Umursanmamak ne kadar rahatsız edici bir his! Nasıl da egoyu zedeliyor!
Umursanmamışsın, seninle görüşmek istemediği için kendini meşgul yapmış. “Kusura bakma ya çok meşguldüm.” Biz başkalarına yapıyoruz bunu, başkaları bize.
Gerçekten de meşgul olabileceğine kendimizi inandırmaya çalışıyoruz, umursanmadığımız gerçeği çok ağır, nasıl baş edeceğimizi bilemiyoruz.
Bir podcast dinliyordum geçenlerde. Hookup Without Heartbreak kitabının yazarı ilişki koçu Lia Holmgren, “Bir insana karşı dürüst olup ne istediğimizi söylediğimizde en fazla ne olabilir?” diyor. “En fazla hayır ben bunu istemiyorum, bu bana göre değil der” ve ekliyor: “O zaman sıradaki! Dünyada çok fazla insan var, oyalanmaya gerek yok.”
Bir insanı obsesif bir şekilde düşünmekten nasıl vazgeçilebilir diye sorulduğundaysa şöyle cevap veriyor. “O insan her aklınıza geldiğinde hemen başka bir şey düşünün mesela yarın kahvaltıda ne yesem? Bunu her seferinde yapın ta ki o insanı düşünmeyene kadar.” Çok basit gibi görünüyor ama yapması zor ve pratik istiyor.
Sonra düşündüm, bazı insanlar nasıl da bizi görmek, bizimle zaman geçirmek istiyor ve bunu belli ediyor. Seni görmek isteyen seninle görüşmek için sana mesaj atıyor, “Pazar günü seyahat ediyorum, gitmeden bir kere daha görüşsek ya?” diyor. Bir sonraki buluşmayı planlıyor, “O zaman döndüğümde, gelecek hafta seni yine göreceğim değil mi?” diyor.
Sonra tekrar düşündüm, bazı insanlarla iletişim bu kadar basitken neden bazılarıyla zor? Üzerine kafa yormamızı gerektiren, bizi yoran, acaba benimle konuşmak istiyor mu, görüşmek istiyor mu diye düşündüren ilişkilerle ne yapıyoruz?
Bu kadar basit olması gerekirken, neden acaba ben mi yanlış anladım, acaba duygularını ifade etme şekli mi farklı diye kafamızda milyon tane soruyla enerjimizi tüketmelerine izin veriyoruz bu insanların?
Bir insan sana ya iyi gelir ya kötü gelir ortası yok gibi, gibi değil yok. Bir müzik dinliyorum son günlerde: Kacey Musgraves’tan “Cup of Tea”. Şarkıda “Herkesin beğenisini, sevgisini, ilgisini kazanamazsın.” diyor, “Herkese göre değilsin.” Bazı insanlar seninle zaman geçirmek ister ve seninle geçirdiği zamanın değerini bilir, bazılarıysa ne istediğini bile bilmez ve seni sadece yorar.
Bize tam olarak istediğimiz ilgiyi vermeyen insana obsesifçe takılırız, orada kazanmamız gereken bir durum var gibi algılarız. O kadar çok o insanı kazanmaya odaklanırız ki giderek mutsuzlaştığımızı fark edemeyiz.
Unuttuğumuz bir şey var: Sadece kendimizi, kendi duygularımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı kontrol edebilir ve değiştirebiliriz. O insanın bize karşı hislerini asla değiştiremeyeceğiz.
O yüzden diyorum ki: Sıradaki!