Bu ay Zümrüdüanka Dergisi’nde bir tema etrafında yazmaya karar verdik. Temamız tutkuydu, yaparken bize zamanı unutturan şeyler hakkında yazalım dedik. İlk etapta emindim, kolay olur canım diyordum.
Sonra bana düşünmeler geldi; hayatımda varmak istediğim yerler, olmak istediklerim ve hayallerim geçiyordu gözlerimin önünden. Ama bunların hiçbiri tutku değildi. Günlerdir düşünmeye devam ediyordum, aklımda tek soru: Benim tutkum ne?
“O kadar çok tutkum varmış ki!” demeyi isterdim ama yoktu. Hiçbir şey yoktu. Hiçbir şey tutkum olmaya aday bile olamadı kafamın içinde. Arkadaşlarıma, aileme ve yakınlarıma çokça sordum: Benim tutkum ne?
Herkesin birbirinden farklı cevaplar vermesi mevzuyu daha da içinden çıkılmaz bir hâle getirdi. Birinin nasıl bu kadar çok tutkusu olabilirdi? Ya insanlar beni tam tanımıyor ya da bir yanlışlık var diye düşünmeye başladım. Net bir cevap veremeden geçen günler beni gittikçe daha da rahatsız etmeye başladı. Net ve amaçları uğruna çabalayan biri olan öz imgelemim çatırdamaya başladı, başlayacaktı.
Sonra biri dedi ki: “Neden bu kadar zorlandın ki? Bir tane ve yekpare bir tutkun olmak zorunda değil. Tutkuların olabilir ve bugünün tutkuları ile dün ve yarınındakiler farklı olabilir. Önemli olan bugün senin tutkuların olmaları, bugün seni heyecanlandırmaları ve bugün onlar uğruna çabalamaktan mutlu olman. Büyük bir şeye sahip olmak zorunda değilsin. Sen küçük küçük ve birbirinden değerli onlarca parçaya sahipsin.”
Evet, belki de gerçekten “her şeyden biraz biraz ortaya karışık” biriyim dedim ben de. Ve belki de en başından beri aradığım doğru cevap budur. Belki sonunda doğru cevabımı bulmuşumdur.
Üzerine düşündükçe daha da ikna olduğum bu düşünceden ilhamla ben de küçük bir kirpi hayal ettim. Yoluna da geçtiğimiz 5 yılda en çok öğrendiğimi hissettiklerimi çıkardım.
20’li yaşlarımız hepimizi küçük kirpilere dönüştürüyor belki. Bu küçücük hikâye, büyük bir kirpi olmaktan fazlasını hayal etmelerimize hediye olsun.
~
Bir küçük kirpi annesine sordu: “Anne, ben büyüyünce ne olacağım?”
Annesi de gülümseyip “Büyüyünce büyük bir kirpi olacaksın, tıpkı benim gibi.” dedi.
Küçük kirpi, annesinin yanıtından tatmin olmadı. “Peki büyük kirpiler ne yapar?” diye sordu. Annesi, “Büyük kirpiler, ormanın dengesini korur, tünel kazıp, kendine ve ailesine yuva yapar,” dedi.
Küçük kirpi heyecanlandı, bir daha sordu: “Peki, başka ne olabilirim?”
Annesi şaşırdı, “Bir kirpi olmaktan başka ne olabilirsin ki? Biz kirpiler böyleyiz,” dedi.
Bu cevap, küçük kirpinin aklını karıştırdı. “Bir kirpi olmaktan başka, acaba ne olabilirim?” diye düşündü ve keşfetmek üzere ormana doğru yola koyuldu.
İlk olarak, göğe uzanan bir ağaçla karşılaştı. “Sen büyüyünce ne olacaksın?” diye sordu küçük kirpi.
Ağaç, yapraklarını hışırdatarak, “Ben;kuşlara yuva, yorgun gezginlere gölge olacağım,” dedi. Küçük kirpi düşündü: “Belki ben de başkalarına yardım edebilir, onlara sığınak olabilirim.”
Ağaç gülümsedi, “Neden olmasın? Ama unutma, başkalarına sığınak olmak için önce kendine sığınak olmalısın,” dedi.
Daha sonra, zıp zıp zıplayan bir tavşanla karşılaştı. Tavşana, “Sen büyüyünce ne olacaksın?” diye sordu.
Tavşan, “Ben hızlı bir kâşif olacağım, ormanın her köşesini zıplayarak keşfedeceğim,” dedi.
Küçük kirpi heyecanlandı, “Belki de sığınak olmaktansa ben de bir kâşif olabilirim, yeni yerler keşfedebilirim!”
Tavşan gülümsedi, “Neden olmasın? Ama unutma her keşif cesaret ister,” dedi.
Küçük kirpi biraz duraksadı, vazgeçemediklerim olursa ne olacak diye düşündü.
Yolda ilerlemeye devam ederken tilkiyle karşılaştı.
