Rapor üst notu: Bu rapor bir yapay zekâ tarafından insan karar vericilerin yaşanılan olayları daha iyi anlayabilmesi için hikayeleştirilmiştir. Olay hakkında edinilen bilgiler Mehmet Bey’in bizzat beyin çipindeki bilgilere, kamu görevlisi robotların raporlarına ve kamera kayıtlarına dayanmaktadır.
Mehmet kalktığında odasına güneş giriyordu. Anlaşılan bugün işine geç kalacaktı. Odasının beyaz pürüzsüz duvarlarına vuran ışık, dalgasız bir denize vuran sabah güneşine benziyordu. Dışarda çınarın yaprakları sallanıyor, rüzgâr soğuk sabah esintisini tahta işlemeli camlardan içeri sokuyordu. Bir diğer penceresinden ise deniz ve bahçesinin yeşili birbirini izliyordu. Pembe günler deniyordu son yüzyıla, herkes mutlu, öfke ve nefret ötede. Sevgi sadece içlerimize değil yapılarımızın duvarlarına işlemiş. Yüzyıldır güneş bir başka doğuyor. Hükümetlerimizin üstün hizmetleri sayesinde.
Mehmet hızlı bir toparlanma ile kendini evin aşağı katındaki mutfağa attı. Kahve makinesinin düğmesine basması ile tüm bedeninde bir titreme hissetmesi bir oldu. Elektrik kaçağı diye öfkeyle homurdanıyordu ki içini bilmediği bir yerden gelen neşe doldurmaya başladı. Baskılanan öfkesi yerine neşe… O gün kahve içemeyecekti anlaşılan ama her gün kahve içilmeli diye bir kural var mıydı diye düşünerek evden çıkmaya hazırlandı.
Mehmet bisikletine atladı, kahve makinasını çantasına yerleştirdi ve yola koyuldu. Kahve makinesini işteki teknik ekibe göstermek için yanına almıştı. Aslında hükümetimiz tamiri zorunlu tutmaz, kaynaklarımız Sınırsızlandırma Programı ile sonsuza yakındır. Vatandaş Mehmet’in tamir ettirme davranışı anlaşılan kendi bireysel kararıdır ve hükümetlerimiz bireysel kararlara kaynaklarımız kadar sınırsız izin verir. Bisikleti ile işe giderken Mehmet kendini mutlu hissetmedi. En son hatırladığı kadarıyla ekolojik yok oluşu engellemek için hükümetlerimiz bisiklet binmeyi ödül kapsamına almıştı. Hepimizin ayakta alkışladığı bu ödül sisteminin çalışma mekanizmasını bilmeyenimiz yoktur ama yine de bu raporu okuyan genç beyinler için bu dâhiyane sistemi tekrarlamaktan bir zarar gelmez. 37. Hükümetin bulduğu bu sistem beyine yerleştirilen çiplerin, vatandaşlar topluma yararlı davranışlar sergilerse ödül aktivitesini artıracağı ve vatandaşın mutluluk hormonu ve sinyallerine yüksek maruz kalacağı bir sistemdir. Elbette bu ödül sinyalinin şiddet ve süresi yapılan eyleme göre değişmektedir. Örneğin bisiklet binmek düşük şiddetli ama bisiklet binme süresince zevk vermektedir. Çöpümüzü çöpe atmak düşük şiddetli ve düşük süreli ödül sinyali aktivitesi verir. Üniversiteyi bitirmek de ani yüksek şiddetli ve devam eden günler için de düşük şiddetli ödül sinyali oluşturur. Hepimizin halihazırda bildiği bu sistemi hatırlatmış olduk.
