Yazarlar: Beyzanur Cancer & Nisa Karabacak
Ah şu gençlik! Hayat, Dorian’ı nasıl da deneyimsiz yerlerinden vuruyor. Aşkı bilmeden, güzelliği bilmeden, yaşamayı bilmeden insanlardan uzakta bir odada kendi başına büyümeyi öğrenen bir çocuk için hedonizm ne kadar da sarsıcı. Lord Henry’nin de müthiş oyunculuğunu göz ardı etmemek gerek tabii. Bütün fikirlerini sağa sola çarpıştırıp insanların aklını çelmekten zarar görmeyen Henry’in nedense fikirlerinin kendi hayatında bir tesiri yoktur. Kötülük diye buna denir sanırım.
Yazarın Hayatına Dair
Biraz sıra dışı bir karakter Oscar Wilde. Sağlam bir akademik eğitim sonrası parlak bir genç yazar olarak yaşamını sürdürürken bir lord ile yaşadığı ilişki hapse girmesine ve saygınlığını yitirmesine sebep olur. Yaşadığı yıllarda saygınlığını tekrar geri kazanamasa da günümüzde İngiliz edebiyatında önemli bir isim olarak anılır.
“Oscar’ın ne kadar renkli, olağanüstü bir yaşamı var! Bir sonraki yüzyılın biyografi yazarları için ne büyük şans!” Max Beerbohm.
Romanın Özeti
Portreye ismini veren Dorian Gray, oldukça yakışıklı, yüksek sosyeteden bir gençtir. İhtişamının yüzüne vurduğu masumiyet herkesi etkiler. Etkilediği kişilerin başında da ressam Basil Hallward geliyor. Öyle ki Basil, Dorian’ın birçok resmini yapar. Dorian resmen Basil için bir ilhamdır. Sonrasında Basil artık Dorian’ın bir portresini yapmaya karar verir. Ve bu sürede arkadaşlıkları özelleşir. Özellikle Basil, Dorian’a karşı bir tapınma içindedir ve bunu porteye kendinden çok şey kattığını, Dorian’da kimsenin göremediğini gördüğünü ve hayatın gizlerini yansıttığını söyleyerek ifade eder.
Basil’in arkadaşlarından olan ve hedonist fikirleriyle tanınan Lord Henry ise Dorian’ın hayatında bir dönüm noktası olur. Lord Henry’nin telkinleriyle Dorian gittikçe pişmanlık, üzüntü gibi kavramları unutmaya ve bir haz sembolüne dönüşmeye başlar. Lord Henry’nin gençlik ve güzellikle ilgili konuşmalarını dinleyen Dorian kendisinin yerine portresinin yaşlanmasını isteyerek talihsiz bir duada bulunur. Tam bu sıralarda Dorian, Sibly Vane adında köhne bir tiyatroda oyunculuk yapan genç bir kıza âşık olur. Onun yeteneği ve güzelliği Dorian’ı çok etkilemiştir. Bir gün Dorian, Basil ve Lord Henry’i de alarak Sibly’i izlemeye gider. Fakat o gün Sibly, hiç olmadığı kadar yeteneksiz ve duygusuz bir oyun sergiler. Dorian arkadaşlarına karşı mahcup duruma düşer ve oyun sonunda kulise gidip Sibly’e aşkını öldürdüğünü ve bütün hayallerini yıktığını söyler. Oysa Dorian’ın düşlerinde yetenekli ve güzel Sibly ile evlenerek onun en ünlü tiyatrolarda oynamasını sağlamak vardı. Ve bu onun için bir övünç kaynağı olacaktı.
Dorian o gece Sibly’i terk eder ve ardından Sibly intihar eder. Dorian bu haberi ilk aldığında çok kötü hisseder ama Lord Henry ile konuşmasından sonra bütün sorumluluğunu omuzlarından atmış gibidir. Sibly için yarım saat boyunca üzülmek vicdanını rahatlatmıştır. Ne var ki portresi de bir o kadar çirkinleşmiştir.
Zaman içinde Lord Henry, Dorian’a bir kitap verir. Bu kitap sanki Dorian’ın işleyeceği günahların teminatı gibidir. Kitapta günahların insanları özgürleştireceği ve hayatın anlamının insanın içinden geldiği gibi yaşamasında olduğu söylenir. Dorian kitaba gün geçtikçe bağlanır ve hayatına bir rol model olarak alır. Bencilleşir, kibir batağına düşer, ardı arkası kesilmeyen günahlar işler ve hazzı kovaladığını sanarken rezil bir hayat yaşar.
