Konuk Yazar: Alper Saruhan
Öyle bir semt ki, nice hayatlara ev sahipliği yapmış. Öyle bir semt ki, hikayeler ile anlat anlat bitiremeyeceğim… Sizlere bu serimde benim için çok farklı hikayelere, anılara ev sahipliği yapmış Koşuyolu’nu anlatacağım. Bu macera için hazırsanız kemerlerinizi takın ve yan koltukta oturup okumanın keyfini çıkaracağınız efsane bir yolculuğa başlıyoruz 🙂
Her ay Koşuyolu’nun eşsiz yapısını veya yerini anlatacağım. Başlangıç olarak biraz tarihinden söz edelim. İstanbul’un Anadolu Yakası’nda yer alan, Kadıköy ilçesine bağlı olan Koşuyolu, tarihi güzellikleri ve doğayı koruyan yapısı ile mütevazı hayatların geçtiği bir semttir. Koşuyolu’nun tarihi, Bizans dönemlerine kadar dayanmaktadır. İsminin geldiği yer aslında Bizans dönemlerine dayanıyor. Bizans yerleşkelerinin çok olduğu semtin, bir noktasını da atların koşu yolu olarak kullandığı çeşitli kaynaklarda geçmektedir. Evet, bu kadar Koşuyolu derdim ama çoğu insan burayı Ayrılık Çeşmesi olarak da bilir. Onun da hikayesi, Mekke’ye gitmek üzere yola çıkan Hacı kafileleri ve Surre Alayları’nın burada toplaşıp uğurlandığı bilinmektedir. Rivayete göre şehirden ayrılan kafileler son olarak buradan uğurlandıkları için çeşmenin adı Ayrılık Çeşmesi olarak halk diline yerleşmiştir.
Kısa bir tarih turu yaptık, sonraki yazılarda da aralarda tarihi ile alakalı öz bilgiler paylaşacağım. Bugün anlatacağım yapının, benim için özel bir hikayesi var. Nice dertlere nice mutluluklara karşı her zaman beni çok iyi dinleyen, beni gerçekten anlayan ve hiçbir zaman yargılamayan; Koşuyolu’nun benim için orta noktası diyebileceğim yapı olan, Fıskiye.
Evet, ilk başta gerçekten komik gelmiş olabilir ancak durun; önce bir hikayesini dinleyin. Ben Koşuyolu Medipol Hastanesi’nde doğdum. Hayatım, hep bu semtte yaşayarak geçti. Koşuyolu’ndaki her yapının farklı farklı hikayeleri var. Bu seriye “Fıskiye” ile başlamak benim için çok değerli. Öncelikle Koşuyolu’nda nereye gitmek isterseniz kesinlikle bu yapıyı görmeden geçemezsiniz. Kendileri, Koşuyolu parkının tam göbeğinde yer alır. Evet bu kadar övüyoruz kendisini ama biraz da nazlıdır. Her zaman su sıçratmaz etrafa, bazen onu kapalı da görebilirsiniz. Bazen suyu bulanıktır bazen de berrak. Hangimiz öyle değiliz ki…
Çoğu arkadaşım ile ortak buluşma noktalarımdan birisidir, ya da hava güzel olunca “Haydi, oradaki banklarda sohbet muhabbet edelim! ” dediğimiz bir yerdir. Ne dertlerimi dinlemiştir, var ya orası, bir o kadar da gülümsememin sıcaklığını hissetmiştir. Orası bizim için farklıdır çünkü belki de çocukluğumuzdan beridir hiç bozulmadı o yapı. Her anımızı her yaşımızı o da bizimle yaşadı. Bizim büyüdüğümüzü gördü. Ancak kendisi hep o asaleti ile bir mihenk taşı edasıyla dikildi karşımızda.
Hayatın kısalığı ve yakınlığı ile bir derdim yok. Benim için en büyük dert bağlılık. Neden Alper Koşuyolu’nu seviyor biliyor musunuz? Çünkü yaşadığı maceralar ve hikayeler var doğduğu bu topraklarda. Bu seri, senin belki Koşuyolu’nu sevmene vesile olmayabilir çünkü orayı yaşamadın. Bir yaşlının sözleriyle burayı okuyorsun. Ancak bir gün temas ettiğin zaman Koşuyolu’na, kurduğum cümleler anlam kazanacak. Bir sonraki yazımda, belki de tarihin en iyisi olan ve gelenlerin hayran olduğu farklı yapısıyla… dın dın dın… “Koşuyolu Starbucks Reserve” yazımda görüşmek üzere 🙂
Dipnot : İlk başta verdiğim tarihi bilgilerin ne yazık ki açıklayıcı ve net bir kaynakçası yok. Kendi araştırmalarım ve insanlardan dinlediklerimi burada paylaştım. Bu yazılar ile birlikte belki de geleceğe bir kaynak bırakacağız. Koşuyolu tarihi, emek ve maceralar ile tekrardan yazılacak…