Mehmet, bisiklet binmesine rağmen her zamanki ödül sinyallerini alamıyordu anlaşılan. Hatta içinde anlayamadığı bir karamsarlık vardı. İşe geç kaldığı için ceza sinyallerinin aktif olduğunu düşündü. Hükümetlerimizin ceza sinyallerinin varlığına dair doğrulama açıklaması bulunmamaktadır. Bu vatandaşlar arasında sözü geçen bir söylentidir. Ceza sinyallerinin olup olmadığı bu raporu okuyan sayın yetkililerin kendi düşüncelerine bırakılmıştır. Bir farklılık vardı ama belki de kendini çok fazla izliyordu. İnsanın kendisine karşı farkındalığının az olması ya da kendisine karşı farkındalığının çok yüksek olması da kendi ruhunu kemirir diye düşündü. Vatandaşlar 3 nesildir beyin çipleri ile yaşadıkları için çipsiz bir hayatın nasıl olduğunu bilmiyorlardı. Sanki çipin onlara verdiği ödül yani haz hissi doğal bir duyguymuş gibi geliyordu. Detaylı incelemeler yapıldığında 3 nesil önceki çipsiz vatandaşların duygusal dalgalanmalara verdiği tepkiler ile çipli beyinlere sahip vatandaşların ödül mekanizmasına karşı hissettikleri ve bedenlerinin verdiği tepki benzerdi. Bu da hükümetlerimizin beyin çipi uygulamasının başarısının bir kanıtıdır. Detaylı kohort çalışmaları raporun ekinde bulunmaktadır. Amacımız bu raporu okuyan karar vericilere beyin çipinin başarısını anlatmak olduğu sanılmasın. Sadece bu rapor özelinde vakanın daha iyi anlaşılması için çiplerin çalışma mekanizmaları daha iyi anlaşılsın diye raporda bazı bilgiler verilmektedir.
Mehmet bisiklette hissettiği normal dışı duygu durumunu beyin çipine değil kendisine bağladı. İlk defa geç kalkmıştı. Normal günlerinden farklı bir gün mü yaşıyordu ya da belki de olağandı tüm bu durum. İşe vardığında Mehmet bir haz hisseti. Bu haz beyin çipinin yarattığı ödül sinyalleri ile uyumluydu ama Mehmet bunun çip tarafından yapıldığını anlayamadı. Çipin yarattığı haz hissini tanımlamamız gerekirse, bir kaygısızlık durumu diyebiliriz. 27. Hükümette yaşayan büyük şair Bay Demir bu hissi kentin karmaşasındaki bir vahaya benzetiyordu. En sevilen dörtlüklerinden biri; koca meşe artık daha heybetli/ altında oturmak istesem de/ kaygısızlık meşe palamutlarından çok uzaklarda da/ takip edecek beni, diye yazmıştı. Çiplerin yaptığı ödül sinyali kaygıları azaltsa da çalışma hayatından uzak tutmuyordu vatandaşları. Aksine bir bağımlılık gibi bu kaygısız pencereyi kovalıyordu vatandaşlar. İşte bu da hükümetlerimizin verimlilik devriminin ana unsurlarından biriydi. Doğal olmadığı yönünde kimi düşünürlerden eleştiriler gelse de beyin çiplerinden önce de insanoğlu kaygısız pençeleri kovalardı. Hükümetlerimiz bu kaygısızlığı ulaşılabilir kıldı. Aynı açlık çeken bir topluluğa tarımı öğretmek gibi. Hükümetlerimizin bu başarısı git gide artmaktadır.
Mehmet’in işi renk seçmekti. İnsanlar üzerinde anketler yaparak en uyumlu renk kombinasyonlarını oluşturmaktı. Örneğin olayın yaşandığı gün Mehmet, beyaz yatak örtülerinin altında koyu mor çarşaf kılıflarının beğenildiğini gözlemlediği bir rapor yayınlamıştı. Büyük sanayi devrimi sonrası meslekler vatandaşların deneyimlerini artırmaya yönelik çalışmaları yapmaya evrilmiştir. Sanayide insan işgücüne ihtiyaç sıfırlanmıştır çünkü. Mehmet’in o gün kayıtlara göre de işleri normal ilerlemişti bir işlev kaybı yaşamamıştı. Anlaşılan ilk gün Mehmet’in ödül mekanizmalarında izole bir değişim olmuştu yalnızca ama Mehmet bile bu değişimin farkına varamamıştı.
