Kadim
Eylül 3, 2022
Kum Taneleri
Eylül 3, 2022

Maviye Çalar mı Gözlerin?

Öneri müzik

Merhaba merhaba, odama hoş geldiniz. Dağınıklık için kusura bakmayın lütfen, patronumla kavga etmiştik de aşamadım. Kimliğimi kaybettiğim için bana kızdı, inanabiliyor musunuz? Oysa her insanın yaşarken başına gelebilecek bir aksilik.  Her neyse, henüz siz içeri geçmeden belirteyim; otobüs kartı veya sigara satmıyoruz. Hayır, hayır bakkal dükkânı aşağıda. Burası bir ev. İnsan nereye buyur edildiğini bilmeli önce, sonra da ne umacağını ona göre düşünmeli. Ne olmuş yani kocaman bir bakkal tabelası astıysam evimin önüne ve sigara resmi koyduysam altına. Hoşuma gidiyor koyuyorum, bu size beklentiye girme hakkı vermez ya. Hay Allah’ım! 

Her neyse, minik üvezler beni daha çok yemeden yapacağım işlere başlayayım. Ne de olsa herkesin acelesi var değil mi?

Geçen gün tanrıların kötü şeylerin olacağını bildirdikleri zaman başvurdukları hava yapış yapışlığının kokusunu aldım. Şüpheyle ve biraz da sinsice etrafı kolaçan ettim ama hayır bir iz yoktu. Derken çok sevdiğim bir arkadaşımla aramız açılmaya başladı. Hem de bu hiç kimse fark etmeden oldu. Ne ilginç şey. İnsan en yakınıyla küser de fark etmez mi? Bir de gevrek gevrek gülüyor bizimki. Eh, mutluymuş hâlinden. Ne diyelim, haccı mebrur olsun. 

Aslında size ona yazdığım şiirden ikram edecektim ama şiiri onun kafasına fırlattım ve kafası yarıldı. Ben de onun yerine çok sevdiğim bir şiirin/şarkının analizini yapayım dedim ama önce hikâye anlatacağım. Yok öyle hayat akışıma dahil olmadan bilgi edinmek, hoca mıyım ben?

Dediğim gibi güz mezarına gömecekleri bir gün geçirmekteydim aklımda bir ton düşünce ile. İşten eve dönmek için hazırlandım, asansöre bindim. Arkamdan orta yaşlı, yakaları eskimiş, kır saçlı, hafif tombul, gözlüklü bir adam bindi. Hemen akabinde telefonu çaldı. Telefondaki ses hayatımda hiç duymadığım bir sesle feryat ediyor, Hasan isminde bir çocuğun ölmek üzere olduğundan bahsediyordu. Bindiğimiz kat 34 idi ve aşağıya inene kadar belki 10 katta durduk. Adam kendinden o kadar geçmişti ki istisnasız her katta lobiye indiğimizi düşünerek koşar adım asansörden inip yanlış olduğunu anlayıp geri bindi. 

Asansörden indikten sonra omuz silkip kendime “Eh yavrucuğum, ne derler bilirsin; filhakika el-mevtü bilhakkun.” dedim. Yani, doğrusu ölüm gerçektir. Ama bu şahit olduğum diğer ölüm olayları gibi ölen özne üzerine düşünmeye itmedi beni. Bakışlarım kendime, yani içeri çevrildi. 

Adam gözden kaybolduktan sonra bütün sorunlarımızın ne kadar biricik olduğunu düşündüm. Ortada hasta bir çocuk var ve dünya hâlâ dönmeye devam edebiliyor. En azından bazıları için. Ben sorunlarımı başkalarının üzüntülerine layık görmesem de dünyamı durdurdukları çok oluyor. Tırnaklarımla oynayarak bu tarz anılarım üzerine düşünürken, beni yıllar öncesine götüren bir şarkı çaldı kulaklığımda. İsmi Maviye Çalar Gözlerin idi veya şiirde bilindiği gibi Ay Karanlık. Ahmed Arif’in belki de beni en çok etkileyen bu şiirinde kendimden o kadar çok iz buluyorum ki biraz üzerine konuşalım istedim. 

Baştan söyleyeyim bu edebi bir analiz olmayacak, psikolojik bir analiz olacak. Daha çok şarkıları neden çok severiz, neden gündelik hayatımızın bir parçası hâline getiririz-i yanıtlayacak. İğne batması gibi kısa olacak. Hiçbir şey anlamayabilirsiniz, acısı sonradan gelebilir veya anında sizi uzaklara daldırabilir. Ha bir de şiir ve şarkı metinleri farklılaşıyor biraz ama ben müziği ele alacağım.

Burada mısınız hâlâ, öyleyse buyurun.

Sözler:

İtten aç yılandan çıplak
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım

  • Bu kısımda şairin kendisini değersizleştirmesi var. Kendisini yetersiz, gereksiz, güçsüz böyle böcek gibi hayvan gibi bir hâlde gördüğünden bahsediyor. Değer görmenin adresi ise bahse konu olan sevgili. Çünkü bu değersizlik veya hayvan gibi hissetme (Hatta itten aç yılandan çıplak dediği için hayvandan da kötü hissediyor kendini.) bir intiharla veya değerli olmaya çalışmakla son bulmuyor. Sevgilinin kapısına giderek son buluyor. Ancak buradaki sevgili şairden pek memnun değil. Onu talepkâr görüyor. Durumdan utanan şair, annesi kızmasın diye çabalayan bir çocuk gibi “Var mı ki doymazlığım?” diye soruyor. Yani bunca kötü durumda sana geldiysem bana kızar mısın yine? Bunu doyumsuzluk olarak niteler misin yine diyor.

 

Oturmuş yazıcılar
Fermanımı yazar
Ne olur gel, etme gel
Ay karanlık

  • Bu kısımda isyan kadere mi devlete mi yoksa herhangi başka bir üçüncü gruba mı bilemiyorum. Ama kader diye anlıyorum ve fiillerinin sorumluluğunu alamamaktan kaynaklanan bir suçu, dışarıya atma davranışı olarak düşünüyorum. Sevgiliyi de bu sefer yüce bir güç olarak onların karşısına konumlandırıyor. Ölüm fermanını yazan yazıcılara karşı ona kötü davranmayı ve sevgiyi esirgeyen sevgilinin varlığı koyuluyor.

Maviye, maviye,
Maviye çalar gözlerin

  • 2019 yılından beri pek bir anlam ifade etmiyor.

Dört yanım puşt zulası
Dost yüzlü, dost gülücüklü
Cigaramdan yanar
Alnım alnımı öperler
Suskun hain çiyansı

  • Dış dünyaya duyulan güvensizlik. Dinlerken beni en çok etkileyen kısım da burasıydı doğrusu. Bu anlattığım olayın yaşandığı günün önceki saatlerinde bir arkadaşımın bir şey yapıp yapmadığını düşünüyordum kendi kendime. Sonra bir anda beynimde sesi yankılandı ve “Nasıl xxx bunu yapmaz diyemedin?” dedi. O an beynimde buna cevap verememiştim. Şarkıyı dinleyince anladım ki, dış dünyaya karşı içten içe bir güvensizlik hâlim var. Şiirin içerisinde bu dediklerime ek olarak daha yukarıdaki dizelerde olduğu gibi suçu dışarıya atma refleksi var.

Ey leylim gecede
Ölesim tutmuş
Etme gel, ne olur gel
Ay karanlık

  • Çaresizliğin yerini kendini acındırmaya bırakması. Yalnızca talepkâr değil şair. Ve yalnızca güçlü değil sevgili. Onu ölümden kurtaracak bir güç. Ve kurtarmalı da. Burada değersizliğiyle başa çıkamayan şair sevgilisini üstü kapalı bir şekilde tehdit etmekten geri durmuyor. Bak sen gelmezsen ölürüm ve bana bunu lütfen yapma. 

Maviye, maviye
Maviye çalar gözlerin

İşte böyle dostlarım. Eğer kendinizde yukarıda bahsettiklerime benzer hisler görüyor/buluyorsanız şarkının bağımlısı oluyorsunuz. (Hayır tek değişken bu değil.) Yok, sorunlarınız başkaysa bu şarkı pek ilginizi çekmiyor. Ancak seslendiren kişiyi müzikal olarak severseniz şöyle bir dinliyorsunuz.

Bana artık müsaade, siz de etrafı çok dağıtmayın. Unutmayın patron kimliğinizi kaybettiğinizde kızıyor.

Herkes iltifat gördüğü yerde var olmaya devam etsin,

Allahaısmarladık.

 



Paylaşmak Güzeldir:

Burhan Kibar
Burhan Kibar
Kendisini meraklı bir kimse olarak tanımlar. Okumaktan, öğrenmekten, tanışmaktan ve keşiflere çıkmaktan hoşlanır. Bunlardan arta kalan zamanında Münih Teknik'te yüksek lisans öğrenciliği yapıyor. Boğaziçi İşletme'den mezun. Okulunu şu an olduğu kişi açısından vazgeçilmez görüyor. Seyahat etmeyi, yeni kültürlerle tanışmayı ve onları anlamaya çalışmayı kişisel gelişim için vazgeçilmez görüyor. Kendini tanıma yolculuğundan ve yazmaktan da ekstra keyif aldığını belirtmeden edemiyor.