Dört Nehir
Ekim 3, 2023
Tembellik Zamanı 
Ekim 3, 2023

Sudan Çıkmış Balıklar yahut Elveda

Hayat arkadaşım Mina’ya, dergideki ilk göz ağrım Rüveyda’ya, eski dostum Fatih’e ve buradaki beraber çalıştığım tüm emekçilere…

Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz

Sana yalnız bir ince tâze kadın

Bana yalnızca eski bir budala

Diyen bugünkü beşer

Bu sefîl iştihâ, bu kirli nazar

Bulamaz sende, bende bir ma’na

Ahmet Haşim

Sıkıntı, tüm yaratıcılıkların anasıdır. İnsan yeterince sıkılmadı mı düşünemez gibi gelmiştir bana hep. Bir kere sıkıldıktan sonra gelsin hayaller, düşünceler, uykusuzluklar ve balkondan bir sokağa doğru bakıp dalıp gitmeler. Hayallerimde hep huzurluydum ve cevabını veremediğim her sözün karşılığını bulduktan sonra ölüyordum. Sonra oradan düştüm. 

Sıkılmak, zihnin kendiyle karşılaşması münasebetiyle zamanın durağanlaşmasıdır. Popüler kültür ise bize sürekli sıkıntıdan kaçmayı öğütler. Bir hobi edinmemizi, bir kursa yazılmamızı yahut bilumum “kullanışlı” faaliyetlerde bulunmamızı salık verir. Hayatın sürekli doldurulması gereken bir boşluk olduğuna dayanan bu fikir, insanın ve düşüncenin temel doğasına aykırıdır. Sıkılmak, özgür zihnin en temel davranışlarındandır. Hayatımın en tatlı hülyaları, çocukken derin bir yokluk içinde kurduğum hayallerdir. Bir yönüyle de kapitalisttir sıkılmayan insan fikri. Sürekli işlek ve kullanışlı kalan insan hâliyle daha çok ürün ve hizmet de tüketecektir. İnsanın zamanla ve hayatla barışmasının yegâne yolu da yine sıkılmaktır. Hayatın rastlantısal acımasızlığı karşısında tek zırhımız, sıkılmaktır. Yazmakta aslında sıkıntıya alışmaktır. Yahut sıkıntıyı özlemektir. Böyle bir sıkıntı özlemi anında yazmaya başlamıştım ben. İyi yazmanın birinci kuralı sıkılmaktır ve bu sıkıntı esnasında internet veya günümüzün “aşırı” iletişiminden saklanabilmektir. 

Günümüzün sıkıntı karşıtı düzeni, kazara da olsa Marx’ın tüm işçiler birleşenini bize hissettiriyor. Popüler “Hayatını doldur!” nasihatlerinin tükettiği modern insan yaşamının krizleri neticesinde, sudan çıkmış balıklar olarak hepimiz bir sınıfta birleşiyoruz. Sıkıntı aykırıdır ve bu kadar aynılaşan bir dünyada marjinal bulunur. Sıkıntı hayal kurmak ve sorgulamak üzerinden düzene bir tehdit oluşturur. Düzen, sıkıntıyı yahut şairin dediği gibi melali anlayamayacak bir nesil yetiştirmiştir. Artık hayal kuramayan ve gün boyu budalalık edemeyen bir nesil.

Yirmili yaşlarımı her sabah harikulade düşler kurup gün boyu budalalık etmekle tüketmiş birisiyim ben de. Her gece kurmuş olabilirim daha doğrusu, uykusuzluğumu hesaba katarsak. Bugün çok farklı ve olgun baktığımı düşünsem de hayat yaşadığımız değil de yaşadığımızı hayal ettiğimiz şeydir. Lisans hayatımın ardından hayatın düz bir çizgide yürümek olmadığını görmek, sudan çıktığım andı. Hoş, ben hâlâ sudan çıkmış balık gibi hissediyorum. Korkarım yaşamak, biz sudan çıkmış balıklarken başımıza gelenlerdir. 

Yaşamak bir tutunma işi bir yandan da. Ailemize tutunuyoruz, arkadaşlarımıza tutunuyoruz hatta belki de en sevdiğimiz dizinin ilk elli beş bölümüne tutunuyoruz. Dürüst olmak gerekirse çevremdeki çoğu kişiden daha çetrefilli bir yoldan geldiğimi düşünüyorum, hatta biliyorum. Hayat arkadaşıma bakınca bunu anlıyorum. Birbirimizi bu kadar sıkı tutabilmemiz de hayata karşı geliştirdiğimiz kaslardan. Benim son yıllarda giderek daha sıkı tutunduğum bir şey de yazmak idi. Sıkıntılarım kendine bir nihayet bulmuştu. Dış dünyaya, kendi neslimle paylaşamadığım melali aktarmak için bulunmaz bir nimet. O yüzden bu dergi de uzun zaman sıkı tutunduğum bir şey oldu. Melali burada paylaştım, yine burada tanıştığım bir ince taze kadınla paylaşıyorum hâlen. O zamanlar yazmak konusunda çok kereler elimden tutan Rüveyda ile ve hep gıcık kalacağım sevgili dostum Fatih ile yine burada tutunmuştuk birbirimize. Buradaki günlerimi de kendimle alıp götürmek niyetindeyim bu yüzden de. İhtiyaç hâlinde tutunmak için. 

Sonuna gelmişken, söylemeden olmaz. Bir zamanlar burada yazdığım bir yazıda usta bir vedakar olduğumu iddia etmiştim. İddiamın arkasındayım. Ben de buradaki güzel günlerim boyunca, herkes gibi, zaman hiç yokmuş gibi yaşamak hatasına kapıldım elbette. Kalabalığın besleyici emziğini bırakmak istemedim. Büyümek bana göre insanlara yakınlaşıp uzaklaşarak en doğru mesafeyi bulmaktır. Tutunduklarımıza da elbette. Şimdi benim için de uzaklaşma zamanı. Uzaklaşma ve burası ile aramdaki doğru mesafeyi yeniden hesaplama zamanı. Yine de içimdeki burukluğa dair, hayatın rastlantısal ve geri dönülemez acımasızlığı karşısında korkuya kapılmadan söylemem gerekir ki, elveda… 



Paylaşmak Güzeldir:

Muhammed Akaca
Muhammed Akaca
İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi öğrencisi. Kitap okumak ve dünyayı gezmek hobileri arasında değil, öğrendiği şeylerin çoğunu tecrübe ederek öğrenmiştir hayatta. Beşiktaş ve Liverpool taraftarıdır ve bu konuda espri kaldırabildiğini iddia eder. Sanatın ve sporun pek çok dalına ilgi duymakla beraber, İtalyan kültürüne de çok meraklıdır. Hayata dair beklentisi öncelikle keyif almak olan Muhammed, içimizdeki İrlandalı olduğunu söylemektedir. Arrivederci!!!