İkinci günün sabahı yatağından kalktığında güneş çok da parlak gözükmüyordu. Odasının duvarları betondandı. Hiçbir renk yoktu, hatta duvarlarında sıva bile yoktu. Yalnızca beton duvarların üzerinde her karışta bir olan kırmızı noktalar vardı. Bu düzenli noktalar tüm duvarı kaplıyordu. Sanki beton duvar noktalı çalışma defterlerine benziyordu. İkinci olarak yatağının pamuktan pürüzsüz beyaz örtüsü de plastik gibi kalitesiz sanki alüminyum folyo gibi nahoş bir materyaldendi. Nereye baksa aynı kalitesizliği görüyordu. Havuzunda su yoktu yine beton duvarlarının üzerinde kırmızı noktalar dizisi görünüyordu sadece. Çimleri yoktu, hava gri bir renkteydi ama bu rengi veren bulutlar değil sanki kirli bir şeylerdi. Bu çirkinliğe Mehmet alışık değildi. Onu en derinden etkileyen şey ise aynaya bakması ile gerçekleşti. Bir çiğlik hissi ama bu karanlık duygu ona çok yabancıydı. Aynadaki yüzü kırışıktı ve pürüzsüz değildi. Normalde beyin çipleri vatandaşlar karamsar bir havaya girdiklerinde ödül mekanizmalarını devreye sokar ve vatandaşların stabil bir duygu durumunda kalması sağlanırdı ama daha ilk günden anlaşıldığı üzere Mehmet Bey’in ödül sinyallerinde bir bozulma olmuştu. Mehmet saate baktığında yine işe geç kaldığını fark etti ama bu onun içine ani bir huzur verdi. Bu huzur duygusu git gide artmaya başladı. Aynadaki görüntüsüne duyduğu kaygılar bir anda saçma gelmeye başladı. Beton duvarın kenarına oturdu ve asılında beton duvarın ve kırmızı desenlerin çok da kötü olmadığını düşündü. Hem yatak çarşafları bembeyaz pamuk kumaştan olmasa bir eksiği mi olacaktı? Bu düşünceler bir süre daha devam etse de ani olarak kesildi ve kaygılı haline geri döndü. Bu sefer yine kaygıları yükseldi. Hiç evinin havuzuna girmemiş olmasına üzüldü. Oysa hep aklındaydı o havuza girmek. Her yer cennetten bir parça gibiyken yapmadıklarına üzüldü ve bu durumun sonsuza kadar sürebileceğinden endişe duydu. Bu duygu değişimleri gerçekleşirken Mehmet’in aklına çipteki bir bozukluk ihtimali geldi. Kapısının önüne tam o an bir tıbbi araç yanaştı. Sistemlerimizin ilk kez Mehmet Bey’in çip sinyallerindeki bozulmayı anladığı an işte o zamandı. Milyonlarca vatandaşın yaşadığı ve sistem tarafından tüm beyinler tarandığı için bir hatanın çok hızlı bir şekilde anlaşılması güç olabiliyordu. Hele ki hükümetlerimizin vatandaşlarımızın verimliliğini artırmak için onların duygu durumlarını kontrol ettiği, ödül sinyalleri yolladığı bir sistemde doğal olmayanı anlamak zorlaşıyordu. Muhtemelen o yüzden Mehmet Bey’in çipindeki sorun ikinci gün saptanmıştı.