Dorian gittikçe portreye bakamamaya başlar ve onu evin ücra bir odasına koyup üstünü kapatır. Basil, Sibly öldükten sonra Dorian’ı ziyaret eder ve Dorian’ın bir zamanlar sevdiği kızın ölümü karşısında –özellikle onun sözlerinden sonra intihar etmesine rağmen- kayıtsız kalmasına çok şaşırır.
Aradan yıllar geçerken Dorian resmen kendini hazza adamıştır. Bütün bu yıllar boyunca şaşalı kıyafetlerden değerli taşlara, pahalı kumaşlara ilgi duyar ve her birini yaşamaya çalışır. İyice insanların kendisinden uzaklaşmak istediği bir tip olur. Soylu biri olmasına rağmen kılık değiştirip virane yerlerde yatıp kalkmaya başlar. İnsanlar arasında Dorian’ın işlediği günahlar konuşulmaya başlar. Ve bu dedikoduların doğruluğunu öğrenmek isteyen Basil, Dorian’ın evine gider. Basil içten içe Dorian’ın tüm bu suçlamaları inkâr etmesini beklerken Dorian ona ruhunu göstermek ister ve beraber tablonun olduğu odaya çıkarlar. Basil tabloyu görünce dehşete kapılır ve Dorian’a beraber dua edip bu belalardan kurtulmak için yalvarır. Ancak Dorian, içindeki öfkeyle Basil’i boynundan bıçaklar ve onu öldürür. Cinayetten sonra portrede Dorian’ın eli kana bulanır. Bu cinayet yaşanmamışçasına yaşamak isteyen Dorian, tüm kanıtları karartmaya başlar. Kimyager arkadaşı Alan’ı çağırır ve ondan cesedi yok etmesini ister. Alan ne kadar bunu yapmayı reddetse de Dorian’ın tehditlerine boyun eğmek zorunda kalır. Ve sonra kendisi de intihar eder.
Bütün bu olaylardan uzaklaşmak isteyen Dorian, köye gider ama sandığının aksine yine kurtulmak istediği tüm o kötü şeylerin pençesine düşer. Çünkü orada James Vane (Sibly’in erkek kardeşi) onu arıyordur. Yıllar boyunca Sibly’in ölümünü Dorian’dan bilmiş ve onu öldürmeye ant içmiştir. Dorian’ı takibe başlamış ama cinayete giden yolda bir av tüfeği yüzünden avlanan kendisi olmuştur.
Tüm bu olanlardan sonra Dorian; hayatın, onun iyi bir insan olması için ona bir şans daha verdiğini düşünür. Eve döner ve portreye bakar. Ancak kan lekesi daha da büyümüştür. Dorian dayanamayıp bir bıçak alır ve tabloya saplar. Hizmetçiler odaya girdiğinde Dorian Gray’in kusursuz tablosu ve yerde ölü yatan yaşlı, çirkin bir adamla karşılaşırlar…
Kitapla İlgili Değerlendirmeler
Kitapta bizi en çok şaşırtan kısım Dorian’ın güzellik odaklı bir yaşamı içselleştirdikten sonra mücevherler, kumaşlar ve müzik gibi birçok alana daldığı bölümdeki bilgi yoğunluğu oldu. Google diye bir şeyin olmadığı o dönemde yazarın kültürler ve sanat üzerine bu miktarda kapsamlı bilgiye sahip olması bizi hayrete düşürdü. Aynı zamanda Dorian’ın bu gibi uğraşlarla meşgulken geçirdiği 10-20 yılı adeta bir film şeridi gibi zihnimizde görselleştirme konusunda bu kısmı başarılı bulduk.
Bu kitap üzerine yaptığımız olumsuz bir eleştiri, kadın karakterlerin tek düze ve yüzeysel işlenmiş olmasıdır. Kitap boyunca birçok kadının ismini ve diyaloglarını duysak da hislerine ve kişilik özelliklerine dair pek bilgi edinemiyoruz. Bir kadının bakış açısını olaylar içerisinde ara sıra görmek hikâyeyi daha zengin kılabilirdi.
Felsefi derinlikli bu kitabı bitirdikten sonra bile zihnimizde yankılanmayı sürdüren bazı alıntılar:
“Her birimiz Cennet’i de Cehennem’i de içimizde taşıyoruz.”
“İnsanlar kendilerine en çok gerekeni başkalarına vermeye düşkündürler. İşte bence bu cömertliğin daniskasıdır.”
“Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyorlarsa da hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.”
İki kerkes olarak kalkıştığımız ilk projede sürece dahil olup fikirleriyle buluşmayı zenginleştiren ve desteklerini esirgemeyen herkese içten teşekkürlerimizle…
Kaynakça: Wilde, O. (2018). Dorian Gray’in Portresi İş Bankası Kültür Yayınları.