“Hadi kızım! Bağlayamadıysan bağcıklarını sonra bağlarsın. Şimdilik ayakkabının içerisine sok.” diye seslendi annesi kızına. Altı yaşındaki Nevin ise bunu yapmak istemiyordu. Son bir düğüm kalmıştı. “Konuşacağız, hiç merak etme!” diye bu sefer içeriye seslendi annesi. Nevin, tam istediği gibi olmasa da bağcıklarıyla attığı düğümlerden artık memnundu. Kapıyı araladı ve bahçeye çıktı.
Son zamanlarda annesi ve babası sık sık bir tiyatro oyununun sesli provasını yapar olmuştu. Oyunun sihri ve süprizi bozulmasın diye Nevin’in bahçeye inmesi gerekirdi. Ne zaman oyunu izleyebileceğim diye sorduğunda annesi “Baban oyunun duygusunu yeterince anlayınca” ve babası da “Annen oynama şeklimi yeterli bulduğunda” derdi. Nevin, bu oyunun bir parçası olmadığı için üzülerek bahçenin arkasına gider ve antrasit duvarın önünde duvara doğru bağdaş kurardı. Ancak bu sefer oturduğunda beş taş oynamak istemedi canı. Duvardaki siyah ve beyaz noktalara baktı. Bugün biraz farkıydılar. Sanki titreşiyor ve fısıldaşıyorlardı. Onları duyabildiğini anlamasınlar diye sakince duvara yaklaştı.
— Uzaktan bir gözükürüz.
— Yakından ise ayrı.
— Oysa tamamlarız birbirimizi.
— Ne aynı ne farklı.
Nevin gülümsedi. Duvar devam etti.
— Ben siyah. Güçlü ve net. Gülümsediğini görmek güzel.
— Ben beyaz. Ferah ve kapsayıcı. Sen kimsin? Ne ister bu küçük kız?
Nevin önce bir “Hmmm…” yaptı. “Ben Nevin.” dedi. Sonra dinlediği masalları düşündü. “Huzur sanırsam.” diye ekledi.
— Küçük bir kızdan büyük bir istek.
— Bizi dinle o zaman Nevin. Biz tüm gün burada bu ve benzer kavramları düşünürüz.
Nevin miyavlama sesleri ile irkildi. Bahçenin kedileri Mırmır ve Tüylü de gelmiş seyirciler olarak oturmuşlardı. Yeniden duvara döndü. Titreşimler güçlendi.
— Huzur demek özgür olmak demektir.
— Özgürlük ise herkes için farklı olabilir.
— Senin henüz sarsılmamış bir iç dünyan var.
— Senin için özgürlük “iç dünyanı dış dünyadan koruma iradesi”ni göstermek olabilir.
“Peki.” dedi Nevin. Gözlerini Mırmır’a doğru devirerek kedinin ensesini kaşımaya başladı. “İradenin kendisi özgür olabilir mi?”
— HAH!
— Kendini ikna edip bir başkasını ikna edemeyeceğin bir sorgu.
— Çünkü bazı konular ahlâk gibi değiller. Doğru ve yanlış yoktur.
— Fikirlerimiz doğru değildir. Onları doğru gösteren bizim görüşlerimizdir.
— Bana göre özgür irade yoktur. Sonsuza kadar yaklaşabilirsin ama mutlak özgür iradeye ulaşamazsın.
— Bana göre ise vardır. Mesela bu cümlem ile dış etkenleri ve olasılıkları düşünmeden susabilirim.
Kısa bir sessizlik oldu. Nevin evdeki hayatını düşündü. Kısıtlı ve kıstırılmış hissetti. “Ben o zaman bir tür hapishanede miyim? Kızgın ve kafası karışık biri miyim?”
— Her yer bir hapishane olabilir. Gerçek bir hapishane ise tam tersi.
— İraden ile bulunduğun her yerde özgürsün. İradene karşı çıkarak duruyorsan da hapis.
— İraden ile bulunup kızgın hissettiğin bir yer, daha çok dış dünyanın iç dünyanı rahatsız etmesi olabilir.
— Evet olabilir. Doğal akışa kendini bırakıp büyümeyi bekle Nevin. İnşa et ve yık bu bahçede her yeri.
Nevin ağırlaştığını hissetti. “Bunları öğrenmek beni üzdü. “dedi başını eğerek. Bilmese miydi acaba bu duyduklarını…
— Bilmelisin Nevin!
— Bunları duymasaydın hislerin değişmezdi.
— Anlamak ise dertlendirmiş olabilir.