Mehmet tıbbi araç ile hastaneye götürüldü. Olası ihtimaller o zamandan şöyle sıralanmıştı; beyin iltihabı, beyin kanaması, akut miyokart iskemisi, kod 47? Bu sıralanan tanılar sırasıyla toplumda en sık Mehmet’in yaşadığı gibi semptomlara yol açabilen sorunlardı. Kod 47 izole çip hasarını tanımlasa da birkaç vaka dışında hiç rastlanmamıştı. Bu da hükümetlerimizin çip programının başarısı olarak yorumlanabilirdi. Hastaneye vardıklarında klinikteki yapay zekaya dayanan insansı doktor, hissettiklerini anlatmasını istedi. Polikliniğin tavanında beyaz bir levha halinde manyetik bir okuyucu bulunuyordu. İnsansı doktor, Vatandaş Mehmet’i dinledikten sonra tavandaki beyaz levhanın altına doğru yaklaşmasını rica etti. Mehmet beyaz levhanın altına geldiği an odanın ışıkları söndü ve kırmızı uyarı ışıkları yanmaya başladı. İnsansı doktorun o günkü hasat raporunda şunlar yazmaktadır; Vatandaş Mehmet, izole iki saat otuz dört dakikadır sistemden çıkış. Kod 47 şüphesi, manyetik çip taraması sonucu kod 47 ile uyumlu. Kızaran polikliniğin kapısına Vatandaş Mehmet’i almak için otonom bir hasta sedyesi geldi. Mehmet sedyeye uzandı. Sedye ani olarak belirlenen rotayı takip etti. Vatandaş Mehmet, bir dizi insan doktorun bulunduğu ameliyat odasına getirilmişti. Sedyede Vatandaş Mehmet’i uyuşturacak ilaçlar verilmiş ve çipine ödül sinyalleri yollanması komutu girilmişti. Bu komuta doğru cevap oluşmadığı görülmüş ve Vatandaş Mehmet ödül sinyalini alana kadar bir dizi farklı sinyal denenmiştir.
Mehmet, insan doktorların olduğu cerrahi işlem odasına getirildiğinde kayıtlardaki doktorların konuşmaları Vatandaş Mehmet’in bilinmeyen bir nedenle izole çipinin bozulduğu yönündeydi. Hükümetimiz ödül mekanizması dışında çevreyi güzel ve pürüzsüz görülmesini sağlayan her an vatandaşların görsel sinyallerinin değiştirildiği bir programı da çip aracılığı ile sağlıyordu. Güzel kentler, evler ve ormanlık alanlar oluşturmak çok pahalı bir işlemdi. Fakat vatandaşların görsel beyin sinyallerini değiştirmek de bir o kadar kolaydı. Böylece bu hükümet programı sadece beton duvarlarla, saraylar; çöllerin içindeki yollarla, ormanlar oluşturabiliyordu zihinlerde. Gerçeğe değer verenler tarafından çok eleştirilse de hazza önem verenler, ödüllendirilmeyi sevenler baskın gelmişti. Gerçeği arayan zihinlerin mirasçıları da ödüllerin verdiği haz içinde kaybolmuştu. ‘Nasıl bir ahlakçılık gerçeği hazzın önüne koyabilir, nasıl bir insanlık gerçek için acı çekebilir.’ demişti 36. Hükümetin başındaki Bay Ahmet. ‘İsimlerimiz bile basit olmalı, geçmişe dair çok az şey taşımalı.’ derdi bir başka sözünde. Vatandaşlar sığ beton duvarlar altında yaşıyor olabilirlerdi, hükümetlerimiz onları verimli olmaları için ödüllendiriyor olabilirdi, gerçek vatandaşlardan çok uzakta olabilirdi ama yine de mutlulardı. Zaten gerçek dediğimiz şey de zihinlerimizdeki öykülere dayanmıyor muydu?
Vatandaş Mehmet’in başına gelen milyonda bir gerçekleşecek bir hataydı. Mehmet’in beyin çipi değiştirildi ve son 2 gün aklından uzaklaştırıldı. Sonrasında hayatına herkesinki kadar verimli ve mutlu yaşadı.