadere sinirleniyorum sonra, arabesk arabesk; şark, şark. 

Burhan Kibar 

 

İhmaller altında kalmak, depremin altında kalmaktan daha öldürücüymüş. Bir daha yaşananları unutmamak dileğiyle. Başımız sağ olsun. 

Umutcan Çaylak 

 

Hayata dair hayallerimin olması çok hoştu. Yaşanılan her şeye rağmen hayallerimi gerçekleştirmeye gücüm vardı. Şimdi 11 Şubat 2023 tarihli bu günde, oturduğum kafede sadece kendimin değil; enkaz altında kalan insanların da hayallerini düşünüyorum, içtiğim kahveden utanarak.  

Pınar Dereli 

 

Acılara alışılmaz, bir şeyler var değişecek.  

Aydın Bülbül 

 

Zamansız ölümlerin ve duygusal çöküşlerin enkazı arasında aranan bir ışık hüzmesi artık yaşamak. 

Mina Çekin 

 

Titriyorum. 

Yüreğim titriyor. 

Kaldıramıyorum yerdeki yükleri. Çok denedim, denemedim mi sanırsın? Eşek dolusu yük bu, katır dolusu yük. Midemi altüst eden, içimi yangına çeviren bir yük. Benim yüklerim bunlar; 21 senede gördüğüm, duyduğum, yaşadığım çamur dolu ne varsa işte, çeri çöpü her şeyiyle. Işıklar yanar, duvarlar kalındır ama yürek duyar bir başka yüreği. 

… 

Duyar mı dersin? 

Yoksa öyle mi sanırız? 

… 

Duvarlar ardında yaşanan yaşanmayan ne varsa titretir yüreğimi. Sesini duyamadığım herkesin çığlıkları içimde yankılanır, hissederim. 

… 

Yankılanır mı dersin? 

Yoksa öyle mi sanırsın? 

… 

İnsansın be neticede. Binayı yapan da sensin, yıkıldığında yardıma koşan da. Ormanı yakan da sensin, suyu taşıyan da. Göz göre göre aç bırakan da sensin, elleriyle doyuran da. Kurşuna dizen de sensin, kanını yerde bırakmayan da. Küfrü eden de sensin, yiyen de. Yüreği kapkara olan da sensin, göz yaşları dinmeyen de. Utanmaz mısın insan olmaktan, yoksa adına bu mu yakışır senin. Bak yerdeki şu titreyen çamur kaplı yüreklere, bunu yapan da sensin, yerde öylece bırakan da. Bu dünyaya getiren de sensin, bu dünyadan götüren de. Ne denir sana bilmem artık. Öfke dolu içim! Dolduran da sesin, şefkat bekleyen de. Kimsin, nesin bilmem ki. İyi misin kötü mü yoksa her biri mi? Ağız dolusu konuşmak isterken ağzımı kapayan da sensin. Dilime varan tonla sözü evirip çevirmeme sebep olan da. Aynadaki de sensin yüreğimdeki de. Tanımaz hâldeyim artık tanınmaz hâlde. 

Ceyda Çeltik 

 

Çok korkuyorum. 

Oğuzhan Akbaş 

 

Ben kendi adıma özür diliyorum. Bu özrün akabinde niyetlerimize ve göstereceğimiz emeklere inanmayı seçiyorum. Seçtiklerimiz kadar seçmediklerimizin de aksiyonlarımızı belirleyeceğine inanıyorum. Yasımızı her birimizin bambaşka bir kulvarda, bambaşka bir hâl ile yaşadığına ve yaşayacağına inanıyorum. Hüznümüzü, acımızı, sarsılmışlığımızı, öfkemizi ve belirsizliğimizi iyileştirecek en önemli olgunun ise liyakat olduğuna inanıyorum. Ben bize inanıyorum. Geçmiş olsun. 

Furkan Çankırı 

 

Yas içindeyiz, evet. Kaybın büyüklüğünden ve önümüzdeki yıllara sinecek kokusundan bahsetmeye de gerek yok. Ancak üzüntümüz her birimizde başka yan etkilere sahip; kimimiz sürekli son dakika haberleri ile akraba oldu, kimimiz sahada yaşanan travmayı birincil elden paylaştı, kimimiz de doğacak yeni güneşlerin nereye nasıl doğabileceğini planlamaya ve sonrasının inşası için harekete geçti. Kiminle konuşsam ortak olan nokta ise depremzedelere yardımcı olma isteği ve kendi dağılmamış hayatından duyduğu suçluluk, bunlar herkeste görülen yas semptomlarımız. Herkes kendince yankıları yaşarken buraya bırakmak istediğim naçizane not ise kendimize ve çevremize yas tutması için izin vermek, bunu içimize gömmemek. Ağlamaksa ağlamak, koşmaksa koşmak. Farklı yaslar vardır ve herkesin kendi yasını yaşama şekli saygıyı hak eder. Nasıl üzülmemiz gerektiğinin bile söylendiğini duyuyorum ve tepemin tası atıyor. Bari şu an susun yahu! Haberleri izlemeyenleri, sahaya gidemeyenleri, sosyal medyada herkesin paylaştığı postu paylaşmıyor diye birilerini yargılamak kimin ne haddine? Herkes lütfen kendi yas süreci ile münasebet kursun. “Depreme rağmen göçmenlerle ilgili çalışmalarına devam eden” bir arkadaşımın yasının, göçmen kaydı olmadığı için enkaz altında kaldığını bile tespit edemediğimiz o çocuğun isimsiz mezarı olduğunu kimsenin size açıklama zorunluluğu yok. Sistemsel sorun var dediğinde “Politika yapma!” diye çıkışılan arkadaşımın, tam da bu apolitikliğin kâğıttan kentlerimiz olduğunu düşünerek harekete geçmesinden kime ne! Herkes kendince bir yas sürecinde, herkesin suçluluğu da kendine. Lütfen bir de bu felaketi normlarınızı dayatma aracı olarak kullanmayın. Bırakın insanlar dilediğince üzülsün. Bu yas hepimizin, bu kayıplar da. Acı evrenseldir, ötekileştirmediğimiz sürece. 

İlayda Küçükafacan 

 

Zümrüdüanka Dergisi olarak yaşanan bu afette yakınlarını kaybeden herkese başsağlığı, sabır ve dayanma gücü; görerek, duyarak, izleyerek ya da herhangi bir şekilde etkilenen herkese de toparlanma gücü diliyoruz. Bu zorlu günlerin yeniden yaşanmamasını, önlemler ve yapılması gerekenler için ise tez vakitte aksiyon alınmasını temenni ediyoruz. 



Paylaşmak Güzeldir: