Kapını çal
Asılı duvarında bakmaktan
sormaktan usandığı ölümü.
Kaçıncı günü yaşantısının,
dudakları mı söyler son sözünü,
kazandığıyla mı kalır sessizlik?
Biliyor, memnun kendinden yana.
Dilekleri kandilde sönüyor. Hem
çocuklarına bırakmış kırılmamış cevizlerini.
Kapını ara’la
Kitaptan çok çekti, susadı
kendine acıdığı son gün dündü
diye biliyordu.
Uzadı ömrünü kısaltan günleri.
Doğrulmadan, konuşmadan
çağrılmadan, memur maaşı kravatı
bağlanmadan.
Kibrini aynayla paylaşabiliyordu.
Kıstı gözlerini, laflayacak son yüzü.
Kapını karala
Çoğul başladı korkuları yenmek.
Ufukta korkusuzluk lakin çelimsizlik
hâkim. “Asıldı!” denildi. Sözde özgürlük
karşıtı.
“Beraat!”
Nasıl da hapsi çağrıştırıyordu.
Hafif görünürdü, çok ezilmiş
ezilmeyi öğrenmiş.
Tebeşirle karaladı sonra kapıları.
Çocuklar güler, büyükler bile anlardı;
Tebeşiri ezenler okulda marş okurdu.
Kapını aç
Çok et yemez misafirlerin. Hem
memur maaşı?
Tutup kızıl düşlerinden uyandırmazlar.
Uyumanın kıymetini bilirler. Yalnız
taşlamazlar da ezdiklerini
Uyanmanın kıymeti de bilinir.
Karda yürüdükçe öğrenilmişti beyazlığı
kirin. Yürüdükçe kirlenmiş,
zorla öğretilmişti ölümsüzlüğü.
Kapını çek
Ağırlığında ezilmek istemezdi hiçbir-inin
parlamento sonra, hep çekmişti kapısını.
Açılacak son yeri de çekmeliydi. Adem
değildi ki dünya serilsin ayaklarına.
-Havva’sı çok şeytanlık yapmıştı.-
Kapını kilitle
Ağır yüklerin altı ona göre değildi,
hafif görünürdü.
Açılımlara hep karşıydı, üstelik
çekilmişti dudaklarında
son sözü “Sizi seviyorum.”
olmayacaktı.