Daha ne kadar küçük olduğumun bile farkında değilken adım atmıştım buraya. Neden, nasıl ya da nereye olduğunu bile sormamıştım. Bildiğim tek bir şey vardı: O da güvende olduğum. Sanırım yetişkin olunca hayatın her adımında sorular bohçasını yanımıza almadan hareket etmiyoruz, fakat sorduklarımız sormamız gerekenler mi onları kaçırıyoruz. Bugün burada en büyüklerden, mezunlardan veya biraz soluklanmaya çekilenlerden biri olarak düştüğüm ve kalktığım anlarda burada olmak, şüphe ettiğim değil sırtımı yasladığım bir nokta oldu. Bu yüzden böyle yerlere “veda” ederken sormak istedim, vedalar bir son mudur?
Veda deyince hüzünlü hissediyor insan, sanki bir daha o kişi olamazmış gibi, orada olamazmış gibi. Düşünüyorum da şimdi hiç de hüzünlü hissetmiyorum. Alacağımı almış vereceğimi vermiş gibi hissediyorum. Kısacası tatmin olmuş gibi. Hayatta ölürken, ayrılırken, başlarken en çok aradığımız duygulardan biri bu ise ve buna ulaşmış hissediyorsam bir “iyi ki” klasiğinin de vakti yaklaşıyor sanırım.
Simurg çok tanımlayabileceğim bir şey değil. Buradan ayrılırken de -her ne kadar bununla ilgili çalışma grubuna katılmış olsam da- tanımlamaktan daha çok yaşamanın burayı burası yaptığına karar vererek bir köşeye çekiliyor olacağım. Burada yaşadığım 7 yıl boyunca öğrendim, öğrettim, ağladım, güldüm, kızdım, öfkelendim, kıskandım, ilham aldım ve belki de bir sürü duygunun bir bedende dolaşması gibi ben de burada gezinip durdum. Bazen izledim kenardan, bazen de bunu yapalım dedim ama ne olursa olsun, pişman olmadım. Bu yüzden burasıyla birlikte büyüdüm ben de.
İnsan olduğu kişiden pişman olur mu? Olur. Olmamaksa ancak olduğun yeri ölçüp tartmakla olur. Ben ne kadar Simurg’dan biriysem, buraya bir şeyler katmak da Simurg’ u benden biri yaptı. Belki pişman olmamanın en kolay ve güzel yollarından biri bu oldu. Bu yüzden nasıl hayatla kaynaşmak, biraz oynaşmak insanı daha ahenkli ve ait yapıyorsa, böylesine dinamik ve değişen bir yerde de kendinizden bir şeylerin kalıcı olacağını bilmek sizi daha çok bağlıyor. İşte buralarda bir yerlerde bizim aramızdakiler. Ne çok anlatılabilir ne de anlatılamaz ancak yaşanabilir. Ben, hep buralarda bir yerlerde birileriyle dertleşen, birilerine destek olan, destek alan ve en çok da burada yazan olarak kalacağım. Herkes kendi yansımasından bir renk katarak gelip geçecek ve Simurg’un rengi hep değişecek. Fakat biliyorum ki daima grideki beyaz, kırmızıdaki sarı, yeşildeki maviden biri ben olacağım.
Şimdi, geriye dönüp baktığımda, bir yabancı olarak geldiğim bu şehirde, bir yerlerde ev sahibi olma fırsatını bana verdiği için buraya müteşekkirim.
İyi ki varsınız!