Ekonometri dersinden çıktım şimdi, mükemmeliyetçi yanımın içi içini yiyor yine, kendimle konuşuyorum hızlı hızlı yürürken odama.
Dersin bitmesine 5 dakika kalmış ama quiz yine ders bitiminden sonraki 15-20 dakikayı alacak gibi görünüyor, çünkü hocamız ekonometriye tutkulu olduğundan ve büyük bir hevesle bütün konuları anlatmak istediğinden ders süresi yetmemiş kendisine.
Ekonometri güzel ders; doğrusal regresyonu (linear regression), istatistiği seviyorsanız ve daha iyi kavramak istiyorsanız benim gibi, üzerine inşa edeceğiniz kompleks matematiksel modeller için bilmeniz gereken temel konulardan. Tabii ki pek kolay değil ya da ben kendime öyle söylüyor da olabilirim.
En temelde doğrusal regresyon çizgisini oluşturmak için hesaplamanız gereken ß0 (ß:beta) ve ß1 dediğimiz değerler var, doğrusal regresyon çizgimizin katsayıları ya da parametreleri olarak adlandırılan bu değerleri bilecek kadar şanslı değiliz her zaman; ekonometrinin ve istatiğin ilk konuları da size bunu hatırlatarak başlar. ß0 dediğimiz katsayı benim kesişim (intercept) noktam, çizginin Y ekseniyle kesiştiği nokta. ß1 ise çizginin eğimi (slope). Fazla fazla matematiğe boğulmuş hissediyorsanız doğru yoldayım, matematiği ne kadar sevdiğimi bana da tekrar hatırlatan bir ders oldu Ekonometri.
Temelde her zaman bu değerleri hesaplamak ve bu değerlerin kesinliğini (precision) bulmak için sorular türetiriz; ürettiğimiz hipotezler, bu hipotezlerden çıkardığımız z ve t değerleri, bu değerlerin gerçekte gözlenen değerlere (observations) olan kesinliğini bize söyler. Çünkü hiçbir zaman tüm popülasyonu bilemeyiz bu yüzden popülasyondan örnekler alır, popülasyonu tahmin etmeye çalışırız, varsayımlar kurarız, testler inşa ederiz.
Temelde aslında bu kadar basit, anlaması bu kadar kolay. Bütün o karmaşık Yi, Y, Y üssü çizgi (sample mean) hepsi bana bu ilişkiyi anlatır.
Bana 3 saat pür dikkat kendini dinleten istatistik ve ekonometri dersleri, bana aynı zamanda ne kadar mükemmeliyetçi olduğumu tekrar hatırlatıyor. Nasıl popülasyondan aldığımız örnekten hesapladığımız b0 değerinin, popülasyondaki ß0’a o kadar yakın olmasını istiyorsak ben de her şeyi, bütün olası soruları doğru anlayıp tam puan alabilmeyi o kadar istiyorum.
Sonra duruyorum, kendime nasıl da eziyet ettiğimi dışarıdan bir gözle izliyorum. Her şeyi mükemmel yapmaya çalışan beni, yapamayınca sinirli sinirli yürüyüşümü, herkese ve her şeye surat asışımı, hocamın bile yüzümden fark edeceği kadar zihnimin içinde kendimi azarlayışımı…
Konuşuyorum içimden:
“Sanıyorum ki matematik yapamıyorsak aptalızdır, kesinlikle ne kadar çalışırsak çalışalım yetmez. Bambaşka bir soru çıkmamıştır karşına, seni farklı düşünmeye zorlayan, öğrendiklerini tekrar değerlendirmeni isteyen bir soru değildir de o, sen kesinlikle aptalsındır.”
Kendimi, nasıl da her şeyi mükemmel yapmasını isteyen birinden aptal birine çevirdim zihnimin içinde ve bunların hepsi 2 saniyede olup bitti. Meditasyon yapıyorsanız ve anda kalmayı pratik ediyorsanız fark etmişsinizdir, aynı anda hem iyi hem kötü düşüncelerin zihninizden ne hızla geçip gittiğini ya da onları fark edebilirseniz iyiye çevirebileceğinizi…
Mükemmel olmaya çalışmanın hayatınıza verdiği zararı kendi hayat akışınızda gözlemlerseniz, küçük, büyük ve çok büyük aydınlanmalar yaşayabilirsiniz benim gibi. Ben kendimi zeki olmaktan çok, her zaman çok çalışan biri olarak tanımlarım ve matematik çok çalışmayı gerektirir; farklı ve komplike sorular varsa işin içinde, bildiklerinizi tekrar analiz edip biraz daha farklı bir açıdan düşünmek gerekir, o soruyu yapamayışımız aptal olduğumuzdan değil yani. O, sınavdan hışımla çıkmış ve kendine kızan siz bunu o an fark etmeyebilir ama farkındalıkla yaşarsa sonrasında hep fark edecektir.
Öte yandan mükemmel olmaya çaba sarf etmenin önemli ama bunu %100’e tamamlamamanın da gerekli olduğunu fark ediyorum. Çünkü yaptığın işin en iyisini yapmaya çalışmak, aynı zamanda tutkulu biri olduğunu da gösterir ve tutku, insanın yaşamını yaşanır kılan nadir duygulardandır. Mükemmel olmaya çalışma acizliğini gösterirken tutkulu oluşumuzla da övünmek hakkımızdır. Çok sevdiğimden 2.kere okumaya başladığım Montaigne’in Denemeler’inden de bir alıntıyla kendimiz hakkında daha çok düşünmemiz için bir hatırlatma bırakıyorum.
“Bence insan ne olduğunu bilmekte dikkatli olmalı; iyi tarafını da, kötü tarafını da aynı titizlikle ortaya çıkarmalıdır. Kendini olduğundan az göstermek, tevazu değil, budalalıktır; kendine değerinden az paha biçmek korkaklıktır, pısırıklıktır.”