Küçük kirpi, tilkiye yaklaşarak ona sordu: “Merhaba, sen ne olacaksın büyüyünce?”
Tilki kısa bir düşündükten sonra cevap verdi: “Ben büyüdüğümde hızlı bir avcı olacağım, zekâm ve çevikliğimle tanınacağım. Peki ya sen, ne olmak istiyorsun?”
Küçük kirpi, tilkinin sözlerini dinlerken hayal kurmaya başladı. “Ben de büyüdüğümde zeki olmak istiyorum! Hızlı bir avcı olup zekamla yeni yollar bulmak.”
Küçük kirpi durdu ve heyecanla ekledi, “Peki, ben de bir avcı olabilir miyim?”
Tilki gülümsedi, “Neden olmasın? Ama unutma, herkes asıl kendine giden yolu kovalamalı.” dedi.
Küçük kirpi teşekkür ederek yola devam etti. Bu konuşma da küçük kirpiyi düşündürdü, kendine giden yolu nasıl bulacağını bilmediği için endişelendi biraz da. İşte kendine dokunabiliyordu ama nasıl kendine gidebilirdi ki…
Yürümeye devam ederken bir baykuşla karşılaştı ve ona da aynı soruyu sordu: “Sen büyüyünce ne olacaksın?”
Baykuş, bilgece bir tavırla “Ben bilgin bir baykuş olacağım. Geceleri yıldızları izleyip, ormanın sırlarını öğreneceğim. En sonunda da ormanın hikâyelerini anlatan bir bilge olacağım.” dedi.
Küçük kirpi düşüncelere daldı: “Belki ben de bilge olabilirim. Ormanın sırlarını öğrenip ben de bir hikâye anlatıcısı olabilir miyim acaba?”
Baykuş gülümsedi, “Neden olmasın? Ama unutma, bilge olmak için önce bildiğin her şeyi unutmalısın.” dedi.
Küçük kirpinin aklı iyice karıştı. Bildiklerini unutursa nasıl bilge olabilirdi?
Yola devam ederken neden annesi tüm bunlardan ona bahsetmedi diye de düşünmeye başladı.
Yürüyüşüne devam ederken, bir kunduzun büyük bir ciddiyetle çalışmasını izledi. Kunduza sordu: “Sen büyüyünce ne olacaksın?”
Kunduz, “Ben bir inşaatçı olacağım, kendi barınağımı ve nehirdeki bentleri inşa edeceğim,” dedi. Küçük kirpi, “Belki ben de bir şeyler inşa edebilirim, kendi dünyamı yaratabilirim,” diye zıpladı.
Kunduz gülümsedi, “Neden olmasın? Ama unutma, kalbinden geçenleri inşa etmezsen hepsi başına yıkılır.” dedi.
Son olarak, parlak ve hızlı akan bir nehirle karşılaştı küçük kirpi. Nehre, “Sen büyüyünce ne olacaksın?” diye sordu.
Nehir, gürleyerek, “Ben her zaman değişen ama hep aynı kalan bir yolculukçuyum. Ormanın içinden geçerek herkesi hayatla buluştururum.” dedi.
Küçük kirpi, “Belki ben de sürekli değişebilir, ama hep kendim kalabilirim.” diye kendi kendine mırıldandı.
Nehir gülümsedi, “Neden olmasın? Ama unutma, değişmek ve aynı kalmak için önce ne olduğunu bilmen gerekir yoksa kaybolursun.” dedi.
Küçük kirpi eve döndüğünde, annesiyle gününü paylaştı. “Anne, bugün öğrendim ki, ben sadece bir kirpi değilim; kâşif, hikâye anlatıcısı, bilge ve daha fazlası olabilirim. Ama hangisi olmalıyım bilmiyorum, hepsi çok güzel.” dedi.
Annesi, “Görüyorum ki, sen sadece büyük bir kirpi olmakla sınırlı değilsin. Birini seçmek zorunda da değilsin. Seçtiklerini de zamanı gelince değiştirebilirsin. Tutkuların kadar onları seçtiğin zaman da seni sen yapan özel şeylerden. Ama en önemlisi, tutkun ne olursa olsun bil ki kalbini dinlersen sen her zaman sen olacaksın,” dedi.
Küçük kirpi o gece herkesin öğrettikleriyle dolu bir kalple uyudu: biriktirdiklerini ve seçtiklerini kabul ederek, yarın için içinde bir heyecanla.
Başkalarına sığınak olmak için önce kendine sığınak olmalıydı.
Keşfetmek için cesur olurken en çok da kendine giden yolu kovalamalıydı.
Bilge olmak için bildiklerini bırakabilmeli ve dünyasını kalbinden geçenlerle inşa etmeliydi.
Ve son olarak da değişmeye izin verirken aynı kalmayı da öğrenmeliydi.
Büyük kirpiler böyle yapmazdı belki ama olsundu, küçük kirpi için dünya sadece bir şey olmak için çok büyüktü.