Konuk Yazar: Dilara Küçükafacan
Karmaşanın içinde denk geldiğimize inanamadığım bir benlikle sizleri tanıştırmak isterim. Kim bilir şu an hangi döngüde neler peşinde. Adı Orin Selis’di. Orin Selis’in bir hastalığı vardı hiçbir şeye kendi gibi bakamıyor ve olayları anın içinde olarak yaşıyordu ne sonrası ne de öncesi vardı. Her şeyi yukarıdan bakabilen bu kişilik kendini zamanla bırakmış ve yok etmişti. Sadece alıyor ve süzmeden iletiyordu. Objektiflikten arınamayan cümleleri ve düşünceleri kendini bir yerde var etmesine ya da bağ kurmasına engel oluyordu. Bir bankta yine çevresine bakıp bunları defterine geçirirken yanına oturmuştum. Bana baktı ve sonra defterine yazmaya devam etti. Dakikalar geçerken sessizliğimizi bozan kendisi olmuştu. Onanma için değil de sadece denk gelişleri sevdiğinden defterine yazdıkları hakkında fikirlerimi sormuştu. Defterinde yanlış hatırlamıyorsam:
Benzersiz kuşlar, yaşamaya çalışıyorlar onlara sunulmuş zorunluluklarda. İnsanların dikkatini bile çekemeyen binlerce detayda yine kayboldum bugün. Bir bank bana göz kırpınca neden kendisine eşlik etmiyorum diye düşündüm. Ona eşlik ederken insanların kendilerinden bağımsız olan işlerine koşmalarını beraber seyrettik. Ne de farklı düşünceler taşıyarak gidiyorlar yollarında. Her bir amaç ve hedef kendilerini yırtıp atmak için hazır olan umutlu ve bazen isteksiz karakterler bütünü, gidiyor işte. Bu kalabalıkta yanıma evsiz görünümlü kim bilir belki de telaşsız kaybolmuş bir beden oturdu. İstediği bir şey var fakat bunu nasıl yapacağını ve nerede olduğunu bilmiyor. Kafasında çalan müzik ‘Le Vent Nous Portera’ ama duymuyor. Karışıklığa alışmış ve kabullenmiş olanları sırf birkaç nefes için. İsyanı yok ama huzuru da. Göz ucuyla ne yazdığıma bakmak için can atan hareketlerini görebiliyorum. Ne de gereksiz bir çaba fakat beni bu noktada yönlendirmesine izin vereceğim bir istek. İnsan dediğimiz varlık ne yapar ki bu dünyada? Şu canların acizliğine ve yönetilebilirliğine bakılırsa sadece eğlenmek için varlar. Ne yapıp edip kendilerini bir şeylerde sıfatlandırır ve aidiyet hissetmek için, kabul edilmek için mümkün olanları denerler. Üstünlük kurmak için bin bir oyun oynayıp kendilerini değerli zannederler. Unutulmama kaygısından tut, duyularını tatmin etmek onların gizli olgularıdır. Yanımdaki bu döngünün içinden kopup gelmiş herkesle aynı olan kendini farklı zanneden kişi ne der bana? Deli mi ya da İNSAN mı?
Yaşanılan dünyadan beni alıp götüren her şeyi bir kenara bıraktıran birisiydi. Gözlerimden anlamasını bekleyerek sadece oturup ona baktım. Eminim beni iyi anlamıştı. Önemi olan bir şey kalmadığında ne geçmiş ne gelecek olsun sadece şu anda alabildiğin nefes vardı. Bu nefesi ne uğruna harcadığın değil, şu anda kendini ne kadar var edebildiğin önemliydi. Sen kimdin ve burada ne yapıyordun? Telaşlara boğulmuş milyarlarca hayat, ne düşünür ne de bunları sorgular. O şu anını bizlere ve aktarmaya adamıştı. Sen şu anını neye harcıyorsun?