Beyoğlu’ndaki İtalyan Kilisesi’ni pandemiden önce ziyaret etmiştim ilk kez. İtalyan Kilisesi, Galata Kulesi’nin arka sokaklarının birinde, pek de turistik olmayan bir noktada yer alıyor. Ekseriyetle bir mekânı ziyaret etmek istediğimde haritalarda önce bir araştırırım. Fakat burayı tesadüfen sokaklarda kaybolmak isterken denk gelip keşfetmiştim. Kilisenin bir ana kapısı mevcut. Büyük bir kapı fakat kapalı tutuluyor. Girişler hemen yanda bulunan, daha mütevazı bir kapıdan yapılıyor. Pandemi sonrası kiliseye gezmek için ilk gittiğimde orada kilise cemaatinden biriyle tanıştım. Zaman içerisinde insanları gezdirirken sohbet muhabbet ede ede ahbap gibi de olduk. Merak edip kendisine sordum, “Neden kilisenin bir ana kapısı varken girişler yandaki kapıdan yapılmakta?” Meğerse bu Osmanlı zamanlarından beri uygulana gelmekteymiş. Müslüman tebaanın aklının çelinmemesi için görkemli ana kapılar yerine yan kapılar kullanılmaktaymış. Bu ilginç bilginin ardından kendisiyle bu nadide kilisenin geçmişi hakkında konuştuk bir süre.
Bu kilise bir seyyar satıcı misali Galata ve Karaköy’de farklı yerlerde gezindikten sonra şu anki yerinde konuşlanmış. Var olan kilise yerleşkesi on dokuzuncu yüzyıl içerisinde inşa edilmiş. Burası aslında bir Dominiken Kilisesi’ymiş. En başta kullandığım “İtalyan” Katolik Kilisesi kavramı bu sebeple pek iyi bir yakıştırma değil çünkü Katolik Kilisesi herhangi bir etnisite ile ilişkili değil. Kilisenin bu şekilde nitelendirilmesi kilisenin rahiplerinin ve kilise tarikatındakilerin İtalyan kökenli olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu tarikat da İtalya kökenli bir tarikat.
Sizler de Katolik Kilisesi’ne ilgi duyduysanız, Yeni Dünya’nın keşfine dair okuma yaptıysanız veyahut anlatılara kulak verdiyseniz Fransiskenler ya da Dominikenleri işitmiş olmanız muhtemel. Fransiskenler, Assisili Aziz Francis’in Papadan onay alarak kurduğu bir mezhep. Aziz Francis kilisenin maddi şatafatından, debdebesinden oldukça rahatsız. Bir gün buna dikkat çekmek için Assisi sokaklarında anadan doğma koştuğu söylenir. Papanın karşısında çıkıp meramını anlattıktan sonra, Papadan bir yetki alarak kendi mezhebini kuruyor. Aziz Francis’in takipçileri; yoksulluğu, mütevazı bir yaşamı benimsemiş insanlar. Katolik inancı içerisinde bu şekilde ayrılmaktalar. Şunu belirtmek mühim: Burada dinin bir yorumu uygulanmakta ancak bu uygulama Roma’daki Katolik Kilisesi’nin öğretilerinden ayrışmamakta. Papadan izin alabilmesinin sebebi de budur. Dominikenler için de benzer bir durum söz konusu. Aziz Dominik, bir din adamı olarak İspanya’yı dolaştığında gördüğü manzara karşısında hayretlere düşmüş. Halk kitlelerinin dine dair birtakım hususlarda yanlış bilgilere sahip olduğunu fark etmiş. Kendisi eğitime önem veren bir din adamı olarak Papanın karşısına çıkıp vaziyeti anlattıktan sonra kendisine Papa tarafından müsaade edilerek kendi mezhebini kurması için alan tanınmış. Elbette mütevazı bir yaşam, Katolik dininin gerektirdiği bir yükümlülük. Bu Dominikenler için de geçerli bir şey. Ancak Dominikenler eğitime gösterdikleri ehemmiyet ile farklılaşıyor. Buradaki eğitim şüphesiz seküler, pozitif bilim ağırlıklı bir eğitimden ziyade teolojik bir eğitim. İstanbul’daki bu Katolik Kilisesi de Dominiken rahiplerin İstanbul’da kurdukları bir kilise. İstanbul’daki bu tarikatın tarihi on üçüncü yüzyıla dek gitmekte. Tabii o zamanlar Galata’nın bir Ceneviz kolonisi olduğu zamanlara tekabül ettiği için bu Katolik tarikatın neden buraya yerleştiğini anlamak çok da zor olmuyor.
Sokaktan kilisenin avlusuna giriş yaptığınızda ortam âdeta evrim geçiriyor. Kendinizi bir an İtalya’ya ışınlanmış gibi hissediyorsunuz. Sağ yandaki din görevlilerinin kaldığı evler İtalyan mimarisi üslubuyla inşa edilmiş zarif bir bina. Gönül isterdi ki oraya girişler de mümkün olsun fakat din görevlilerine tahsis edilen bir alan olduğu için dışarıdan gelen insanlara kapalı. Biz soldan kiliseye girdiğimizde şaşaalı bir kiliseyle karşılaşıyoruz. Batıdaki muadilleriyle yarışabilecek şaheser. Tabii bu kiliseyi harikulade kılan, İstanbul’da böylesine iyi korunup faal kalan kiliselerin ender olması. Bu özelliğinin kattığı ayrı bir albenisi var. Kilise, Galata Kulesi Sokağı’nın aşağılarında yer almakta olan “Sen Piyer Kilisesi”. Uygun bir vakit yaratabilirseniz gitmenizi kuvvetle öneririm. Pişman olmayacağınızdan eminim. Bildiğim kadarıyla ayinleri de her gün devam etmekte. Olur da denk getirirseniz cumartesileri sanıyorum saat 18.30’da yapmaktalar şu zamanlar. Katolik ayini tecrübe etmek için güzel bir fırsat.
İyi gezmeler!