— Özür dileriz Nevin.
— Ancak düşün şu an duyduklarını.
— Hiç duymamış olmak üzmez miydi?
“Yoo! Doğru. Teşekkür ederim.” dedi Nevin. Sonra istekleri geldi aklına. “İsteklerime göre yaşayamıyorum. Beni o oyuna dahil etmiyorlar. Bu bana özgür hissettirmiyor.” dedi ve derin bir iç çekti.
— Ah Nevin… Daha fazlasını istiyorsun.
— Oysa ne makam ne dahası…
— Annen ile baban o oyunu oynayabildikleri için özgür mü?
— Göreceksin. Nice insanlar güç sahibi ama onlar da seninle aynı hisleri yaşıyorlar.
— Sen en azından köle değilsin. Sadece bir çocuksun.
Nevin teselli edildiğini hissetmişti. Yine de bu özgürlük tesellisi ile yetinmeyecekti. Şimdilik! Ancak durmadı. “En azından köle değilim. Kölelik ne demek?”
— Kaygı!
— Ve korku!
— Kaygısından ve korkusundan bağımsız hareket edemeyenlerin vay haline!
— İşte onlar ruhları ile köleliğin ta kendisi olmuş kişiler.
— Kaygılanma Nevin, sen henüz çocuksun.
— Hele sen hiç korkma… Sen akıllı bir kızsın.
Nevin’in aklına yine dahil olamadığı oyun geldi. “Kötü hissediyorum hâlâ.” Ellerini sıkmıştı. Yumruklarına baktı. “Oyuna dahil edilmediğim için kötü hissediyorum.” dedi kaşlarını da çatarak.
— Zenginlik, şan, şöhret, şeref ve dahası…
— Hatta bir de oyun. Bunlara ulaşamayınca kötü hissediyoruz.
— Sen bu oyuna iraden dışında ulaşamıyor ve onu oynayamıyorsun Nevin. Kötü hissetme!
— Fakat içindeki güzellik ve zenginlik senin kontrolünde. Asıl bunu kaybedersen kötü hisset.
— İradeden bağımsız olan kötü olamaz.
— Ya da olur ama bu yaşta olmaz sevgili Nevin.
Nevin içinin güzel olduğunu duyduğu için yeniden gülümsedi. İçindeki zenginliği duymak onu anlayamadığı şekilde utandırmıştı. “O zaman yaramazlık yaptığım için büyüdüğümde yalnız kalmam değil mi?”
— Yanakları al al.
— Sanki bir domates.
Nevin güldü.
— Zenginsin Nevin!
— Yalnızlıktan korkma!
Nevin ayağa kalktı. Antrasit duvara ve tüm siyah ve beyazlara baktı. Kendi halkına selam veren küçük bir lider gibiydi. Mırmır ve Tüylü de oturmuş Nevin’in sözlerini bekliyordu. Ellerini önünde birleştirdi. “Benim içim güzel ve zengin. Kendi sahnemin özgür oyuncusu olacağım. İrademle bahçemde saraylar inşa edecek ve kaleleri yıkacağım. İradem dışında olan tüm kaygı ve korkuları içimden uzak tutacağım. Ben olduğum yerde irademle kalıp özgür olacağım. Şimdi daha huzurlu hissediyorum işte!”
— Harikasın Nevin! Çok güzel duymuş ve anlamışsın.
— Güzel konuşabilmek gibi güzel anlamak da bir sanattır. Sen bir sanatçısın Nevin!
Nevin gözlerini kapattı. Büyüdüğünü, küçüldüğünü ve yeniden büyüdüğünü hayal etti. “Kaç yaşına girdin?” diye sordu kendisine. Derin bir nefes aldı. “30!” dedi. Gözlerini tekrar açtı. Artık o antrasit duvara bakan bir tiyatro oyuncusuydu. Annesini birkaç yıl önce kaybetmişti. Babası annesinin varlığını özlemeye devam ediyordu. Emekli hayatını renklendirmek için sürekli Nevin’i eve çağırıyordu. Mırmır ve Tüylü artık yoklardı. Muhtemelen çevrede gördüğü kediler onların uzak akrabalarıydı. Nevin duvara doğru bir adım atıp yaklaştı. Siyah ve beyaz oradaydı. Yorgun bir şekilde sessizliklerini koruyorlardı. “İçimde dönüştüreceğim ve yıkıp inşa edeceğim hâlâ çok şey var. Ben asla yalnız değilim dostlarım.”
— Bravo Nevin!
— Hâlâ çok güzelsin!