Asırlar boyu insanlar kendilerini ifade edebilmenin farklı bir yolu olarak ‘sanat’ kavramını bulmuş ve kullanmaya başlamıştır. Sanat dediğimiz bu olgu, kişilerin zihin dünyasından topluluk dünyasına ulaştırdıkları bireysel durumları veya düşünceleri temsil edebilir. Sanat, tanımlanışı ile birlikte birçok dala ayrılmaya başlamıştır. Resim çizmek, şiir yazmak, kitap yazmak, beste oluşturmak gibi çok çeşitli alt başlıkları vardır. Bu yazımda ise resim çizmek ile yazı yazmayı bir araya getiren yeni bir sanat dalından bahsediyor olacağım.
Sufle mühendisliği (prompt engineering); metin başlıklarını kullanarak bir görsel çıktı alabileceğimiz, güncellenerek geliştirilmiş bir ressamlıktır. Hatta biraz daha açıklayıcı olmak adına yapay zekâ ile güçlendirilmiş Kelime Ressamlığı diyebiliriz.
Yazdığımız kısa başlıkları veya metinleri tamamen orijinal bir tabloya dönüştürebilen bu ressamlığa biraz daha yakından bakmamız gerektiğine inanıyorum, çünkü kafamızda sorgular bırakabilecek ve kalıplarımızı oldukça zorlayacak bir konu olduğunu düşünmekteyim.
“Tuval, fırça ve boya olmadan; sadece kelimelerimizi kullanabildiğimiz bu resim sanatında ressam biz mi oluyoruz yoksa geliştirilen yapay zekâ mı? Yapay zekâyı ressam olarak kabul etmek veya etmemek ne kadar doğru? Yapay zekâlar gerçekten de yerimizi almaya başladı mı?” gibi birçok sorguya sahip olabiliriz. Bu sorgulara sahip olmakta da oldukça haklıyız. Sorgularımızın hemen yanında da oldukça tartışma konusu olan bir soru var; yapay zekâ insanların hissettiklerini, hissedildiği gibi aktarabilecek mi?
Şimdi gelelim ilk sorgumuza: Tuval, fırça ve boya olmadan; sadece kelimelerimizi kullanabildiğimiz bu resim sanatında ressam biz mi oluyoruz yoksa geliştirilen yapay zekâ mı? Konu özelinde benim de kafam çok karışmıştı ve Barış Özcan’ın sorgumuzla ilgili olan videosu ufkumu açtı desem yeridir…
Asırlardır resim araçlarının değişip gelişiyor olması, insanlığa hem kolaylık sağladı hem de sanatı güçlendirdi. Yavaş adımlarla gelişen bu resim araçlarının yüksek bir ivme ile alışılmışın dışında yer alan bu kategoriye geçmiş olması, bizleri şaşırtmış olabilir; yine de anda kalmalı ve sakin bir nefes almalıyız, çünkü sanatımızın araçları gelişiyor, bizlerden çalınmıyor. 🙂 Artık tuval yerine teknolojik bir alet, fırça yerine yapay zekâ ve boya yerine de hayal gücümüzü kullanma şansına sahibiz!
“İnsanların elleriyle geliştirdiği resim yapabilme becerisinin yerini, beyinleriyle geliştirdiği tarif edebilme becerisi aldı.” (Barış Özcan)
İkinci sorgumuzda, yapay zekayı ressam olarak kabul etmenin doğruluğunu düşündük; bana kalırsa hâlâ bu gibi sorulara cevap veremeyiz. Yapay zekâ yakın geçmişteki mitlerden dolayı aklımızda canlı bir birey olarak şekillenmekte ve bu sebeple de onlara insana özgü atıflar yapabilmekteyiz. Şu an bu gibi resim araçları oldukça kapsamlı bir algoritma sayesinde özgün içeriklerle karşımıza gelebilmekte ve biz insanlar, araç olarak kullandığımız bir makinenin oluşturduğu öz sanatımızı; tamamen makineye ait olduğunu iddia edecek kadar gözümüzde canlı kılmış durumdayız. Gelecek ne getirir bilemeyiz çünkü çok keskin atılımların olduğu bir dönemdeyiz fakat şu an için onları kendimizle kıyaslamamalıyız. Bu açıklama ikinci ve üçüncü sorgumuza cevap olabilmiştir diye umuyorum.
Oldukça tartışma konusu olan sorumuza gelecek olursak; yapay zekanın insanların hissettiklerini, hissedildiği gibi aktarıp/aktaramayacağı konusunda bir endişe ortaya çıkıyor. Sanatı sanat yapan etkenlerin, hisler ve emekler olduğu konusunda şu zamana kadar hemfikir olabildik fakat karşımıza çıkan bu yapay zekâ aracı, asırlarca gönlümüze taht kurmuş olan alışılagelmişlik yapısından çıkmamız için adeta yalvarıyor. Hislerin, sadece araçlardan araçlara aktarılarak bir eser oluşturduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz. Araçların değişiyor olması ise emek süresini kısaltarak daha gelişmiş tasarıları hayata geçirmemize olanak sağlayabilir. Sadece daha kısa sürede; farklı bir araçla yapılıyor olması kelime ressamlığını geleneksel ressamlıktan ayırmaz, bir yan dalı yapar. Artık ‘Çizim yeteneğim olsa da şurayı şöyle bir resmetsem…’ demek yerine ‘Burayı nasıl betimlesem de istediğim gibi görselleştirebilsem?’ diye düşüneceğimiz bir sürece girebilmiş durumdayız. Elbette geleneksel ressamlığın bir yere gideceği yok; yüzyıllar geçse bile biz sanatçıların, o tuvali ve boyaları hissederek ruh parçalarını görünür kılmaktan vazgeçeceğini sanmıyorum. Sadece sanata ulaşılabilirlik kolaylaştı ve alanı genişledi.
Farklı bir araç kullanarak ressamlık deneyimi elde edebilmemiz için ise bir sürü platform bize fırsat sağlıyor. Bunlardan birkaçını sizler ile paylaşacak olursam;
En güçlü araçlardan biri olan Dall-E’yi deneyimleyebilmek için bir bekleme listesine dahil olmamız gerekmektedir.
Benim de deneyimlemiş olduğum bu araç, bir discord sunucu üzerinden ilerlemektedir. Sunucuya giriş yaptıktan hemen sonra kullanabileceğimiz /imagine komutu sayesinde resmimizi oluşturmanın ilk adımını atıyoruz. Komutumuzu yazdıktan hemen sonra da hayal gücümüzün gittiği yere kadar betimleme yapma, konu başlıkları yazma hakkına sahibiz. Unutmadan söylemek gerek, ücretsiz sürümü için sadece 25 komut hakkımız var. 🙁
Dall-E’nin mini versiyonu diyebiliriz. Görsellerin kalitesi Dall-E’ye nazaran bir tık daha düşük olsa bile ilk deneyimimiz için ideal bir yer olacağını düşünüyorum.
Ruh parçalarını duygularıyla yansıtmaktan korkmayan, geleceğin kelime ressamlarına buradan bir selam olsun! <3 Umarım aklınızdaki soru işaretleri yüzeysel olarak dinmiştir, hayal gücünüzle kalın.